Dizi müziği
Güntaç Özdemir’in rol aldığı ‘M.U.C.K.’ dizisi uzun soluklu olamadı ancak genç müzisyen ilk albümüyle yerini sağlamlaştırmayı hedefliyor. Kendi söz ve bestelerinin olduğu ‘Benimle Yan’ albümü raflarda yerini aldı. “Müzik de bir sanattır” diyen Özdemir ile görüştük ve fikirlerini öğrendik.
Sıra dışı bir portre 27 yaşındaki Güntaç Özdemir. Televizyon dizisiyle başlayan yolculuğu, dizideki şarkı ve bestelerinin beğenilmesiyle müzik şirketlerinin dikkatini çekiyor. Özdemir’e albüm yapmak için, star hayalleriyle süslü bir imaj çiziliyor ancak Özdemir oralı olmuyor ve safını belirliyor: “Müzik şirketlerinin hayal ettiği paketin arkasında duramam.” Foo adında alternatif işlere ev sahibi olacak yeni bir çatı kuruluyor ve albüm oradan çıkıyor.
Özdemir’in kim olduğuna biraz daha yakından baktık.
– Sizi bir televizyon dizisiyle tanıdık ancak müzisyensiniz…
Ortaokulda davul çalarak başladım müzik hayatına… Üniversitede Jinga adında bir grubum vardı. 3 sene düzenli olarak İF’de program yaptık. İletişim tasarımı okuduğum için, oyunculuk ve yönetmenlik de yapıyordum. Kısa filmler çektim. ABD’ye gittim, caz okudum. Ses mühendisliği eğitimi aldım. Ardından bir dizide oyunculuk teklifi aldım. Doğru düzgün bir dizi izleyicisi bile değilim aslında. Ama o rol sayesinde geniş kitlelere ulaşabildim.
– Albüm yapmak istemiyormuşsunuz aslında.
İşin aslı dizi ile birlikte ‘Benimle Yan’ şarkısı ilgi gördü. Benden albüm beklentisi çoğaldı ve müzik şirketleri aramaya başladı. Fakat büyük şirketlerle görüştükten sonra müziğin en son planda olduğunu şaşkınlıkla gördüm. Olduğundan başka bir dünya yaratıp seni o şekle sokmaya çalışıyorlardı.
– Herkes, büyük müzik şirketlerinin kendisini kabul etmesini beklerken…
Onların hayalindeki yarattıkları paketin arkasında duramam. Daha açığı müziğin, resim ve heykelden farklı olduğunu düşünmüyorum. Müzik sanatın bir dalıdır, önemli bir alandır. Albüm yapmak onların hayalindeki gibi bir şeyse “Ben albüm yapmak istemiyorum” dediğim zamanlar oldu.
– Starlarşmaya karşı mısınız?
Ben sokaklarda top oynayarak büyümüş biriyim hayatı tüm samimiyetiyle yaşamayı severim. Bir yazar arkadaşımız ‘Fazla muhabbet tez ayrılık getirir’ sonucuna varmış bu samimiyetimden ötürü. Sanatçının tanrısallaştırıldığı dönem, Rönesans dönemidir. O dönem bitti.
– “Popüler müzik yapıyorum” demişsiniz… Şarkılarınız popüler şarkılara benzemiyor açıkçası…
Popüler müzik yapıyorum derken onu sözlük anlamıyla kullandım. Popüler müzik insanlara hitap eden müziktir. Herkesin yaşayabileceği hikâyeleri dile getirmektir. Ben Türk pop müzik şarkıcısı olduğumu şu anki durumda tabii ki söyleyemem. Deneysel, teknik, sınırları zorlayan müzikler dinlememe rağmen öyle bir müzik yapmıyorum. Güncel konulardan bahseden şarkılar yaptığım için popüler müzik yaptığımı söylüyorum.
– Müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
Müziğin her çeşidini severek dinleyen, hepsinden bir şeyler kapan bir insanım. Bu albümde de o zenginlik ve karışıklık var. Rock unsurları baskın. İyi bir caz dinleyicisiyim, söylüyorum da. Onun da etkileri var. Soul, funk esintilerini severim. Ama şarkılarımın hikâyesi vardır, müziğimde bu hikâyelerle örtüştüğünde son halini alır.
– Şarkılarınız ne anlatıyor?
Büyük bir kısmı aşk üzerine yazılmış şarkılar. Duygusal bir insanım. Beklentiler içine girip hayal kırıklıkları yaşadığım oldu. Mutlu aşk şarkılarım da var. Yalnızlıktan keyif aldığım zamanlar üzerine yazılmışlar da… Şarkılarım benim hayatımdaki başrollerden oluşuyor.
– Sizi birine benzeten oluyor mu?
Kıvırcık saçlarımdan ötürü Halil Sezai’nin gençliği diyorlar (gülüyor). Saçlarımızın organik yapısı haricinde müziğimizi çok benzetemiyorum. Teoman ve Duman benzetmeleri oluyor. Ama gerçekçi değil bence.