İkiz Kulelerden Camii Yükselecek
ABD’de son günlerde 11 Eylül’de yıkılan ikiz kulelerinin yerine inşa edilmesi planlanan Müslüman kültür merkezini ve cami tartışılıyor.
ABD’de muhafazakarlar son günlerde Dünya Ticaret Merkezi’nin 11
Eylül’de yıkılan ikiz kulelerinin yerine (Ground Zero) inşa edilmesi
planlanan Müslüman kültür merkezini ve camiyi tartışıyor. Ancak bir
Manhattanlı olarak ben olaya daha farklı bakıyorum. Cordoba House
olarak isimlendirilmesi ve 100 milyon dolara mal olması planlanan
merkez, mükemmel bir hoşgörü sınavı olabilir.
En azından
projenin fikir babası, Kuveytli imam Faysal Abdül Rauf’un kafasındaki
fikir bu yönde. Rauf geçtiğimiz günlerde Wall Street bölgesi
yetkililerine yaptığı açıklamada “Biz bunu Müslüman toplumunun
Amerikanlaşması için önemli bir adım olarak görüyoruz” dedi.
Proje,
Times Meydanı’ndan bombalı saldırı girişiminden sadece birkaç gün
sonra, oybirliğiyle kabul edildi. Rauf’un eşi ve Amerikan Müslümanların
Gelişimi Vakfı’nın yöneticisi Daisy Han, “Burası sadece Müslümanların
faaliyetleri için değil, aynı zamanda dinlerarası faaliyetler için bir
mecra olacak” dedi.
MUHALİFLER RAUF’A İNANMIYOR
Merkeze
muhalefet edenler, Rauf’un ılımlı imajının sahte olduğunu düşünüyor.
American Thinker isimli internet dergisinde yazan Madeleine Brooks,
geçtiğimiz günlerde verdiği bir vaazda Rauf’un “11 Eylül’ün
Müslümanların işi olduğunu reddettiğini” yazdı.
Pajamas
Media isimli internet sitesinden Alyssa Lappen da, imamın ABD’den “dini
grupların kendilerini, kendi yasalarına göre idare etmesine alan
açmasını” istediğini ifade etti. Bu da tabii ki akıllara şeriat
kuralarını getiriyor. Dahası vergi kayıtlarına göre 2008’deki varlığı
18 bin 255 dolar olan Cordoba Girişimi’nin 100 milyon doları nasıl
toplayacağı da merak ediliyor.
Muhalifler ayrıca Ground
Zero’da böyle bir merkez inşa edilmesinin 11 Eylül kurbanlarının
anısına hakaret olduğuna inanıyor. Almanya son 60 yılı Nazi suçlarını
affettirmek için harcadı. Ancak Auschwitz’de bir kültür merkezi inşa
ederek ne kadar hoşgörülü bir toplum olduğunu göstermeye çalışmıyor.
Japonya da aynı şekilde Pearl Harbor’un anısına bir Şinto tapınağını
finanse etmeyi reddetti. Görünen o ki Cordoba House’a hevesle yeşil
ışık yakan belediye kurulunun aklına Rauf’a 100 milyon doları Riyad,
İslamabad ve Kuveyt’te dinlerarası faaliyetler için merkezler kurmayı
tavsiye etmek gelmemiş.
SORULMASI GEREKEN SORULAR
Ama
yine de her şeye rağmen ben Rauf ve eşinin sözlerine inanmak
gerektiğini düşünüyorum. Bizim gibi civarda yaşayanlar için bir güven
inşası önlemi olarak, eğer çift inançlarıyla ilgili sorulara
gönüllülükle cevap verirse işler daha da kolaylaşacaktır. İşte birkaç
soru:
-11 Eylül saldırılarını kim düzenledi ve bu insanların dini neydi?
-İntihar
saldırıları, ya da benzer şiddet içeren cihat hareketleri, Irak ve
Afganistan’daki Amerikan askerleri üzerine düzenlenenler dahil herhangi
bir durumda kabul edilebilir mi?
-İsrail’in bir Yahudi devleti olarak varlık hakkı var mıdır?
-ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Hamas ve Hizbullah’ı terörist gruplar olarak tanımlamasına katılıyor musunuz?
-Şeriat yasasının herhangi bir kısmına uyuyor musunuz?
-Merkezinizde Müslüman eşcinsel grupların katılımına açık olacak mısınız?
-Müslüman Kardeşlerin radikal bir grup olduğunu düşünüyor musunuz?
-Cordoba House’un programlarında ya da söylemlerinde yabancı ülkelerden gelen paraların etkisi olacak mı?
VE ASIL SORU…
Son
olarak, Rauf ve Khan’a sorulması gereken daha geniş kapsamlı bir soru
var: Hoşgörü hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin Hz. Muhammed
karikatürleriyle ilgili tartışmada “ılımlı” Müslümanlar söz
özgürlüğünün önemli olduğunu ama Müslüman toplumunun hassasiyetlerinin
gözetilmesi gerektiğini söylüyor.
Ancak hoşgörü tek
yönlü bir yol olamaz ve hassasiyetler de sadece Müslümanların tekelinde
değil. Dolayısıyla 11 Eylül’de ailelerinden birilerini kaybedenler dev
bir camiyle karşılaştıklarında hissettikleri hassasiyetler ne olacak?
İmamın
ve eşinin merkezleri için çizmek istedikleri ilerlemeci, orta yolcu ve
tamamen Amerikalı hevesi gördükten sonra bu soruları kamuoyunu
rahatlatacak bir biçimde cevaplayacaklarına dair hiç şüphem yok. Ancak
şehrin ileri gelenlerinin de bu soruları sormaktan utanmaması gerekiyor.
*Bret Stephens’ın Wall Street Journal’daki 24 Mayıs tarihli köşe yazısıdır