Her 100 Kişiden Biri Çölyak Hastası
Dernekten yapılan açıklamaya göre, çölyak hastalığıyla ilgili toplumsal bilinci arttırmak ve hastalığa dikkat çekmek amacıyla 9 Mayıs “Çölyakla Mücadele Günü”, Mayıs ayı da “Dünya Çölyak Farkındalık Ayı” olarak belirlendi.
Dernekten yapılan açıklamaya göre, çölyak hastalığıyla ilgili toplumsal bilinci arttırmak ve hastalığa dikkat çekmek amacıyla 9 Mayıs “Çölyakla Mücadele Günü”, Mayıs ayı da “Dünya Çölyak Farkındalık Ayı” olarak belirlendi.
Hastalıkla ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Hale Akpınar, çölyakın tetikleyicisi kabul edilen gluten içeren buğday, arpa ve çavdarın tarihi eski olduğu için hastalığın da çok eskilere dayandığını, yaklaşık 10 bin yıl öncesine bile uzanabileceğini belirterek, hastalıkla ilgili ilk bilgilere 2. yüzyılda Kapadokya’da yaşayan Aretaeus’la ulaşıldığını, ancak hastalıkla ilgili farkındalığın bu tarihi geçmişe rağmen çok geç olduğunu kaydetti.
Du¨nyada ço¨lyak hastalığının go¨ru¨lme sıklığının yüzde 1 olduğunu ifade eden Akpınar, şu bilgileri verdi:
“C¸o¨lyak hastalığının u¨lkemizde de görülme sıklığı ortalama bu civardadır yani her 100 kişiden birinde rastlanmaktadır. Ancak çölyak hastalığı buz dağı özelliği göstermektedir. Buna göre tanı almış hastalardan çok daha fazla sayıda tanı konulmamış hasta mevcuttur. Tanı almış hastalar buz dağı modelinde suyun üstünde kalan kısmı, tanı almamış sayıca fazla hasta ise suyun altında kalan büyük kısmı oluşturmaktadır. İnce bağırsağımızda mikrovilluslar denilen parmaksı çıkıntılar sayesinde vücudumuz ve işlevleri için son derece önemli besin maddelerinin emilimi sağlanır. Ancak çölyak hastalığı tanısı konmaz ve kişi gluten içeren gıdaları tüketmeye devam ederse, mikrovilluslar silinir ve artık besin maddeleri emilemez. Bu durum hastada beslenme yetersizliğinden başlayarak çok değişik yakınmaların ortaya çıkmasına neden olur.”
“Hastalık tüm organları etkiliyor”
Hale Akpınar, çölyak hastalığının her yaşta izlenebildiğini, bu hastalıkta organizmada etkilenmeyen organ veya sistem olmadığını belirtti.
Hastalığın küçük çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama, ileri yaşlarda ise kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı ve nedeni bilinemeyen karaciğer hastalığı gibi değişik belirtilerle kendini gösterdiğini dile getiren Akpınar, şunları kaydetti:
“Yetişkinlerde ise ishal, aşırı gaz ve kabızlık, izah edilemeyen bulantı ve kusma, tekrarlayan karın ağrısı, kramp veya şişkinlik, demir, B12 vitamini veya folik asit eksikliği, kansızlık, yorgunluk, baş ağrısı, kilo kaybı, ağızda yaralar, saç dökülmesi, deri döküntüsü, osteoporoz, depresyon, infertilite, tekrarlayan düşükler, diş mine problemleri, eklem ve kemik ağrıları, nörolojik problemler gibi çok farklı yakınma veya bulgularla ortaya çıkar. Hasta organ veya sistemi işaret eden bulgular olmaksızın, tüm sistemlere yönelik semptomlara neden olması, çok ciddi tanı karmaşasına yol açmaktadır. Tanıda en önemli faktör bu hastalığın akla getirilmesidir. Nedeni açıklanamayan kansızlıkta, menopoz öncesi kemik erimesinde (osteoporozda) ve kızların adet sorunlarında çölyak hastalığı akla gelmelidir.”
Diyetin önemi
Prof. Dr. Hale Akpınar, hastalığının gu¨nu¨mu¨zde bilinen tek tedavisinin o¨mu¨r boyu glutensiz diyet uygulaması olduğunu vurgulayarak, buğday, arpa, çavdar olmak üzere gluten içeren ürünlerin -hastalar için- yasaklanması gerektiğini kaydetti.
Hastaların iyi bilgilendirilmesi ve diyete uyumlarının sağlanmasının önemine işaret eden Akpınar, “Glutensiz diyeti kararlı bir şekilde uygulayan c¸o¨lyak hastalarının 2 hafta gibi kısa bir su¨rede hastalığa ait yakınmaları gerilemeye başlar. Kan testleri 6 ay ic¸erisinde normale do¨ner. Bağırsaktaki bozuklukların tamamen iyileşmesi ise 1 ila 2 yıl zaman almaktadır. Et, balık, yumurta, meyve ve sebze, su¨t, c¸ok sayıda su¨t u¨ru¨nleri, pirinc¸, mısır ve patates gibi c¸ok sayıda gıda maddesi doğası gereği gluten ic¸ermemektedir. Hastaların hazır gıda alımı sırasında aldıkları ürün içeriğini okumaları büyük önem taşımaktadır.” ifadelerini kullandı.