Erdoğan TÜSİAD’da konuşma yaptı!
TÜSİAD’ın Genel Kuruluna katılan Erdoğan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Yumurtalı eylemlerden bahseden Erdoğan içki yasağına değindi. Yargının başörtüsü kararına değinen Erdoğan ideolojik davranmalarını topa tuttu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2011 bütçesinin, Türkiye’de seçim sürecinin ekonominin hiç bir olumsuzluğa maruz kalmayacağının teyidi olduğunu belirterek, ”Kaynağını ortaya koymadan harcama yapmıyoruz.
Her seçim öncesinde olduğu gibi, mali disiplinden asla taviz vermeyeceğiz. Para politikalarının hassasiyetle yürütülmesine destek olacak, seçim öncesi ve sonrasında ekonomik dengenin sarsılmasına asla müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Başbakan Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) 41. Genel Kurulu’nun gerçekleştirildiği Ceylan Intercontinental Oteli’ne gelişinde Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç tarafından karşılandı.
Erdoğan genel kurulda, Türkiye’nin haziran ayında genel seçime gireceğini ve genel seçime 5 ay kalmış olmasına rağmen, iş dünyasının seçim öncesi ve sonrasına ilişkin istikrarın korunacağına tam anlamıyla inandığını söyledi.
Türkiye’nin, çok partili sistemde, yani 1946’dan itibaren 17. genel seçimlerini yapacağını belirten Erdoğan, ”2007 seçimleriyle birlikte Türkiye demokrasi tarihinde, seçim tarihinde, belki de ilk kez bir seçimlere ekonomik anlamda bu kadar rahat giriyor; istikrar ve güven noktasında seçimlere ilk kez bu derece iyimser giriyor. Bunu çok önemli gördüğümüzü ifade etmek durumundayım” dedi.
Başbakan Erdoğan, 2011 bütçesinin de esasen, Türkiye’de seçim sürecinde ekonominin hiç bir olumsuzluğa maruz kalmayacağının teyidi olduğunu vurgulayarak, kaynağını ortaya koymadan harcama yapmadıklarını kaydetti.
Erdoğan, 8 yıl boyunca olduğu gibi, her seçim öncesinde olduğu gibi, mali disiplinden asla taviz vermeyeceklerini ifade ederek, ”Para politikalarının hassasiyetle yürütülmesine destek olacak, seçim öncesi ve sonrasında ekonomik dengenin sarsılmasına asla müsaade etmeyeceğiz” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet olarak, 8 yıldır Türkiye’nin kronik, on yıllardır çözülmeyen, çözümüne cesaret dahi edilemeyen meselelerinin üzerine kararlılıkla gittiklerini söyledi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) 41. Genel Kurulu’nda konuşan Başbakan Erdoğan, 1971 yılından itibaren 40 yıldır Türkiye’nin kalkınmasına çok büyük katkılar sağlamış TÜSİAD’a, üyelerine, kuruluşundan bugüne kadar her kademede emek vermiş olanlara teşekkürlerini sunduğunu dile getirdi.
TÜSİAD’ın 40 yıllık serencamının, Türkiye’nin demokratikleşme ve kalkınma mücadelesiyle de bire bir örtüştüğünü ifade eden Erdoğan, ”1971 yılından çok farklı olarak bugün, dünyanın en büyük 16’ıncı ekonomisi konumuna yükselmiş, bir trilyon TL gayri safi milli hasıla rakamına ulaşmış, bölgesinde saygın, dünyada güçlü bir Türkiye manzarası var” dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin en önemli işveren örgütlerinden biri olan TÜSİAD’ın son iki dönemdir kadınlar tarafından yönetiliyor olmasının da bu rakamlar kadar önemli bir şey olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, ”Bütün rakamlar, bütün göstergeler bir yana, kadınların iş dünyasında ve sivil toplum örgütlerinde bu denli aktif ve belirleyici olması bile, Türkiye’nin katettiği uzun mesafeyi net olarak ortaya koyuyor. TÜSİAD’ın artık açılımını okumayacaksınız çünkü açılımı okunduğu zaman sıkıntı meydana gelebilir” diye konuştu.
TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç ve TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in, Türkiye ve ülke ekonomisi üzerine yaptıkları değerlendirmeleri paylaştığını belirten Erdoğan, bu değerlendirmelerle ilgili gerekli notları bakanlar, genel başkan yardımcılarının aldığını ifade etti.
Dile getirilen sorunların önemli bir kısmının yeni olmadığını, uzun süredir, hatta bazı alanlarda on yıllardır gündemi işgal eden meseleler olduğunu belirten Erdoğan, ”Hükümet olarak, 8 yıldır Türkiye’nin kronik meseleleri üzerine, on yıllardır çözülmeyen, çözümüne cesaret dahi edilemeyen meseleleri üzerine kararlılıkla gidiyoruz.
Nitekim, sorunlar listesinin, listedeki sıralamanın ciddi şekilde değiştiğini, belki de her TÜSİAD Genel Kurulu’nun ana gündem maddeleri olan bazı başlıkların, örneğin enflasyonun, büyümenin, vergi ve istihdam yüklerinin de bugün artık listede yer almadığını ya da geri sıralara düştüğünü görüyoruz” dedi
TÜSİAD’IN CEO ANKETİ
Başbakan Erdoğan, TÜSİAD’ın CEO Anketi’nin Aralık 2010 sonuçlarını 27 Aralıkta yayımladığını belirterek, bu anketin iş dünyasının nabzı konusunda önemli olduğuna inandığını ve birkaç sonuç üzerinde durmakta yarar gördüğünü kaydetti.
Bu anketle, CEO’lara 2011 yılının ilk üç ayı ve 2011 yılının tamamıyla ilgili beklentilerine ilişkin soruları yanıtladıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
”İlk üç ay için sonuçlar şöyle çıkmış, daha olumlu yüzde 25, aynı yüzde 75, daha olumsuz yüzde 0. 12 ay sonrası için beklentiler ise şu şekilde, daha olumlu yüzde 45, aynı yüzde 40, daha olumsuz yüzde 15. Şurası çok önemli, katılımcılara istihdam yaratma eğilimi soruluyor.
Önümüzdeki 12 ay için verilen cevapları söylüyorum, daha olumlu yüzde 55, aynı yüzde 35, daha olumsuz yüzde 10. Yine bu kadar çarpıcı bir soru, CEO’lara yatırım yapma eğilimleri soruluyor. Burada da sonuçların istihdamla aynı çıktığını görüyoruz.
Yüzde 55 daha olumlu bakıyor, yüzde 35 değişim görmüyor ve yüzde 10 olumsuz bakıyor. 2011 ekonomik göstergelere ilişkin beklentiler, bizim hükümet olarak belirlediğimiz hedeflerimizle uyumlu.
Yatırım ortamı önündeki engellere bakıldığında anket, CEO’ların, hukuki altyapıdaki belirsizlikleri ve kayıtdışını ilk sıralarda ifade ettiklerini gösteriyor.”
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankasının ve TÜİK’in yaptığı benzeri anketlerin de 2011 yılına ilişkin son derece iyimser beklentilerin olduğunu gösterdiğini kaydetti.
”YUMURTALI” EYLEMLER
Ankette, CEO’lara yönelik ankette, son dönemde şahit olunan ”yumurtalı” eylemlerin gençlerin ifade özgürlüğünü yansıtıp yansıtmadığının da sorulduğunu anlatan Erdoğan, ”Buna da ‘hayır yansıtmıyor’ diyenler yüzde 73 ve ‘evet yansıtıyor’ diyenler yüzde 27. Elbette, CEO’larla yapılan bu anket, bir Türkiye manzarası çizmekten son derece uzaktır, ancak iş dünyasının nabzını tutmak noktasında da tam tersine çok manidar olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın dün üniversiteli gençlerle bir toplantı yaptığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bu toplantıya üniversitelerin gençlik konseyi başkanları katıldı ama dışarıda da 40-50 kişilik grup gösteri yaptı. Rektörlerle yaptığımız toplantılarda dışarıda yapılan gösteriler gibi. YÖK Başkanı kimlerle görüşüyor, üniversitelerden, okullardan seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor.
Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda Marksist, Leninist idelojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır. Takdirini size bırakıyorum.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin artık yerli otomobilini üretmesi gerektiğini ifade ederek, bunun Türkiye ve Türk’e yakışacağını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) 41. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, otomobil satışlarında tüm zamanların rekorunun elde edildiğini anımsatarak, 2002 yılında 91 bin adet otomobil satılırken, 2004 yılında satışın rekor seviyeye ulaştığını ve 451 bin olduğunu belirtti.
Erdoğan, 2010 yılında ise bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye’de yarım milyonun üzerinde, 510 bin adet otomobil satışı gerçekleştiğini belirterek şöyle konuştu:
”Ekonomideki canlanmaya ilişkin önemli bir gösterge de krediler… Bazıları diyor ‘Ne oluyor?’ İçeriye bak, ihracata bak… Hepsinde otomobil satışında ciddi bir artış var.
Geçen akşam Sayın Koç’a dedim, ‘Artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz.’
Bunu sunalım, başaralım. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Şu anda otomotiv sektörü içinde olan babalar burada… Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Nasıl arzu ederseniz. Artık yapalım.
Türkiye’ye ve Türk’e bu yakışır. Bunu yapmamız lazım. Kredilere bakıyoruz. 2010 yılında, mevduat bankalarının verdiği toplam kredi miktarı yine tüm zamanların rekorunu kırarak, 421 milyar liraya ulaştı. 2009 yılında bu miktar 293 milyar liraydı. 2002’de ise 32 milyar lira. Bakınız nereden nereye geldik. Bu krediler içinde ticari krediler de 2002’de 22 milyar, 2009’da 146 milyar iken, 2010 yılında 224 milyar lira oldu.”
Merkez Bankası rezervinin 2002 yılındaki 27 milyar dolarlık seviyelerden, 80 milyar dolarlara geldiğini belirten Erdoğan, ”Bir sevindirici haber daha, Uluslararası Para Fonu’na olan borcumuz, 2002 yılında 23,5 milyar dolardı, şu an itibarıyla bu borcu da 5,7 milyar dolara kadar çekmiş durumdayız” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay ALES sınavıyla ilgili kararı ”Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar” olarak değerlendirdi.
TÜSİAD Genel Kurulu’nda, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in yargıya ilişkin değerlendirmelerine yanıt veren Erdoğan, Uğur Mumcu döneminde AK Parti’nin iktidarda olmadığını ama Hrant Dink olayında zanlıları 36 saatte yakalayarak yargıya teslim ettiklerini anlattı.
Yargı reformuyla ilgili çalışmalara da değinen Başbakan Erdoğan, bu noktada attıkları adımlar olduğunu ancak ”Bunlara da kılıf giydirmeye çalışanlar olduğunu” söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Bu ülkede zaman aşımından istifade ile işi yırtan, kurtaran bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Zaman aşımı anlayışı yargının iflasıdır. Ne demek zaman aşımı?
Alırsın öncelikler sırasına, zaman aşımı mı yaklaşıyor önce onu bitirirsin, karara bağlarsın, ondan sonra da hem mağdur olanı bu noktada rahatlatırsın hem de kendin; ‘ben bu işi başardım’ dersin.
‘Zaman aşımına girmiştir’ deyip kararı vermek suretiyle kendini kurtaramazsın. Yargı burada tarihi bir vebalın altındadır. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ve zaman aşımı anlayışını da ben doğrusu kabullenemiyorum, böyle bir şey olamaz.
Şu anda 1 milyon 600 bin dosya Yargıtayda bekliyor. Böyle bir şey olur mu? Niye bitirmediniz arkadaş?
Defaatle biz bazı adımlar attık, önümüz kesildi. Orada da bize geldiler, kamera şakaları yaptılar, dediler ki ‘mülakat kamerayla yapılır’.
Bize gelinceye kadar kamerayla mı yapılıyordu, nereden çıktı bunlar? Kamerayla yapılacak. Şu anda bazı adımlar atıyoruz. Bu işi kısa sürede süratlendirmeye çalışıyoruz.
Biz, bize yapılanların hiç kimseye yapılmamasını savunduğumuz için milletimizin çoğunluğu tarafından iktidara getirildik.”
”KARAR, AYNI ZAMANDA KANUNSUZDUR”
Danıştayın ALES sınavıyla ilgili aldığı kararı ”Keyfi, vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak” bir karar olarak niteleyen Erdoğan, ”Anayasa’nın 125. Maddesi ortadayken, yasalara, Anayasa’ya aykırı olarak alınan bu karar, aynı zamanda kanunsuzdur” dedi.
Özelleştirmeleri karara bağlaması yıllar süren yargının, Türkiye çok ciddi faiz kayıplarına uğrarken, Sağlık Bakanlığının tam gün yasasıyla ilgili olarak bir gün içinde iptal kararı verebildiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”ALES Sınav Kılavuzu’nda öğrencilerin kılık kıyafetine ilişkin yasaklama, kısıtlama olmadığı için yürütmeyi durdurdu. Karar son derece keyfi bir karar.
Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar. Hukuk, insanların eğitim almasının teminatıdır.
Hukuk insanların eğitim hakkını kısıtlamaz. Dolayısıyla bu karar, öncelikle hukuksuzluktur. Anayasa ve yasalarda, kılık kıyafete ilişkin tek bir düzenleme bulunmazken, tek bir kısıtlama bulunmazken; Anayasa’nın 125. Maddesi ortadayken, yasalara, Anayasa’ya aykırı olarak alınan bu karar, aynı zamanda kanunsuzdur. Yargının siyasallaşması, işte asıl budur.
Bizim 8 yıldır işaret ettiğimiz, 8 yıldır düzeltmeye, değiştirmeye çalıştığımız manzara işte budur. ‘İktidar yargıyı siyasallaştırıyor’ diye itiraz edenler, aslında yargıdaki siyasallaşmanın, kapalı devrenin devamını isteyenlerdir.
Biz istiyoruz ki yargı milletin yargısı olsun. Yargı, belli ideolojilerin, belli kesimlerin değil, milletin yargısı olsun. ‘Onama mı istersin, bozma mı?’ diyen değil, vicdanına göre hareket eden bir yargı sistemi tesis edilsin istiyoruz.”
ANAYASA ÇALIŞMALARI
Anayasa noktasında da aynı yaklaşım içinde olduklarını belirten Erdoğan, TÜSİAD’ın hazırlayacağı yargı reformuna ilişkin raporun yanında Anayasa taslağını da merakla beklediklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, yeni Anayasa çalışmalarına seçimlerin hemen ardından başlayacaklarını bildirerek, şunları kaydetti:
”Burada biz de şu anda bu çalışmaların teknik boyutunu ve burada milletin sahiplenebileceği, gerçekten milletin anayasayı ‘işte benim anayasam’, eline Anayasa kitapçığını alıp okumaya başladığı zaman ‘burada ben varım’ diyebileceği bir Anayasa’yı hazırlamamız gerekiyor. Yani tercümana ihtiyacı olmayacak bir Anayasa… Mesele bu.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, yeni Anayasa tamamiyle anayasacıların oturup da hazırladığı bir Anayasa olmamalı. Bütün sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, akademisyenlerin, aklımıza ne gelirse, ‘benim de burada katkım olabilir’ diyebilecek her kesimin katkısının olabileceği bir çalışmayla anayasacıların da olayın teknik boyutunu sonunda ele almak suretiyle buna şekil vereceği bir çalışma… Burada