Sır cinayetler bir bir aydınlatıldı!
Okuyacağınız cinayetler, Konya polisinin inanılmaz yöntemleriyle çözüldü. Zekice işlenmiş sır cinayetler bir bir çözüldü.
En karmaşık cinayetlerin çözüldüğü televizyon dizisi “CSI Miami”den esinlenerek “CSI Konya” olarak anılmaya başlanan Konya Emniyet Müdürlüğü ekipleri bu kez de bıçaktaki marul kalıntılarından cinayeti çözdü…
Seydişehir Emniyet Müdürlüğü ve Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Masası ekipleri, bakkal cinayeti sonrası olay yerinde bulduğu üzerinde parmak izi olmayan sarı mavi saplı bıçağın üzerindeki marul artıklarından, bu bıçağı lokantacı, etli pideci ya da köftecilerin kullanabileceğini belirledi.
Polis, Seydişehir’de bulunan tüm lokantalar, etli pideciler ve köftecileri tek tek dolaşarak bulunan bıçağın kendilerine ait olup olmadığını veya böyle bir bıçaklarının kayıp olup olmadığını sordu. Bıçağın çarşı meydanında bulunan bir köfteciye ait olduğunu tespit edilince, köfteciye gelip giden müşteriler tek tek tespit edildi ve sorgulandı. Bu çalışma sonunda 17 yaşındaki R.G’nin Antalya’nın Manavgat ilçesinde ikamet ettiğini öğrenerek adresini tespit etti. Bu ilçede gözaltına alınan R.G’nin sorgusunda cinayeti neden işlediğini anlattı.
İKİNCİ KİŞİLİĞE İTİRAF ETTİRDİLER
11 yaşındaki Ebru Çiftçi, Eylül 2001’de okul dönüşü ortadan kaybolur. Yapılan çalışmalar sonuç vermez. Beş yıl sonra, Haziran 2006’da 10 yaşındaki Emine Dudu Ertekin de okul dönüşü ortadan kaybolur. Cinayet Büro Amirliği çeşitli senaryolar üzerinde çalışmaya başlar. 20 alternatif yol belirlenir ve çocuk sapıkları üzerinde yoğunlaşma kararı alınır. Çocuklara taciz ve fiili livatadan kaydı bulunan 75 kişi takibe alındı. Bunlardan biri de Ali Kemal Tufan’dır.
İkinci olaydan 15 gün sonra tespit edilen zanlı, 11 gün boyunca 24 saat aralıksız takip edilir. Bu sürede değişik meslek kılıfında zanlının iş yerine giden cinayet polisleri, hedef kişinin profilini, nasıl birisi olduğunu, neden hoşlandığını ya da hoşlanmadığını öğrenir. Akademik camiadan bu kişinin nasıl bir ruh hâline sahip olabileceği belirlenir. Çocuk pedofili hakkında araştırma yapılır. Ali Kemal Tufan’ın kendi kızını her gün okula götürmesi, yaptığı suçların bir yansıması şeklinde yorumlanır. Gözaltına alınıp sorgulandığında kendisine asla ‘sapık’ denilmez. Sorgusu boyunca sessiz kalan bu kişiyle konuşurken çok farklı bir yol denenir.
Profesyonel sorgu taktiği sırasında ikinci bir şahıs oluşturulup Ali Kemal Tufan’ın konuyu açması sağlanır. Zanlı, içindeki bu ikinci kişilikten nefret ettiğini dolaylı yoldan anlatır. Sonunda Tufan, her iki kız çocuğunu da okul önünden kandırarak aracına alıp kaçırdığını, tecavüz ettikten sonra öldürerek gömdüğünü itiraf eder. Çocukları gömdüğü yeri “Vahşetti. Gösteremem.” diye karşı çıkar; ama bir süre sonra o noktayı polise gösterir.
MAHALLEDEKİ YANAN IŞIKLAR
Temmuz 2005’te Beşyüzevler Semtinde Hakkı Önsarıcı adlı taksici öldürülür. 37 yerinden bıçaklanarak öldürülen taksicinin üzerinde cüzdanı ve paraları olmadığı tespit edilir. Faillerin, çaldıkları taksiyi 15 km uzaklıktaki Bosna Hersek Mahallesi’nde terk ettiği dakikalar sonra öğrenilince tüm ekipler bu bölgeye yönlendirilir. Katillerin evde üstlerini değiştirdiği düşünülerek taksinin terk edildiği bölgedeki apartmanlarda ışığı yanan daireler not edilir.
Taksicinin birçok yerinden bıçaklandığı için katillerin üzerine bulaşan kanının bir yerlere bulaşmış olabileceği düşünülür. Ekip, apartmanlarda tek tek kan izi arar. 5’inci gün bir apartmanın asansöründe kapkara bir kan lekesi bulunur. Altıncı katta da benzer bir leke vardır. Bu kattaki dört daireden biri, olayın olduğu gece ışığı yananlar listesindedir. Polis bekâr evine operasyon düzenlediğinde taksicinin cüzdanı, olayda kullanılan bıçaklar ve poşetlerin içinde kanlı elbiseler ele geçirilir. Operasyon esnasında bu şahıslar evde yoktur. İçtikleri sigara izmaritleriyle DNA testi yapılır ve eve gidip gelenlerin olayın zanlıları olduğu ispat edilir. Böylece cinayet kısa sürede çözülür.
YANMAYAN LAMBA
Ocak 2007’de galerici Ömer Güraslan, beyaz bir minibüsle evinin önünden kaçırılır. Aynı gece bir çöplükte şahsın cesedi bulunur. Galericinin kaçırıldığı noktaya yakın yerlerdeki kamera kayıtları incelenir. Bir mağazaya ait güvenlik kamerasından beyaz bir minibüsün hızla gittiği tespit edilir. Görüntülerdeki küçük bir ayrıntı dikkat çeker. Minibüsün arka plakayı aydınlatan lambalarından birisi yanmıyordur. Hemen şehirde aynı marka tüm minibüsler belirlenir. Sonra da arka plakayı aydınlatan lambası yanmayan araç bulunur. Minibüste kan lekeleri vardır. Olaydan dört gün sonra zanlılar suçlarını itiraf eder. 4 lise öğrencisi, kızlara sarkıntılık ettiği gerekçesiyle galericiyi kaçırmış ve öldürmüştür.
4 BİN 500 RULO FİŞ TEK TEK İNCELENDİ
Eylül 2007’de PTT Borsa Şubesi’nin veznedarı Veli Sağdıç önce biber gazıyla etkisiz hâle getirilir, ardından bıçaklanarak öldürülür. Katiller kasadaki 15 bin YTL parayı da çalıp kaçar. Görgü tanıkları öğle saatlerinde şubeye üç kişinin girdiğini, birinin kadın, birinin de polis kıyafeti giydiğini söyler. Kadın sarı saçlıdır. Açık göbeğinde piercing kullandığı da notlar arasında yer alır. Şüpheliler plakasız kırmızı bir araçla olay yerinden uzaklaşmıştır. Polisin elinde ne bir kamera görüntüsü ne de somut bir delil vardır.
Polis kıyafeti satan yerler ve yol üzerindeki güvenlik kameraları kontrol edilir. Bir işyerine ait kameradan aynı marka otomobile rastlanır. Aracın plakası okunmuyordur. Ankara’ya seminere gelen Amerikalı polisler aracılığıyla bu görüntüler ABD’de bir kaset çözüm merkezine gönderilir. Plaka yine okunamaz. Kent merkezi ve çevre illerdeki otellerde konaklayanlar taranır. PTT memurunun iş ve şahsi telefonları incelenir. Şubeden 15 gün içinde yapılan yüzlerce havale işlemi gözden geçirilir. Ama sonuç alınamaz.
Bunun üzerine çeşitli senaryolar üretilir. Bu aracı kullanan faillerin, cinayetten önce keşif yapmış ve bu yüzden araçlarına bir benzinlikten yakıt almış olabilecekleri düşünülür. Konya çevresinde, 200 kilometrelik mesafede bir hafta içinde akaryakıt istasyonundan benzin alan araçların tespiti için, 4 bin 500 rulo akaryakıt fişi incelenerek 420 bin plaka belirlenir. Plakalar bilgisayara aktarıldıktan sonra aynı marka 265 araç tespit edilir. Yapılan inceleme sonucu araçlardan bir tanesinin olaydan bir gün önce emanet alındığı, olay günü akşamı ise teslim edildiği belirlenir. Emanet alan kişinin bekâr evinde kaldığı, işsiz ve borçlu olduğu öğrenilir.
Zanlıların evini takibe alan polisler, belirlenen şahsın kendi gibi borç batağında olan başka biriyle arkadaş olduğunu, eve sürekli kadınların gelip gittiğini tespit eder. Üç ay öncesine kadar eve sarışın, göbeğinde piercing olan bir kadının geldiği bu takipte ortaya çıkar. Zanlıların olay gecesi Mersin’e gidip yüklü miktarda harcamalar yaptığı belirlenir. Polis, erkek zanlılarla bir görüşme yapar. Görüşmenin ardından şahıslar, Karaman’a giden piercingli kadınla buluşur. Ardından kadını kuaföre götürüp tanınmaması için sarışın olan saçlarını meç yaptırırlar. Telefonları kırıp yeni makine ve hat alırlar. İpuçlarını birleştiren polis, ilk önce Karaman’daki ‘zayıf halka’ kabul edilen kadını yakalar.
Konya’ya getirilirken bu kadın, olayın olduğu sokaktan bilinçli olarak geçirilir. Kadın uzun uzun buraya bakar. Ailesiz büyüyen dansöz kadına sorguda ‘hanımefendi’ diye hitap edilir. Öldürdükleri kişinin eşi ve iki çocuğunun fotoğrafı gösterilince olay çorap söküğü gibi çözülür. Zanlı kadın fotoğrafı görünce, “Biz neler yapmışız?” diyerek arkada nasıl bir hayat bıraktıklarını fark eder. Çocukların babasız kaldığını görünce kendi çocukluğuyla bağ kurup suçu itiraf eder. Böylece cinayeti işleyen diğer iki erkek de yakayı ele verir.
22.15’TE DURAN SAAT İTİRAF ETTİRDİ
Ağustos 2007’de Kahraman Erdem ve Mehmet Mustafa Öcal adındaki iki iş adamı esrarengiz biçimde ortadan kaybolur. Polis, her iki şahsa borcu olduğu tespit edilen ve bir turizm firmasında komisyon karşılığı çalışan bir kişiyi takibe alır. Araştırma sonucunda kişinin olay günü 10’ar kiloluk 4 adet demir ağırlık, çekiç ve naylon ip satın aldığını belirler. Zanlıyla ilgili araştırma sonrasında göllere merakı olduğunun anlaşılması üzerine gittiği 5 büyük gölün kenarlarında cinayetle ilgili iz aranmaya başlanır. Acıgöl kenarında kan izi ve saç telleri bulunur.
Zanlı gözaltına alınır. Üç gün süren sorgusunda suçlamaların hiçbirini kabul etmez. Bu iki iş adamıyla en son saat 24’te görüştüğünü, her iki şahsın Ankara’ya gitmek üzere lüks bir arabaya bindiğini öne sürer. Ankara’dan gelen dalgıç ekibi, Acıgöl’de 30 metre derine dalar. Kahraman Erdem’in cesedi gölden çıkar, deliller de cinayet dedektiflerinin gözünden kaçmaz: Maktulün kolundan çıkan saat ise 22.15’i göstermektedir. “En son iki iş adamını saat 24’te gördüm.” diyen Halil Ay adındaki zanlı, iddiası çürüyünce suçunu itiraf etmek zorunda kalır. Obruk Gölü kenarındaki kan izlerinden yola çıkan polisler tek noktadan 130 metre daldıklarında Mehmet Mustafa Öcal’ın ayaklarına ağırlık bağlanmış cesedine de ulaşır.
HİZBULLAH TAKLİDİ POLİSİ YANILTMADI
Konya polisinin çözdüğü cinayetlerden biri de yedi yıl öncesine dayanıyor. Dolmuşçu ya da domuz bağı cinayeti olarak bilinen olay 4 yıl kadar süren çalışmanın ardından açıklığa kavuşturulur.
Babasına ait dolmuşta şoförlük yapan Recep Özekerci, 28 Nisan 2001 tarihinde gece eve gelmez. Bir gün sonra minibüs terk edilmiş bulunur. 1 Mayıs’ta dolmuşçu, bir villanın inşaatında domuz bağı yöntemiyle elleri ve ayakları bağlı biçimde ölü bulunur. Dönemin polisleri minibüste yapılan incelemede üç adet sigara izmariti, 8 adet erik çekirdeği ve kuruyemiş kabuğuna rastlar. Zanlıların üç kişi olabileceği üzerinde durulur. Çalışmalar netice vermeyince dosya kapatılır.
Yeni ekip, bu olayı çözmeye kurguladıkları senaryo ile başlar. Önce maktulün ailesinin hatıra olarak evin önünde beklettiği minibüste yaşananları canlandırırlar. Sigara izmaritlerinin söndürülüş şekli incelendiğinde zanlının tek kişi olduğu tespit edilir. Erik çekirdeklerinin koltuğun arkasına atıldığı yer de tek kişiye işaret etmektedir. Cinayet büro olayın gasp olduğuna karar verir. Ancak bu gaspı yapanın Konyalı olması mümkün değildir; çünkü minibüsün terk edildiği mahal olay yerinden 3 kilometre uzaklıkta gelişigüzel bir yerdir.
Ekip, olayın meydana geldiği villada da canlandırma yapar. Elde edilen tüm yeni bulgular katilin kim, nereli ve nasıl birisi olduğu yönünde bilgilerin tespitini kolaylaştırır. Üç yıllık araştırmanın ardından minibüs duraklarına yakın barakada Batmanlı bir kişinin o dönemde kaldığı belirlenir. Mezkûr şahıs olaydan hemen sonra ortadan kaybolmuştur. Kira sözleşmesinde ismi olan kişi Batmanlı Bilal Çelik’tir. Polis 7 ay boyunca Bilal Çelik’i takip eder. Bu şahsın sigarasını nasıl söndürdüğünü bile öğrenir.
Gözaltına alınma vakti geldiğinde, “Bana 7 yıl sonra ulaştılar. Ellerinde delil yok. Blöf yapıyorlar.” düşüncesini ortadan kaldırmak için kendisine şu soru sorulur: “Neden 7 yıl sonra 70 milyonun içinden bir tek seni alıyoruz? Bunun cevabını verdiğinde bizim sana geldiğimizi anlarsın.” Minibüsten alınan 300 parmak izinden birisinin de Bilal Çelik’e ait olduğu olayın delilleri arasında yer alır. Minibüste bulunan sigara izmaritlerinden elde edilen DNA’nın zanlıya ait olduğu da ortaya çıkar. Sorgunun sonunda Bilal Çelik, ismini dahi bilmediği dolmuşçuyu öldürdüğünü itiraf eder. Bilal Çelik, dolmuş şoförünü önce iple boğarak öldürmüş, ardından Hizbullah süsü vermek için domuz bağı ile bağlamıştır.
7 YIL SONRA TELEFONU KAPATINCA YAKALANDI
2 Mayıs 2003 tarihinde Abdülaziz Mahallesi’nde Şule takma adlı bir hayat kadını olan Songül Tekeli, çıplak vaziyette ölü bulunur. Yüzlerce kişinin ifadesine başvurulur; ama sonuç alınamaz. Dedektifler bu dosyayı yeniden açtığında kadının öldürülüş şekli, olayı farklı bir boyuta taşır. Kadın öldürüldükten sonra ev telefonu dökümleri incelenmiş; ancak herhangi bir şahsa ulaşılamamıştır. Maktulün elle boğulması cinayetin bir müşteri tarafından işlendiğini ortaya çıkarır. Üç aylık telefon kayıtları yeniden incelenir. 57 kişilik şüpheli listesi tek tek ele alınır. Katilin bıçak ya da silah taşımaması cinayetin plansız, şüphelinin ise sabıkasız olduğu tezini ortaya çıkartır.
Hayat kadınının otopsi raporunda boynunda kızarıklar olduğu yer alıyordur. Dedektifler, bu kızarıkların elleri tahrişli birisi tarafından yapıldığına hükmeder. Telefon kayıtları tekrar incelenir ve sabıkalı olanlarla ağır işte çalışmayanlar elenir. Şüpheli kişiler ise teknik takibe alınır. Domuz bağı cinayetinin çözülmesinin ardından Konya Emniyet Müdürü Mehmet Salih Tuzcu “10 yıl içinde meydana gelmiş bütün faili meçhul cinayetleri çözmeye çalışıyoruz. Şu anda ekibimiz bazı dosyaların üzerinde çalışıyor. Hiçbir faili meçhul cinayet kalmayacak. Sırası gelen zanlı yakalanacak.” sözlerinin kamuoyuna yansıması üzerine, korkuya kapılan bir kişi telefonunu kapatıp üç gün boyunca açmaz. Zanlı yakayı ele vermiştir.