‘O listeyi isim isim okuyacağım’
“Dava kapatıldı, o yüzden böyle bir liste var. Dava dosyalarından çıkardık. Pazartesi günü Başbağlar toplantısına katılıp orada isim isim okuyacağım.”
Bundan 17 yıl önce Sivas’ta derin güçlerin provokasyonu sonucu 37 kişi hayatını kaybetti. Türkiye’yi karıştırma hareketi burada bitmedi. Hemen 3 gün sonra Erzincan’ın Başbağlar Köyü’nde de 33 kişi yakılıp, işkence edilerek hunharca katledildi. Aradan geçen 17 yıla rağmen olayları gerçekleştirenler yakalanamadı.
AK Parti Konya Milletvekili ve Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, olayların esas müsebbiplerinin ve organizatörlerinin Silivri’de olduğunu savundu.
Başbağlar katliamını gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu ifade eden Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini belirtti.
CİHAN muhabirine konuşan Tuna, dava aşamasında muhtelif illerdeki örgüt dosyalarından gelen belgelerde ‘Ben bu olaya katıldım’ diye itiraf edenlerin beyanlarının bulunduğunu söyledi.
Bu beyanı olan kişilerin araştırılmadığını dile getiren Tuna, “Yani davaya dahil edilmedi. Dava kapatıldı, o yüzden böyle bir liste var. Dava dosyalarından çıkardık. Pazartesi günü Başbağlar toplantısına katılıp orada isim isim okuyacağım. Bunlardan muhtelif cezaevlerinde yatanlar var, bir de cezaevinde olmayıp oradaki sanığın söylediği şeyler var. İfadelerinde geçiyordu, olaya katıldı diye. Bunu mahkeme biliyordu ama girmedi bu hususlara. Mahkeme biran önce davayı kapatmakla görevliydi.” dedi.
“ALEVİLER İLE SÜNNİLER ARASINA İNTİKAM DUYGUSU YERLEŞTİRİLMEK İSTENDİ”
Olayın üç gün aralıklarla yapılmasının ise olayın planlanış şekli olduğunu vurgulayan Tuna, 30 Haziran’da Tunceli ve çevresinde bu olayı gerçekleştirenlerin geldiğini ifade etti. Sivas’taki olay olmadan önce burada hazır vaziyette teröristlerin beklediğini anlatan Tuna, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bu bir kurgu, planın parçasıydı. Onun için orada yapıldı ki Balyoz’daydı sanıyorum, ‘önce Ali Balkız ve diğeri öldürülecek, ondan sonra da Eryaman civarındaki Sünnilerin çokça uğradıkları alış veriş merkezine patlayıcı madde atılacak’ diye bir plan var. Aynı plan, Sivas ve Başbağlar’da uygulandı. Tabi o tür bir imaj Alevi ve Sünniler arasında yerleşsin istediler. İşte bu Sivas’ın intikamıdır. Bunu kamuoyunda Aleviler ile Sünniler arasında bir intikam duygusu yerleşsin diye, biraz da kamuoyuna hafif bilgi verdiler.”
Başbağlar’ın Sivas olayları gibi gündemde çok yer tutmamasını “Şu anki kaosçular açısından pek para etmiyor.” diye değerlendiren Tuna, Başbağlar’ın zaten Sünni bir köy olduğunu belirterek, “Ama Sivas’taki insanların Alevi olmasından yola çıkarak bu işin çığırtkanlığını yapacak, siyaseten kullanacak olan birçok unsurlar var. O unsurların baskın olmasından kaynaklanıyor.” diye konuştu.
“DOĞU PERİNÇEK’İN BÜYÜK PAYI VAR”
Ergenekon’a, Başbağlar ve Sivas dosyalarının girmesi gerektiğini vurgulayan Tuna, bu hususta Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek’in büyük payı olduğunu ileri sürdü.
“Aziz Nesin’i Sivas’a gönderen ekip, Doğu Perinçek ekibi.” diyen Tuna, “Daha önceden Sünnilerin ağırlıklı olduğu şehirlere program yapılmak üzere bir plan yapılmıştı. Bu illerin içerisinde Sivas da vardı, Konya da vardı, Malatya da vardı, vs. Dolayısıyla bu işin organizatörleri aslında Doğu Perinçek, dolayısıyla Ergenekon içerisindeki o ekip. Bu ekip olduğuna göre şimdi olayın esas müsebbipleri, organizatörleri ben Silivri’de diyorum. Tabi onunla birleştirilmeli ama araştırılarak birleştirilmeli. Şu haliyle birleştirip atmak çözüm değil. Hem Sivas hem Başbağlar dosyalarının kendi şartları içerisindeki delilleri araştırılacak, ortaya çıkanlar, sonuçta görülecek zaten Ergenekon dosyasının içinde.” şeklinde konuştu.
“MAHKEMEDE YILDIRMA FAALİYETLERİ YAPILDI”
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların önünde Sivas ve Başbağlar’la ilgili bir dosyanın bulunduğunu dile getiren Tuna, o nedenle Meclis’teki Araştırma Komisyonu’nun hemen kurulmasının uygun olmadığı gibi bir düşüncenin olduğunu sandığını kaydetti.
Başbağlar katliamıyla ilgili duruşmalarda mahkemenin biran önce bitirme gibi bir tavrının yanı sıra delilleri örtbas etme, araştırmama gibi bir tavrın da olduğunu anlatan Tuna, “Özellikle müdahilleri, müştekileri yıldırma, vazgeçmeleriyle ilgili, yani ‘bu işi takipten vazgeçsinler’ türünden yıldırma faaliyetleri çok yoğun bir şekilde işlendi. Taşlandılar, duruşmadan atıldılar, avukatları duruşmadan kovuldu vs. Her türlü yıldırma faaliyeti, özellikle mahkeme başkanı bu konuda çok fonksiyon icra etti. Yani iyi bir taşeron gibi.” dedi.
Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu ise Muğlalı olayı, Bingöl pususu, Sivas yangını ve Başbağlar katliamının hedefinde ‘kaos’ çıkartmak olduğunu belirtti.
Tarımcıoğlu, “Özellikle 1993 yılında yaşanan Sivas, Başbağlar ve Bingöl saldırısı tam terörün kontrol altına alınacağı bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Sivas olaylarında her ne kadar 37 kişi ölse de bunların 2’si gösterici, 2’si ise otel görevlisidir. Provokatif eylemde hedef alınan 33 konuktur. Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK’nın tasfiyesinin önüne geçti. Üst üste gerçekleştirilen provokatif eylemlerde vefat edenlerin sayısının 33 olması da dikkat çekici bir durum. 33’ün bir sembol ve mesaj olabilme ihtimali vardır. Sanki rakamlar üzerinden bir paslaşma var gibi. PKK içinde başka güçlere hizmet edenlerin olduğunu da bilmek, süreci daha bir esrarengiz hale getiriyor.” ifadelerini kullanmıştı.
BAŞBAĞLAR KATLİAMI
Başbağlar Katliamı, 5 Temmuz 1993’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nde 33 sivili öldürülüp köyün ateşe verildiği, Türk tarihinin en acı olaylarından biri. Başbağlar Katliamı’nda biri 13 yaşında çocuk, biri kadın 5 kişi yakılarak, 33 vatandaş şehit edildi.
Köye. akşam 20.00 sıralarında gelen silahlı saldırganlar bütün erkekleri köy dışında topladı. Ardından makineli tüfeklerle hepsini kurşuna dizdi. Sadece üç kişi, ölü numarası yaparak yaralı olarak kurtuldu. Köydeki kadın ve çocukları derenin içinde toplayan saldırganlar, “Sizi öldürmeyeceğiz ama bu acıyla her gün öleceksiniz” deyip saatli bir bomba bırakıp köyü terk ettiler. Giderken de köyün bütün evlerini ateşe verdiler. Köyde neredeyse taş üstünde taş kalmadı.
Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı. Sanıkların 18’i bu davalardan beraat etti, 2’si mahkum edildi. Çeşitli siyasiler Başbağlar katliamını gerçekleştirenlerle ilgili önemli tanıklıklar dikkate alınmadığını iddia ettiler. Davanın Erzincan’da değil İzmir’de ele alınmasını yadırgadılar. Sivas olayı ile Başbağlar’ın kıyaslanamayacağını da vurgulayan kamuoyu, sık sık medyanın Başbağlar konusundaki duyarsızlığına da dikkat çekti.
AK Parti Konya Milletvekili ve Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, olayların esas müsebbiplerinin ve organizatörlerinin Silivri’de olduğunu savundu.
Başbağlar katliamını gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu ifade eden Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini belirtti.
CİHAN muhabirine konuşan Tuna, dava aşamasında muhtelif illerdeki örgüt dosyalarından gelen belgelerde ‘Ben bu olaya katıldım’ diye itiraf edenlerin beyanlarının bulunduğunu söyledi.
Bu beyanı olan kişilerin araştırılmadığını dile getiren Tuna, “Yani davaya dahil edilmedi. Dava kapatıldı, o yüzden böyle bir liste var. Dava dosyalarından çıkardık. Pazartesi günü Başbağlar toplantısına katılıp orada isim isim okuyacağım. Bunlardan muhtelif cezaevlerinde yatanlar var, bir de cezaevinde olmayıp oradaki sanığın söylediği şeyler var. İfadelerinde geçiyordu, olaya katıldı diye. Bunu mahkeme biliyordu ama girmedi bu hususlara. Mahkeme biran önce davayı kapatmakla görevliydi.” dedi.
“ALEVİLER İLE SÜNNİLER ARASINA İNTİKAM DUYGUSU YERLEŞTİRİLMEK İSTENDİ”
Olayın üç gün aralıklarla yapılmasının ise olayın planlanış şekli olduğunu vurgulayan Tuna, 30 Haziran’da Tunceli ve çevresinde bu olayı gerçekleştirenlerin geldiğini ifade etti. Sivas’taki olay olmadan önce burada hazır vaziyette teröristlerin beklediğini anlatan Tuna, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bu bir kurgu, planın parçasıydı. Onun için orada yapıldı ki Balyoz’daydı sanıyorum, ‘önce Ali Balkız ve diğeri öldürülecek, ondan sonra da Eryaman civarındaki Sünnilerin çokça uğradıkları alış veriş merkezine patlayıcı madde atılacak’ diye bir plan var. Aynı plan, Sivas ve Başbağlar’da uygulandı. Tabi o tür bir imaj Alevi ve Sünniler arasında yerleşsin istediler. İşte bu Sivas’ın intikamıdır. Bunu kamuoyunda Aleviler ile Sünniler arasında bir intikam duygusu yerleşsin diye, biraz da kamuoyuna hafif bilgi verdiler.”
Başbağlar’ın Sivas olayları gibi gündemde çok yer tutmamasını “Şu anki kaosçular açısından pek para etmiyor.” diye değerlendiren Tuna, Başbağlar’ın zaten Sünni bir köy olduğunu belirterek, “Ama Sivas’taki insanların Alevi olmasından yola çıkarak bu işin çığırtkanlığını yapacak, siyaseten kullanacak olan birçok unsurlar var. O unsurların baskın olmasından kaynaklanıyor.” diye konuştu.
“DOĞU PERİNÇEK’İN BÜYÜK PAYI VAR”
Ergenekon’a, Başbağlar ve Sivas dosyalarının girmesi gerektiğini vurgulayan Tuna, bu hususta Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek’in büyük payı olduğunu ileri sürdü.
“Aziz Nesin’i Sivas’a gönderen ekip, Doğu Perinçek ekibi.” diyen Tuna, “Daha önceden Sünnilerin ağırlıklı olduğu şehirlere program yapılmak üzere bir plan yapılmıştı. Bu illerin içerisinde Sivas da vardı, Konya da vardı, Malatya da vardı, vs. Dolayısıyla bu işin organizatörleri aslında Doğu Perinçek, dolayısıyla Ergenekon içerisindeki o ekip. Bu ekip olduğuna göre şimdi olayın esas müsebbipleri, organizatörleri ben Silivri’de diyorum. Tabi onunla birleştirilmeli ama araştırılarak birleştirilmeli. Şu haliyle birleştirip atmak çözüm değil. Hem Sivas hem Başbağlar dosyalarının kendi şartları içerisindeki delilleri araştırılacak, ortaya çıkanlar, sonuçta görülecek zaten Ergenekon dosyasının içinde.” şeklinde konuştu.
“MAHKEMEDE YILDIRMA FAALİYETLERİ YAPILDI”
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların önünde Sivas ve Başbağlar’la ilgili bir dosyanın bulunduğunu dile getiren Tuna, o nedenle Meclis’teki Araştırma Komisyonu’nun hemen kurulmasının uygun olmadığı gibi bir düşüncenin olduğunu sandığını kaydetti.
Başbağlar katliamıyla ilgili duruşmalarda mahkemenin biran önce bitirme gibi bir tavrının yanı sıra delilleri örtbas etme, araştırmama gibi bir tavrın da olduğunu anlatan Tuna, “Özellikle müdahilleri, müştekileri yıldırma, vazgeçmeleriyle ilgili, yani ‘bu işi takipten vazgeçsinler’ türünden yıldırma faaliyetleri çok yoğun bir şekilde işlendi. Taşlandılar, duruşmadan atıldılar, avukatları duruşmadan kovuldu vs. Her türlü yıldırma faaliyeti, özellikle mahkeme başkanı bu konuda çok fonksiyon icra etti. Yani iyi bir taşeron gibi.” dedi.
Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu ise Muğlalı olayı, Bingöl pususu, Sivas yangını ve Başbağlar katliamının hedefinde ‘kaos’ çıkartmak olduğunu belirtti.
Tarımcıoğlu, “Özellikle 1993 yılında yaşanan Sivas, Başbağlar ve Bingöl saldırısı tam terörün kontrol altına alınacağı bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Sivas olaylarında her ne kadar 37 kişi ölse de bunların 2’si gösterici, 2’si ise otel görevlisidir. Provokatif eylemde hedef alınan 33 konuktur. Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK’nın tasfiyesinin önüne geçti. Üst üste gerçekleştirilen provokatif eylemlerde vefat edenlerin sayısının 33 olması da dikkat çekici bir durum. 33’ün bir sembol ve mesaj olabilme ihtimali vardır. Sanki rakamlar üzerinden bir paslaşma var gibi. PKK içinde başka güçlere hizmet edenlerin olduğunu da bilmek, süreci daha bir esrarengiz hale getiriyor.” ifadelerini kullanmıştı.
BAŞBAĞLAR KATLİAMI
Başbağlar Katliamı, 5 Temmuz 1993’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nde 33 sivili öldürülüp köyün ateşe verildiği, Türk tarihinin en acı olaylarından biri. Başbağlar Katliamı’nda biri 13 yaşında çocuk, biri kadın 5 kişi yakılarak, 33 vatandaş şehit edildi.
Köye. akşam 20.00 sıralarında gelen silahlı saldırganlar bütün erkekleri köy dışında topladı. Ardından makineli tüfeklerle hepsini kurşuna dizdi. Sadece üç kişi, ölü numarası yaparak yaralı olarak kurtuldu. Köydeki kadın ve çocukları derenin içinde toplayan saldırganlar, “Sizi öldürmeyeceğiz ama bu acıyla her gün öleceksiniz” deyip saatli bir bomba bırakıp köyü terk ettiler. Giderken de köyün bütün evlerini ateşe verdiler. Köyde neredeyse taş üstünde taş kalmadı.
Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı. Sanıkların 18’i bu davalardan beraat etti, 2’si mahkum edildi. Çeşitli siyasiler Başbağlar katliamını gerçekleştirenlerle ilgili önemli tanıklıklar dikkate alınmadığını iddia ettiler. Davanın Erzincan’da değil İzmir’de ele alınmasını yadırgadılar. Sivas olayı ile Başbağlar’ın kıyaslanamayacağını da vurgulayan kamuoyu, sık sık medyanın Başbağlar konusundaki duyarsızlığına da dikkat çekti.
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ