Nuh Tufanı’yla ilgili yeni teori
İstanbul Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Yavuz Örnek, Nuh Tufanı’na ilişkin çarpıcı bir teori ortaya attı ve iddiasını Kur’an-ı Kerim’den örneklerle ispatlamaya çalıştı.
İnsanlık tarihinin en önemli ortak hikayelerinden biri olan ve Kur’an-ı Kerim’de de geçen Nuh Tufanı’nın nasıl gerçekleştiği bilimsel olarak henüz kanıtlanabilmiş değil. İslamiyet öncesi Türkler dahil olmak üzere Sümerler, Asurlar ve Babiller, Tufan konusunda önemli veriler bıraktıkları gibi, İncil, Tevrat ve son olarak Kur’an-ı Kerim gibi kutsal kitaplarda da Büyük Tufan anlatılmaktadır. Ancak Büyük Tufan’a neden olan suyun nereden gelip nereye gittiği, Tufan’ın tüm dünyada mı yoksa sadece bir bölgede mi olduğu, ya da Tufan’dan sadece gemiye binenlerin mi yoksa başkalarının da mı kurtulduğu gibi sorular henüz bilimsel olarak cevap bulamadı.
Bu sorulara cevap arayan bilim adamlarından birisi de İstanbul Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Yavuz Örnek. İddialarını kendi kurduğu www.yavuzornek.com adlı internet sitesinde yayınlayan ve bilimsel verileri de paylaşan Dr. Yavuz Örnek, bilinen Tufan teorilerine farklı bir bakış açısıyla yaklaşarak çok çarpıcı bir iddiayla gündeme geldi. Yavuz Örnek, “Bazı bilim adamları dünyaya yakın geçen bir gök cisminin yeraltı sularını yeryüzüne çektiğini ve şiddetli yağışların olduğunu tahmin etmektedirler. Bizim burada ileri süreceğimiz teoride de bir gök cisminin etkisi olduğu vurgulanacaktır. Ancak bugün dünyadaki bütün yeraltı sularının tamamı yeryüzüne çıksa bile bir Tufan için yeterli değildir. Zaten bunu söyleyenler Tufan’ın bütün dünyada değil sadece bir bölgede olduğuna inanmaktadırlar. Kendileri de bilmektedir ki yeraltının bütün suları dünyayı kaplamaz” diyerek teorisinin başlangıç kaynağını açıkladı.
“BU ASTRONOMİK BİR OLAYDI”
Yaptığı araştırmalar sonucunda Tufan’ın astronomik bir olay olduğuna inandığını belirten Yavuz Örnek, “Tufan’da yeraltından suların fışkırdığı ve şiddetli yağmurların yağdığı Kur’an-ı Kerim’de bildirilmektedir. Tevrat’ta ve İncil’de ve hatta bazı çok eski yazılı kaynaklarda da bundan bahsedilmektedir. Yerden suların kaynaması yeraltı sularının yeryüzüne çıkması anlamı taşır ki bunun fiziksel bir olay sonucu olduğu apaçıktır. Yeraltı sularının yeryüzüne çıkmasını bazı sebeplere dayandırabiliriz. Birincisi mağmadaki hareketlenme. Bütün dünya çapında mağmada yeryüzüne doğru bir hareketlenme olduysa yeraltı suları ısınarak yeryüzüne çıkabilir, sıcak olduğu için buharlaşarak şiddetli yağmurların yağmasına sebep olabilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de yerden su kaynıyordu deniliyor. Tabi ki bu yerden su fışkırıyordu manası da taşır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen ‘tandır’ kelimesini bazı tefsirciler dünya, yer olarak tefsir etmişlerdir. Yani bu ayetten yeraltından sıcaklığın yeryüzüne doğru çıktığını anlayabiliriz. Dünyanın ısısında bir artışın olduğu muhakkak. Buna sebep olanda mağmadır. Mağma hareketlendi ise dünya yüzünde şiddetli depremlerin olması gerekiyor ki Altay Türklerinin tufan efsanesinde şiddetli depremlerin olduğu belirtiliyor. Yeryüzüne veya yeryüzüne yakın yerlere bazı yerlerde mağmanın çıkması mümkün. İşte bu Tufan’ın ne zaman olduğu hakkında bize bilgi verebilir. Mağmanın da hareketlenmesine sebep olan ya bir iç hareketlenme veya astronomik bir olaydır. Biz öyle inanıyoruz ki bu astronomik bir olaydı”.
“YERDEN YUKARI KAYNAYAN SULARDAN MAKSAT YERYÜZÜNÜN AŞIRI ISINDIĞIDIR”
Hazreti Nuh’un gemisine bitkilerin de alındığını belirten Dr. Yavuz Örnek, “Gemiye deniz ve tatlı su canlıları ve bitkileri de alındı. Altı ay su altında kalan her bitki ölmez. Ancak mağmanın sebep olduğu yüksek sıcaklıktaki sular bitkilerin ölümüne sebep olur. Yeryüzünde bazı katmanlarda bulunabilecek veya mevcut bulunmuş hayvan kalıntılarının yaşı orada bulunan bitki kalıntılarının yaşı ile aynı ise bunun tufandan kalma ihtimalini arttırır. Bütün dünyada bütün bitkiler ve bütün hayvanlar aynı anda ölüyorsa muhakkak bir iz kalmıştır. Gemiye hem bitkiler, hem hayvanlar hem de insanlar alınmıştır. Ancak gemiye deniz canlıları da alınmıştır. Çünkü o sıcak ve asitli suda deniz canlılarının sağ kalması mümkün değildir. Altı ay içinde meyva çekirdeklerinin de su içinde bozulmayacağı söylenebilir ama sıcak su içinde bozulur. O halde yeryüzüne çıkan yeraltı suları çok sıcaktı. Nitekim Kur’an-ı Kerim de bunu haber veriyor. Şahsi kanaatim yerden yukarı kaynayan sulardan maksat yeryüzünün aşırı ısındığıdır” dedi.
“YERALTI SULARI DÜNYAYI BİR TUFAN ŞEKLİNDE KAPLAYAMAZ”
Yrd. Doç. Dr. Yavuz Örnek teorisini şu sözlerle sürdürdü: “Burada çok önemli bir konu gündeme geliyor. Bugün yeraltı sularının tamamı yerüstüne çıksa dahi tufanda belirtilen bir olay olmaz, dünyanın tamamını su kaplamaz. Dünyanın tamamını dağları aşacak kadar su yeraltında mevcut değildir. Hemen şu soru akla gelebilir. O zamanki yeryüzü şekilleri ile şimdiki aynı olamaz. Doğru ama o zamanda dağların veya yüksek tepelerin olduğunu kuranı kerimden anlıyoruz, çünkü Nuh Aleyhisselam’ın gemisinin Cudi’ye indiği Kur’an-ı Kerim’de yazılı. Cudi Arapça’da dağ veya yüksekçe yer demektir.
Yeraltı sularının dünyayı tamamen kaplayamayacağı bir gerçektir. Peki bu su nereden geldi? Tufandan önce dünyada büyük bir soğuk dönem yaşandığını ve dünyanın büyük kısmını buzulların kapladığını, buzul sınırlarının bugünkü sınırlarından iki üç bin km daha ekvatora yakın bölgelerden başladığını, yeraltındaki mağma hareketi ile bu buzulların eridiğini ve suların dünyayı tufana götürdüğünü düşünelim. Böyle bir olayın dünyayı altı ay su altında bırakmayacağı açıktır. Çünkü sular okyanuslara doğru akarak yeryüzünde suyun birikmesini önler. Okyanus tabanlarının bugünkünden çok daha yüksekte olduğunu farz edelim. Evet bu takdirde dünyada bir tufan vuku bulur ancak buzul çağından önceki havaların normal sıcaklıkta olduğu çağlarda da dünyanın sular altında kalması lazım gelir ki bu mümkün değildir. Yani yeraltı suları ve çözünmüş buzullar tufanın gerçek sebebi değildir.
“SU UZAYDAN MI GELDİ?”
Tufan olayını bilimsel olarak çözebilecek en mantıklı yaklaşımın ‘suyun uzaydan geldiği’ teorisi olduğunu savunan Yavuz Örnek, “Tufana sebep olması mümkün olan başka bir olay daha var. Dünyada bugünkü kadar su yoktu. Su uzaydan geldi. Tufan olayını bilimsel olarak çözecek en mantıklı düşünce budur. Bakın Mayalar ne diyor. “göklerden büyük gürültüler geldi ve ardı arkası kesilmeyen yağmurlar gece gündüz yağdı. Gökler yere iniyordu sanki karalar çöktü ve bir anda her şey sona eriverdi.” Tabi ki sadece mayaların efsanesi ile böyle bir iddiada bulunamayız. Ancak yeraltı sularının ve buzulların dünyada bir tufan oluşturamayacağı da bir gerçektir. Suyun uzaydan geldiğine dair üç delil vardır. Birincisi Kuranı kerimde bildirilen “biz göklerin kapılarını açtık” ayeti kerimesi, yeraltı sularının yetersizliği ve kültürlerdeki bilgiler. Gerçek şu ki tufanın bütün dünyada olduğunu bildikten sonra mevcut şartlar içinde böyle bir tufanın oluşması için dünyada bulunan sudan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır ve bu da dünya dışından gelmiştir” dedi.
Örnek, teorisini, “Birinci ihtimal bir kuyruklu yıldızdır. Kuyruklu yıldızlar donmuş su, toz ve gazlardan ibarettir. Dünyanın yörüngesine giren dev bir kuyruklu yıldız tufana sebep olur. Hem çekimle mağmayı tetikler, yeraltı sularını yeryüzüne çıkarır hem de bünyesindeki buzun erimesi ile suyunu dünyaya kaptırır. İkinci ihtimal ay bir astronomik olayla atmosferini kaybetti. Su buharı ve gazlardan oluşan karışım bin yıl gibi bir zamanda dünyaya ulaştı. Üçüncü bir ihtimal dünyaya yakın geçen bir gök cisminin atmosferini dünyaya kaptırması. Dördüncü ve zayıf bir ihtimal dünyanın aydan başka bir uydusu daha vardı. Atmosferini dünyaya kaptırdıktan sonra uzayın boşluğuna gitti. Beşinci bir ihtimal su buhar halinde göktaşları gibi uzayın bilinmeyen bir yerinden geldi” diyerek sürdürdü.
“KUR’AN-I KERİM TEKNİĞİN BUGÜN ÇÖZEMEDİĞİ YÜKSEK FEN İLİMLERİNDEN HABER VERMEKTEDİR”
Teorisine destek olarak Kur’an-ı Kerim’den ayetleri de misal veren Yavuz Örnek, “Kur’an-ı Kerim’de, ‘ey gök suyu tut’ deniliyor. Burada bulutların artık yağmura dönüşmediği anlaşılıyorsa da uzaydan dünyaya su geldiğini bilmediğimiz için sadece o ihtimali düşünüyoruz. Eğer dünyaya uzaydan su gelme ihtimali olduğu fen bilim adamları tarafından bilinseydi o ayetin bu manayı da içerebileceğini söyleyebilirdik. Yine Kur’an-ı Kerim’de ‘göğün kapılarını açtık’ buyruluyor. Göğün kapıları neye açıldı, gelen suya mı? Kur’an-ı Kerim’e mana vermekten son derece sakınan biri olarak şunu hemen ifade edeyim, Kur’an-ı Kerim tekniğin bugün çözemediği yüksek fen ilimlerinden haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de geçen ilmi konulara açıklık getirmek için yapılan çalışmalar Kur’an-ı Kerim’e mana vermek değildir. Nitekim ‘iki deryayı ayrı tutan Rabbin’ ayetinin hikmetini anlamak için denizleri ayıran boğazlarda ilmi araştırma yapmak kurana mana vermek değildir o ayetin bildirdiğini bulmaktır, anlamaktır. Bizim de burada yaptığımız aynıdır. ‘Ey gök suyunu tut’ ayetinde bildirilen bulutlar mı yoksa uzayın bir yerinden gelen su mu. Diyelim ki su uzaydan geldi. Uzay boş olduğu için su moleküllerinin uzayda su şeklinde bulunması imkansızdır. Çünkü devamlı çarpışan su molekülleri birbirlerini itecekleri için su haline gelemezler. Ancak su molekülleri birbirlerini çektikleri için çok düşük yoğunlukta buhar halinde bulunabilirler. Mesela ayda su var deniliyor elbette ki ayda su olamaz çünkü derhal buharlaşır ama çok soğuk bir bölgede buz halinde toprağın altında bulunabilir. Toprağın üstünde buz halinde de bulunamaz çünkü buzun yüzeyinde de buharlaşma olur. Ayda su varsa çok soğuk bir bölgede yani ayın kutuplarında eksi 180 derece civarında, buz halinde ve beton gibi sertleşmiş, kayalaşmış toprağın altındadır” dedi.
“PEKİ DÜNYAYI KAPLAYAN SULAR NEREYE ÇEKİLDİ”
Tufan’a neden olan aşırı yağmurların ve suyun Tufan’dan sonra nereye gittiği sorusunun cevaplanamadığına da dikkat çeken Yavuz Örnek, “Peki dünyayı kaplayan bu sular nereye çekildi? Bir kısmı yeraltına gitti, nitekim Kur’an-ı Kerim’de ‘ey yer suyu yut’ denilmektedir. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi yeraltına giden sular dünyayı kaplayacak kadar değildir. Peki suyun gerisine ne oldu? Tufanın altı ay sürdüğü bildiriliyor. Bu altı ay içinde çok şiddetli bir kış ile suların bir kısmı kuzey ve güney yarım küresinde buzullaştı. Mağmadaki hareketlenmeden dolayı üstüne binen ağır su kütlesinin etkisi ile okyanus tabanları çökmeye başladı. Karalar ise bazı yerlerde yükselmeye başladı. Çökmenin bugün bilinen jeolojik çökmelerden çok daha hızlı olması gerekir. Takip eden yıllarda suların bir kısmı yeraltına giderken bir kısmı da çöken deniz tabanlarına kayarak suların karalardan yavaş yavaş çekilmesine sebep oldu. Suların bir kısmı da buzulları oluşturarak su seviyesinin düşmesine sebep oldu. Tufandan önce dünyada yüksek dağlar yoktu denizler ve okyanuslar bu kadar derin değildi. Mayalar tufanda karaların çöktüğünü haber vermektedirler. O halde bir buzul çağının hemen akabinde dünyaya yakın geçen bir gök cismi tufana sebep oldu denilebilir. Ve bu gök cisminden yayılan toz bulutları yüzünden dünya yeterli güneş ışığını alamadığı için çok şiddetli bir kış yaşadı. Böyle bir olay olduysa denizaltındaki karaların iç kısımlarında ve buzulların içinde bu kalıntılara rastlanabilir. Nitekim son zamanlarda buzul tabakaları arasında radyoaktif kalıntılara rastlanmıştır. Ayrıca Altay Türklerinin tufan efsanelerinde tufandan sonra şiddetli soğukların olduğu yazılıdır” şeklinde konuştu.
“Tufanda dünyaya doğru uzaydan milyarlarca ton tutan bir su bulutunun veya bir kuyruklu yıldızın gelmesi büyük bir ihtimaldir. Yerin çekim gücüne kapılarak atmosfere karıştı ve şiddetli yağmurları oluşturdu. Meçhul gök cisminin çekimi ile mağma da yeryüzündeki buzulları eriterek dünyayı su kapladı. Suyunu kaptıran bu gök cismi bilinmeyen bir gök cismi olabileceği gibi dünya yörüngesinden ayrılan bir uydu veya şimdiki tek uydumuz da olabilir.”