‘Müslümanların Michael Jackson’ı değilim’
Son albümünü ilk olarak Türkiye’den çıkaran dünyaca ünlü Müslüman müzisyen Sami Yusuf, müzik imajında kölü bir değişime gitti.
Ersin Çelik’in röportajı Son albümünüzdeki tarz değişikliğiniz dinleyicileriniz tarafından hemen fark edildi. Sizi meşhur eden, özellikle İslam dünyasında zirveye çıkaran albümlerden sonra yeni bir Sami Yusuf olarak olrtaya çıkmanın sebebi nedir? 11 EYLÜL SONRASINDA DÜNYAYA İŞİMLE CEVAP VERDİM
Türkiye onu 3 yıl önce Ramazan ayında, Feshane’de 200 binden fazla kişiye verdiği konserle yakından tanıdı. El Muallim albümündeki parçaların klipleri gece gündüz televizyon kanallarımızda oynadı.
“Allah”, “Efendimiz”, “Sevgi” ve “Hoşgörü” diyerek adeta dünyayı sallayan, yakışıklı, duygusal, en önemlisi Müslüman olan bu genci hemen sahiplendik.
Aslen Azerbaycanlı olan ve İngiltere’de yetişen Sami Yusuf da, büyük ilgi gördüğü Türkiye’den çıkardı son albümünü…
“Müslümanların starı” yakıştırmasının en çok dile getirildiği bu topraklarda müzikal bir imaj değişikliğine gittiğini gösterdi aslında. Avrupa Müzik’ten “Wherever You Are” albümündeki “Without You” adlı parçanın Türkçe sözlerini Sezen Aksu’nun yazmasıyla daha bir anlam kazanan albüm, klasik Sami Yusuf dinleyicisine hitap etmiyor.
Doğu-Batı senteziyle yoğrulmuş albümde tamamen kendi duygu ve düşüncelerini dışa vurduğunu ifade eden ünlü müzisyen, ” Bu albümle birlikte, bu tür söylemler ve bana yapılan yakıştırmalardan uzak durmaya çalıştım.” diyor ve ekliyor “Ben Müslümanların starı ya da pop ikonu değilim”
3 yıl önce Feshane’de yine bir internet gazetecesi olarak görüştüğüm Sami Yusuf’la son albümünden yola çıkarak başlayan sohbetimiz, yer yüzündeki İslam coğrafyasında yaşananlara, 11 Eylül sonrasına, okuduğu kitaplara, en çok tükettiği, yediği yemeğe kadar uzayıp gitti…
Yaptığım müzikle İslam dünyasının temsilcisi olmak gibi bir duruşum olmadı. Haddim de değil. Ben sakalları bile yeni çıkmış gençtim. Bu albümle birlikte, bu tür söylemler ve bana yapılan yakıştırmalardan uzak durmaya çalıştım. Benim için çok basitti, insanların hoşuna gidecek El-Muallim tarzı bir albüm yapmak.
Bir daha o tarz albüm yapmayacaksınız gibi geldi bana…
Hayır bir daha yapmayacağım diye bir düşüncem yok. Olabilir. Kendimi o şekilde hissedersem tekrar yapabilirim. Albümlerim zaten hep birinden farklı oldu.
“İslam aleminin pop ikonu”, “Müslümanların starı” gibi etiketleriniz var. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Ben kendimi öyle görmüyorum. Öyle görünmek ve anons edilmekten de çok hoşlanmıyorum. Çok mutlu olduğumu söyleyemem. Planladığım şeyler değildi. Kader planında gelişmiş şeyler. Müziğimin bana verilen markayla çok uyuştuğunu söyleyemem. Müziğime de bu türlü bir tanım getirildiğinde tanım yapmakta da zorlanıyorum.
Sizin tanımınız nedir?
Biraz kafa yordum. “Acaba ne diyebilirim yaptığım müziğe” diye. İlla bir isim verilmesi gerekiyorsa, “değişik sentezlerin bir araya gelmesinden oluşan, üniversal, dil, ırk ayrımı olmadan, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, rahatlatıcı insana huzur veren bir müzik olduğunu düşündüğüm için, “Spiritique” demeyi uygun gördüm. Böyle tanımlanmasından memnun olurum. Ama insanlar nasıl isterse öyle tanımlayacaklar yine de.
Spiritique?
Teknik bir terim. Felsefi de diyebiliriz. Batı ve Doğu müziklerinin bir araya gelmesidir. Teknik tarafı ise müziklerin bir araya gelmesi. Buradan bir sentez ve tınıların oluşması. Felsefi tarafı ise toplumların bu sayede birbirlerine yakınlaşması diyebiliriz.
Azerbaycanlı yani Doğulu olmak ve İngiltere’de yetişip Batılı eğitim almanın avantajı bu mudur?
Benim için büyük bir bereket. İki farklı kültürü barındırmak. Çok İngiliz dostum var. Beni kendileri gibi görüyorlar. Bunun yanında Türk, Arap, Hindistanlı dostlarım da var. Bu iki tandansla iç içe olmak katkısı büyük. Kafamdaki müziği yapmamda avantaj sağlıyor.
Peki hiç kimlik çatışması yaşadığınız oldu mu?
Ben bunu bir şans olarak görüyorum. Geçmişimle, ailemle ve geldiğimiz yerle ilgili iç bir endişem olmadı. İngiliz vatandaşı olarak bilinmek de sorun olmadı. Hiç kimlik çatışmam olmadı.
Azeri kültürünü yaşıyor musunuz?
Tabi… Babam zaten Azeri bir müzisyen… Evde de o kültür yaşanır.
Buralara geleceğinizi düşünmüş müydünüz hiç?
Hayır… Kendimi hiç konumlandırmamıştım bir kere. Doğal bir şekilde, tamamen kader çizgisinde giden bir yol oldu. Ama bu albüm benim için diğer ikisinden daha değerli oldu. Çok şahsi, bana ait. Tamamen insani temalarla işlendi.
Sezen Aksu sürprizi yaptınız bir de. Söz yazdırma fikri nasıl ortaya çıktı?
Sezen Aksu’yu çok dinliyordum. Ama şahsen kim olduğunu bilmiyordum. Öğrenince hayranlık beslemeye başladım. Basında bu kadar yer bulacağını ve bana çok sorulacağını bilseydim Sezen Hanım rahatsız olur endişesini taşırdım ve ondan böyle bir ricada bulunmazdım. Çok konuşuluyor. “Acaba rahatsız oluyor mu Sezen Hanım?” diye endişe de ediyorum. Türkiye’ye gelir gelmez havaalanında ikinci soru oldu. Şaşırdım.
2009’un en etkili 500 Müslüman’ı listesindeydiniz. Dünyayı gezen, İslam coğrafyasını bilen birisiniz. Yeryüzündeki Müslümanlar büyük bir karmaşa içerisinde. İç savaşlar var, yoksulluk çekiyorlar ve halan daha sömürülüyorlar. Sami Yusuf İslam alemindeki sorunlar için ne düşünüyor ve çözüm önerileri var mı?
İslam dünyasının içerisinde bir yada bir kaç sorundan söz edemeyiz. Eğitimsizlik ve iç karışıklıklar öne çıkanları. Ortak paylaşılacak çok şeyler var. İnsani anlamda birlik, beraberlik içinde olmalı ve ihtilafa düşmemeliyiz. Farklı toplumlar olabiliriz ama düşündüğümüzde çok ortak noktamız olduğunu görebiliriz. Son 10 yılda gezdiğim yerler bana aslında birbirimize çok benzediğimizi öğretti.
BM daimi temsilciliği için aranan adam gibisiniz…
Evet şu anda programlarının içerisindeyim. Dünyanın en büyük yardım organizasyonlarından olan Dünya Gıda Örgütü benimle irtibata geçti. Beraber çalışmak için. İnsani yardım organizasyonlarının da gönüllü temsilciliğini yapıyorum.
11 Eylül’den sonra Müslümanlar Batı’da terörist olarak gösterilirken, İngiltere’de ortaya çıkan Sami Yusuf, İslam dünyasında büyük ses getiren albümler yaptı. Sizin için o süreçte aslında Müslümanların terörist olmadığına yönelik bir örnek diyebilir miyiz?
El Muallim’in Müslümanlar arasında özel bir yeri vardı. Hangi mezhepten, tarikattan olursa olsun, Peygamber Efendimiz ile ilgili olduğu için ortak sevilen bir parça oldu. Hatta Lübnanlı ve Mısırlı Hıristiyanlar bile şarkıyı sevdiler ve böylece Peygamberimizi tanıdılar. Oradan bir birlik hissi olmaya başladı. 11 Eylül olaylarından sonra buna ihtiyaç vardı ve oldu da.
İslam’ı, Müslümanları yaptığınız müzikle savunduğunuzu düşündünüz mü hiç?
Savunmaya geçme amaçlı düşünmedim hiç. Hissettiğim, istediğim gibi yaptım. İşini çok iyi yapınca zaten, dünyaya verilmesi gereken mesaj da verilmiş oldu. (Bitti)