Çiçek Albay savunma yaparken ağladı!
Islak imza davasına Dursun Çiçek’in savunması damga vurdu. Duruşmada ağlayan Çiçek bakın neler dedi?
“İrtica ile Mücadele Eylem Planı” iddialarına ilişkin davanın tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek, savunması sırasında gözyaşlarına hakim olamadı. İmza özürlü olduğunu ve bunu kabul ettiğini belirten Çiçek, “Keşke ben de Güneydoğu’da şehit olsaydım da bunları yaşamasaydım” dedi. ”İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Dursun Çiçek, ”Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var” dedi. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” iddialarına ilişkin haklarında dava açılan, aralarında Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. SİNİRLİ TAVIRLAR SERGİLEDİ İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda görülen duruşmada savunma yapan Çiçek, hakkındaki iddiaları reddetti. “Bu bir plan değil, pilavdır, iftiradır” diyen Çiçek, zaman zaman sinirli tavırlarıyla dikkat çekti. Çiçek, “Keşke bende İMZA ÖZÜRLÜYÜM BUNU KABUL EDİYORUM “İmza özürlüyüm. Bunu kabul ediyorum” diyen Çiçek, savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şey imzam. Çünkü taklit edilebilen bir imza. Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, ‘bu imzanın taklidi kolay, değişken, imzalar birbirini tutmuyor’ diyor. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay. TÜBİTAK, ‘bu imzalar yargılamaya esas olamaz’ diyor. Ama İstanbul Emniyet Müdürlüğü bunu kabul etmiyor. İskenderun’da terör saldırısında 6 şehit verdik. Orası benim denetimimdeydi. Benim Güneydoğu’daki tecrübelerimden dolayı benim denetimime verilmişti. Saldırıdan sonra acıdan 3 gece uyuyamadım. Yazık değil mi o gençlere. Belki orayı denetlemeye gidebilseydim o gencecik fidanlarımız hayatta olacaktı. Ama görevimizi yapamıyoruz ki. Nelerle uğraşıyoruz. Bırakmıyorlar işimizi yapalım. Eşimle kafes arkasında görüşmek zorunda kalıyorum, delil ve suç unsuru olmadığı halde tutukluyum. Bir tane delile ve şüpheye cevap veremiyorsam, beni müebbede çarptırın. Hukuk çerçevesinde bunların hesabını soracağım. Bu kapsamda bulunduğum suç duyuruları var. Savcı, iftiralarla mesleki kariyerimi bitirdi. Keşke bende Güneydoğu’da şehit olsaydım da bunları yaşamasaydım“. ÇİÇEK AĞLADI Dursun Çiçek bu sözlerinden sonra gözyaşlarına hakim olamazken, mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi. Bir süre gözyaşı döken Çiçek’i, avukat olan kızı İrem Çiçek teselli etmeye çalıştı. ”İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Dursun Çiçek, ”Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var” dedi. ”BİZ CUMHURİYET ÇOCUĞUYUZ” İNTİHAR ETMEYECEK
Güneydoğu’da şehit olsaydım da bunları yaşamasaydım” derken gözyaşlarına hakim olamadı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, bir yıldır her hareketinin izlendiğini ve iddianamede 70’e yakın telefon görüşmesi kaydının bulunduğunu söyledi.
Kayıtlarda suç işlediğine dair en küçük bir kelimesi olmadığını vurgulayan Çiçek, ”Bu kayıtlar, özel hayatın gizliliğinin ve iletişim hakkının ihlali anlamına geliyor. Eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacak kayıtlar ise iddianameden çıkarılmasını talep ediyorum” dedi.
Savcının sadece suçladığını ve herhangi bir araştırmaya girmeden bir iddianame hazırladığını ileri süren Çiçek, şunları söyledi:
”Sayfalar dolusu lehte delil var. Ama bunları dikkate almıyor, çünkü tertip bozulacak. İftiralarla iddianame hazırlayan, TSK’ya hakaret eden, yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız. Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi. Buna rağmen, hala savcı görevi başında. Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz. Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten. Savcı, Cumhuriyet savcısı mı, soruşturma savcısı mı, yoksa senaryo savcısı mı, bunu bilmek istiyoruz. Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş, tahminde bulunuyormuş. Ama delil yok, harıl harıl delil arıyor. Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum.”
Çiçek, Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu, masum bir insanın tutuklandığını ve bunun Türkiye’ye yakışmadığını kaydetti.
Terörist başı Abdullah Öcalan’la aynı maddeden yargılandığını ifade eden Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:
”Peki ne suç işledik, ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor. Delilsiz değerlendirme yapılıyor. Şartlar eşit değil. O savcı, ben sanık. Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz, ama onun dediği oluyor. Bir senedir mağdur ediliyorum. Savcı o kadar ileri gitti ki, 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor. Bana bir suç yüklemesi lazım ya. Bunların hesabını hukuken soracağım. Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor. Beni terör örgütü üyesi yapacak ya. Sahte belgeler, komplolar, gizli tanıklar, adaleti kemiriyor, bitiriyor. İlk defa böyle bir savcı görüyorum. Biz delil koyuyoruz, elinin tersiyle atıyor. Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor. Savcı tertibin bir parçası. Savcı, hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor.”
Çiçek, 63 gündür tutuklu bulunduğunu ve adalete güvendiğini belirterek, ”Cezaevinde yanımda bulunanlara, ‘Adalete güvenin’ diyorum. Ama bana 2’ye 1 tutuklu kalacaksın demelerinden zül duyuyorum. Ben de birileri gibi onur intiharı mı yapayım? Bunu benden kimse beklemesin” diye konuştu.
Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı, eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek, ”Biz Cumhuriyet çocuğuyuz. Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz, herkese saygı gösteriyoruz. Cuntaymış, darbeymiş… Başka kapıya, başka kapıya” dedi.
Genelkurmay Başkanlığında, Yargıtay’da, her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek, Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu.
Görevinin başında olması gerekirken cezaevinde olduğunu dile getiren Çiçek, ”Gençler şehit olurken, biz burada atılan iftiraları temizlemeye çalışıyoruz. Bırakın işimizi yapalım. Bir saldırı olduğunda vicdan azabı duyarım. Askerleri, subayları sıfırlamaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
YALAN MAKİNESİNE BAĞLANMAK
Çiçek, evrak ve belge niteliği olmayan, tarihi ve gönderildiği makamı içermeyen, içerik ve format olarak yetersiz, sahte ve taklit imzalı olduğu yasal delillerle kesinleşen 3 maddelik sahte bir plan ile tutuklandığını savunarak, bu plan ile cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin görevini yapmasını engellemenin mümkün olmadığını söyledi.
”Bundan sonra mağdur olmamak için vicdanınıza sığınıyorum” diyen Çiçek, şunları söyledi:
”Sahte plan üzerindeki taklit imzanın bana ait olmadığına yüce mahkeme heyetini ve iddia makamını nasıl ikna edebilirim diye bir yıldır düşünüyorum. Yemin etmek, kutsal kitaba el basmak, yalan makinesine bağlanmak… Her şeye açığım. Ne yapmalıyım? Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var. Ben inancı gereği sonuna kadar mücadele azim ve kararlılığında olan bir insanım.”
Bu davanın Yargıtay’daki İlhan Cihaner davasıyla birleştirilmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, kendisi ve oğlu hakkındaki iftiraların, özel hayatın gizliliğini ihlal eden dinleme kayıtlarının iddianameden çıkarılmasını istedi.
Çiçek, gizli tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ederek, soruşturma savcıları hakkında da TSK’yı alenen aşağılama ve iftira gibi nedenlerle suç duyurusu yapılması talebinde bulundu.
Adalete güvendiği esas noktanın, yargıçların hukuka, kanuna ve vicdanına göre karar vermesi olduğunu ifade eden Çiçek, ”Hakkımdaki hukuk ve vicdan dışı iddialara rağmen hukuk ve adaletin gereğinin yapılmasını bekleyen onurlu ve şerefli bir baba, bir eş, bir subay, kardeşiniz olarak hakkımda Anayasa’nın 19. maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanmasını ve tahliye kararı verilmesini istiyorum” diye konuştu.
Çiçek‘in savunmasını yaklaşık 3,5 saatte tamamlamasının ardından, Mahkeme Heyeti Başkanı tarafından daha önce alınan ifadeleri okundu.