Türkler, Yahudileri soykırımda kollamış!
Birleşmiş Milletler’de ”Yahudi Soykırımından Kurbanları Kurtarmada Türkiye’nin Rolü” masaya yatırıldı. Çok sayıda diplomatın katıldığı toplantıda, yıllar önce Nazi kamplarında yaşanan insanlık dışı olayların acıları tazelendi.
Birleşmiş Milletler’de (BM), ”Yahudi Soykırımından Kurbanları Kurtarmada Türkiye’nin Rolü” konulu bir toplantı düzenlendi. BM’nin sivil toplum örgütleriyle ilişkilerden sorumlu bölüm başkanı Maria-Luisa Chavez’in ”Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Haftası” dolayısıyla düzenlediği etkinliğe, Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan, Yahudi Soykırımından kurtulan Profesör Arnold Reisman ile sanatçı Claire Boren ile üniversite öğrencisi Arielle Francine Evans, konuşmacı olarak katıldı. Yönetmenliğini Victoria Barrett’in yaptığı ve Türk diplomatların Türkiye kökenli Yahudiler’i soykırımdan kurtarmalarının anlatıldığı ”Umutsuz Saatler-Desparate Hours” belgesel filminin gösterildiği toplantıda, Chavez, Türkiye’nin pek çok Yahudi’yi Nazi toplama kamplarına gitmekten kurtardığını ve Türkiye’nin asırlardır Yahudiler’e kapılarını açan ”güvenli bir sığınak” olduğunu söyledi. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan, konuşmasında, geçen hafta ”27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü” dolayısıyla İstanbul’da Neve Şalom Sinagogu’nda resmi tören düzenlendiğini ve törene İstanbul Valisiyle birlikte pekçok üst düzey yetkilinin katıldığını belirtti. Nazi rejiminin hedef aldığı Yahudileri korumak ve kurtarmak için kendi canlarını tehlikeye atmaktan çekinmeyen başta Selahattin Ülkümen, Necdet Kent ve Namık Kemal Yolga olmak üzere Türk diplomatlarını saygıyla andıklarını belirten Apakan, diplomatlarının cesur davranışlarının Türk tarihinin gurur verici yönlerinden biri olduğunu ve her zaman anımsanacağını söyledi. Büyükelçi Apakan, Türkler ve Yahudilerin 600 yıl boyunca dostluk ve işbirliği içinde yaşadığını, Osmanlı İmparatorluğunun yüz binlerce Sefardik Yahudiye kapısını açtığını ve İkinci Dünya Savaşı sırasında da Türkiye’nin Yahudiler için güvenli bir sığınak olduğunu ifade etti. Profesör Arnold Reisman, toplantıda yaptığı konuşmada, II. Beyazıt’ın 1492 yılında İspanya’dan ayrılmak zorunda kalan Yahudileri Osmanlı topraklarına götürmek için gemiler gönderdiğini, Mustafa Kemal Atatürk zamanında da pek çok Yahudi asıllı profesörün, bilim adamının ve sanatçının Almanya’da Türkiye’ye gelmeleri için davet edildiğini anlattı. II. Dünya Savaşında ise Türkiye’nin Avrupa’da görev yapan diplomatlarının pek çok Yahudi’yi toplama kamplarına gitmekten kurtardığını belirten Profesör Reisman, bu diplomatlardan sadece Rodos Başkonsolosu Selahattin Ülkümen’e İsrail’in Yad Vashem Vakfı tarafından ”Uluslararası Dürüstler” unvanı verildiğini, Ülkümen dışındaki diğer Türk diplomatlarının da bu ünvana sahip olmaları için çaba harcadığını kaydetti. Prof. Reisman, 1933-1944 tarihleri arasında Türkiye’nin kurtardığı Yahudilerin sayısının, ABD ve İngiltere’nin kurtardıklarından çok daha fazla olduğunu söyledi. Polonya doğumlu Amerikalı sanatçı Claire Boren ise Nazi işgali sırasında annesiyle beraber 1,5 yıl boyunca önce bir çiftlikteki karanlık bir çukurda, daha sonra da ormanda saklandıklarını, çocuk yaşta büyük bir travma geçirdiğini anlattı. Türk diplomatlarının Yahudilere gösterdiği dostlukla başta Polonya olmak üzere Avrupa’daki toplumların kendilerine bakışı arasında büyük fark olduğunu ifade eden Boren, ”Türkler, Yahudileri kurtarmaya çalışırken Polonya’da yerli halk bizi Nazilere ihbar ediyordu” diye konuştu. Üniversite öğrencisi Arielle Francine Evans da yaptığı konuşmada, lisede arkadaşlarıyla beraber İstanbul’a gittiklerini ve Türkiye’nin Yahudilere karşı her zaman hoşgörülü tutumunu yerinde gördüklerini, soykırımdan Türk diplomatları sayesinde kurtulan Yahudiler ve çocuklarıyla konuştuklarını belirtti. Evans, başta Marsilya Başkonsolosu Necdet Kent olmak üzere Türk diplomatlarının kahramanlık hikayelerinin unutulmayacağını ve ABD’de de herkese anlatılması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Elçi-Müsteşar Fazlı Çorman da bir soru üzerine, Türkiye’nin BM çatısı altında İspanya ile birlikte Medeniyetler İttifakı girişimini yürüttüğünü hatırlatarak, farklı kültürlerin, dinlerin ve yaşam şekillerinin bir zenginlik olduğunu, bu kapsamda Türklerin de asırlar boyunca farklı dinlere ve kültürlere hoşgörüyle yaklaştıklarını kaydetti.