Erdoğan:’Artık teammül yok!’
Habertürk’ten Yiğit Bulut’a konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan birbirinden önemli açıklamalarda bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Habertürk’ten Yiğit Bulut’un sorularını yanıtladı. Erdoğan referandumdan siyasete, ekonomiden icraatlar , YAŞ kararlarında dış politikaya, HSYK’dan İstanbul depremine değin bir çok konuda açıklamalarda bulundu…
İşte Yiğit Bulut’un soruları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları…
Neden evet demeliyiz?
Bu işi tek cümle ile ifade etmek istersek. Darbe anayasası mı, milletin anayasası mı? Millet yıllardır bunu değiştirecek iradenin gelmesini bekliyordu. Millet bu iradeyi gördü ve bizi sıkıştırdılar. Biz de bu adımları attık. Muhalefeğt bunu AK Parti projesi oarak sunuyor. Bu ne AK Parti ne de şahsımın projesidir. Bu AK Parti’nin kapatılması öncesinde yapılan bir hazırlıktır. Biz bu değişikliği muhalefetle yapmayı arzu ederdik. Arkadaşlarım ana muhalefete gitti ve red oyu aldı. Diğer muhalefet ‘kahve içmeye gelirler’ dedi ve reddetti…
Sizin TBMM’den getirdiğiniz metinlerin bazıları Anayasa Mahkemesi’nde değiştirildi. Dolayısıyla TBMM’den çıkan metin halka gitmiyor. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
12 EYLÜL’DE ‘EVET’ OYU BEKLİYORUZ
Bizim gönlümüz esasa girmeden bunun çıkmasıydı. Yine de bütünü olarak baktığımızda rahatsız edici bir netice doğurmadı. Şu anda milletten gelecek 12 Eylül’deki ‘evet’ oyu bekliyoruz…
Siz daha kapsamlı değişiklikten yanasınız. Ama Türkiye’de bazı tepeler var ki aşılamıyor. Bundan sonra daha kapsamlı değişiklik düşünüyor musunuz?
Şu andaki yapılan değişiklik kapsamlı değişikliğin kapı aralamasıdır. Bundan sonra o endişe edilecek yapı da sözkonusu olmayacak. Bu yapı milletin iradesinin egemen olduğu bir havayı getiriyor. İnanıyorum ki, 2011 seçimlerinden sonra parlamentoda ciddi bir konsensus oluşmasa dahi bu beklenen anayasa değişikliğini gerçekleştirecektir. Böyle bir değişikliği talep eden bir yapı parlamentoda oluşursa yapılır, yoksa mevcut değişiklikle yola devam edilir.
Son ankette AK Parti’nin oylarında yükselme var. 2011’de de tek başına iktidar mı?
Ben doğrusu o beklentinin içindeyim… Durmak yok yola devam.
2011 son seçimim olacak demiştiniz. Başkanlık sistemine mi doğru gidiliyor. Yoksa Cumhurbaşkanlığı mı?
BİZ KOLTUKLARA YAPIŞIK DEĞİLİZ!
Benim bu ifadelerimin altında yatan gerçek yola çıkarken biz parti tüzüğümüzü böyle hazırladık. Tüzükte bir milletvekili dördüncü kez yapamaz ara verir ondan sonra aday olur. Genel başkanlıkta da o zamanki yıla göre 5 kez üstüste başkanlık yapabilir sonra ara vermesi gerekir. Ben partimin tüzüğünü söylüyorum. Şu koltuklara oturan bir daha kalkmamacısına oturmamalı. Zirvedeyken buralardan çekilmek çok daha güzel olur. Siz o koltuğa dışarıdan da lojistik destek verebilirsiniz. Zirvedeyken koltuklar bırakılmazsa birileri o koltuktan indiriverir…
Sizin lider olamayacağınız bir siyasi yapı olabilir mi? Sistemde bir değişiklik mi olacak?
PARLAMENTO DAHA DA GENÇLEŞECEK
Çok net konuşayım. O günlerde yola çıkarken. Biz AK Parti’yi kollektif akılla oluşturduk. Cumhurbaşkanımızdan tutunuz şu anda aramızda olan olmayan birçok arkadaşımla oturduk günlerce, haftalarca çalıştık. Türkiye genelinde 42 bin denek üzerinde kamuoyu araştırması yaptık. Eğer siz bir haraketi tek lider üzerinde bina ederseniz, peki o tek kişi öldü ne olacak? O hareket batacak mı? Siz kollektif şuur oluşturursanız o kişiyle bağımlı olmazsınız. Bayrak yere düşmemesi lazım. Benim en büyük arzum şuydu. Seçilme yaşını 25’e indirdik. Türkiye’de artık parlamentonun yenilenmesine inanıyorum. Tarihimize baktığımızda bir Fatih Sultan Mehmet’i görüyoruz. Seçme seçilmeye göre daha zordur. Zor olan seçmektir. Şimdi parlamentonun içerisinde 25-30 aralığında bu seçimde yeni gençler girecek.
Ben 27 Mayıs’ın olduğu dönemlerde 7-8 yaşında bir çocuktum. Babam demokrattı. O günleri kendisinden dinler o zamanlarda idam sephası sahnelerini yanılmıyorsam Hayat Mecmuası’nda merhum Menderes elleri arkadan bağlı idam sephasına götürülüyor. Unutamadım tablolardan bir tanesiydi. Bir de merhum Özal’da gördüm o tabloyu. Özal da kapalı
ORDUMUZ HEPİMİZİN ORDUSU
Ordumuz hepimizin ordusu. Ordumuzun anayasa çerçevesinde hareket etmeli. Zaten TSK üyeleri de bunun idraki içerisinde. Siyasette kurumlaşmada sancılar çekti. Ben partimin kapatılmasıyla ilgili dava açıldığında ben muhalefeti yanımda görmedim. Onlar ‘hesabını versinler’ dedi. Biz ne yaptık ki neyin hesabını vereceğiz. Demek ki siyaset bizde hala kurumsallaşamamış. Tayyip Erdoğan suç mu işledi, bedelini ödesin.
Osmanlı’ya bakarsanız hangi sadrazam iyi bir şey yapmaya kalkıyor, kellesini alıyorlar. Sadrazam asmaya alışmış bir toplum 1960’da Başbakan asıyor. Hesaplaşma belki de 200-300 yıllık. Kim ki yerleşik sisteme karşı çıkmış kelle gitmiş. IMF ile anlaşmadığınızda ben çok korktum. Siz korkmuyor musunuz?
Bizde bir gelenekçilik var. Gelenekçi yapıyı bozmak zordur. Bozarsanız aydınlık yarınlara çıkarsınız. Bu nedir, bu istemezükçülüktür. Ama bu da bozulacak. IMF meselesine gelelim. Bu ülkede IMF’nin kaymağını egemen güçler yediler. Biz IMF konusunda
Buradaki egemen güçler güçlerini kaybettiler mi? Türkiye’de ne zaman birilerinin nasırına basılınca ‘irtica’ deniyor. İkincisi bölücülük. Bunlar zaman zaman alevleniyor. O egemen güçler tamamen pasifize oldu mu?
Özellikle irticanın safsata olduğu ortaya çıkıyor. Bu ülkede inancını yere getirenlere mürteci diyenler çok büyük zulüm yaptılar. Ben irticayı Akif’in dilinde şöyle anlarım:
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!…
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
Artık gerçekleri görüyorlar. Ben İstanbul’a belediye başkanı olduğum gün dediler ki, “Otobüslerin bir tarafında erkekler bir tarafında kadınlar oturacak” dendiler. Trenden bir kız düştü, ‘Kızı trenden attılar’ dediler. Onun faturasını bize kesmek istediler. Alkollü yerler kapatılacak dendi. Nerede? Hepsi devam ediyor. Eğlence dünyası da devam ediyor. Belediyenin tesislerinde alkollü içki içirmedik. Niye, çünkü alkollü içki içiliyor diye gelemeyenler var. Kardeşim alkollü olan yerler de var. Git orada iç oralar serbest. Bölücülük meselesine gelelim. Bölücülükte mesele ne? Mesele terör… Türkiye ne zaman kalkınıyor, bölücü terör örgütü devreye giriyor. Şehitlerimizin sayısı artmaya başladı. Şimdi tekrar bir haraketlenme ve canlanma var. Burada polisimiz askerimiz elimizden geleni yapıyoruz. Burada hatalar yok mu? Elbette var. Bunların üzerinde oturalım konuşalım. Medyadaki temsilciler bizden randevu talep etsinler, oturalım konuşalım. Bugün Yiğit Bulut kardeşim bana telefon açsa randevu istese ‘Hayhay’ derim. Televizyonda şok şok diyorsun, teröre hizmet ediyorsun…
Bunlar niye yapılıyor sizce?
ÜLKEM KAZANACAKSA PARTİM KAYBETSİN!
Bunlar ülkemizin gelişmesine engel şeyler. Zapetero iyi arkadaşım. Ne diyor biliyor musun, “Biz muhalefetle oturup terörde mücadelede başardık” Ama biz muhalefette oturamadık ki. Biz Şemdinli’de, Yüksekova’da mücadele verirken onlar Ankara’dan bize bindirmeye başladılar. Şehitlerimizin üzerinden prim yapmaya çalıştılar. Her zaman söylüyorum: Ülkem kazanacaksa partim kaybetsin! Toplu sözleşmeye niye hayır diyorsun, çocukların istismarına niye hayır diyorsun? Şimdi hakimler Van’dan, Edirne’den, Sinop’tan oylamaya katılacaklar. Aynen temin söylediğim gibi istemezük. Çünkü kontrol elden gidiyor… Mesela siviller askeri yargıda yargılanamayacak! Daha ne istiyorsun?
Abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan şüphemiz olsun. Belediye başkanıyken hapse girdim çıktım bir anda dosyalar azaldı. Biz milletvekili olunca bu dosyalar milletvekili olmamız hasebiyle kaldırıldı. Muhalefetin başkanı çıkıp ‘kalpazan’ diyor. Bu çok terbiyesizce bir ifade. Kalpazan sahte
İSTANBUL BENİM SEVDAM…
Medyada bunlar yazılmıyor çizilmiyor diye mi kızıyorsunuz?
Bütün bu yapılanlarla birlikte insan gurur duyar değil mi? Bunlar bizimle bu gururu paylaşması lazım. Avrupa’da çeşme açılıyor gurur duyuyorlar. Yahu çeşme değil dağ be kardeşim dağ! Denizin altına o tüpler nasıl yerleştirilmiş. Üsküdar Sarayburnu’na nasıl bağlanmış orayı bir görmek lazım… Üçüncü köprünün güzergahı belirlendi yine istemezük. Yahu kardeşim artık Türkiye gelişti. Bir haneye kaç
MEDYADAKİ KARTELİ BİZ YIKTIK!
Sayın Başbakan medyaya çok çatıyor deniyor. İcraatları yazmadığı için kendi medyasını yarattı deniyor?
Bu gazetelerin hiçbirisi benim değil. Tamamen kendi vicdanı ile hareket ediyor. Belki
411 el kaosa kalktı manşeti bana göre en kötü manşettir… Millet iradesine kaos demek…
Benim üzüldüğüm