Haber 16

‘CHP’den yardım isteyecek kadar düştük mü’

Başbakan Erdoğan, Hakkari İl Başkanı’nın ailesinin CHP’den yardım istemediğini belirtti.

‘CHP’den yardım isteyecek kadar düştük mü’
  • Gündem / Son Dakika
  • 05 Eylül 2012
  • ‘CHP’den yardım isteyecek kadar düştük mü’ için yorumlar kapalı
  • 314 KEZ OKUNDU

Burada partililere seslenen Erdoğan gündeme dair önemli mesajlar verdi.


İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları: Bu örgüt ülke dışında Türkiye düşmanı ülke ve çevrelerden doğrudan destek alıyor, ihale alıyor. Bu örgüt mertçe güvenlik güçlerimizin karşısına çıkıp çatışamıyor. Çocukları kadınları kalkan yaparak, korkakça saklanarak, kalabalıkların içine sinsice girerek saldırıyor ve kaçıyor. Düşmanda bile haysiyet aranır. Ama terör örgütü en küçük haysiyet izi bile taşımıyor. Elbette ki düşmanımızın haysiyetsizliği, korkakça vurup kaçması bizim için mazeret değildir.


“TERÖRÜN HEDEFİ AK PARTİ”


Son yıllarda terör örgütü doğrudan doğruya Ak Parti’yi hedef belirlemiş durumda. Bakın en son Hakkari il başkanımız kaçırıldı. Daha önce ilçe başkanımız kaçırıldı ve haftalarca kendisinden haber alınamadı. İl başkanlıklarımıza, ilçe belde başkanlıklarımıza saldırılar düzenlendi. İl başkan yardımcımız şehit edildi. Terör örgütü yayınlarında bildirilerinde sürekli Ak Parti’yi hedef aldı, almaya devam ediyor. İşte bunun üzerinde ayrıntısıyla düşünmek zorundayız. Neden AK Parti? Neden Ak Parti milletvekilleri, yöneticileri?


Terör örgütü hedefini değiştirip son yıllarda neden Ak Parti’ye saldırıyor? Çünkü Ak Parti çözüyor. Çünkü Ak Parti benim Kürt kardeşlerimle kucaklaşabiliyor. Halkımız da bölgenin birinci partisi yapıyor.


“ÖRGÜT ASLA AMACINDAN VAZGEÇMEDİ”


Burada Türkiye siyasetinin 30 yıldır takındığı tavrı ben aziz milletimle paylaşmak durumundayım. 30 yıl boyunca iktidardaki her parti teröre muhatap oldu. Fakat denklem çok basit. Eğer iktidardaki parti terörü çözmek için kararlılık gösterirse, terör örgütü var gücüyle saldırdı ve iktidarları vazgeçirdi. Terör kimi zaman eylemlerine ara verdi, eylemlerini azalttı, çoğalttı ama asla amacından vazgeçmedi.


Peki böyle bir denklemde muhalefet partileri ne yaptı? Bu duruma geçmeden burada gerçekleri de vurgulamak istiyorum. Partimizi kuruyoruz ve güneydoğu ve doğu Anadolu’da miting yapıyoruz. Cizre’de vatandaşlar ‘başkanım sizden biz bir şey istiyoruz’ dediler. Dediler ki, ‘OHAL’i kaldırın biz sizden başka bir şey istemiyoruz” dediler. Partimiz iktidara geldi ve birinci ayında biz OHAL’i kaldırdık.


“YA OLACAĞIZ YA ÖLECEĞİZ”


Bugün bölücü terör örgütü ve uzantısı siyasi parti eğer konuşuyorsa OHAL’i kaldırdığımız için konuşabiliyor.


Biz ilkelerimizle yola çıktık. ‘Ya öleceğiz, ya olacağız dedik’ hiç kimse bize istikamet belirleyemez.


“TABELA PARTİSİ OLARAK ORADALAR”


Bölücü terör örgütünün tehdidi altında eğer siyasi uzantısı partiye oy veriliyorsa bu gerçek demokrasinin gereği bir demokrasi değildir. Bu oluşturulmuş bir korku toplumunun neticesi alınmış oylardır. Çünkü biz diğer muhalefet partileri gibi Sivas’ın ötesine geçemeyen bir parti değiliz. Seçim zamanı zar zor bir gidip geldiler, şimdi tabela partisi olarak oradalar.


Anamuhalefet partisi genel başkanı ve yanındakiler, benim Hakkari il başkanlarını telefonla aramışlar ondan sonra aile de onlara ‘sizin yardımınıza ihtiyacımız var bize yardım edin’ demiş. Bunu duyan aile baya üzülmüşler. Telefonla konuştum. Başbakanım diyor, “Bu Hakkari’de BDP ile beraber, terör örgütüyle beraber, miting yapan CHP’den biz yardım isteyecek kadar düştük mü” diyor.


“CHP SURİYE’DE DE BAAS’LA BERABER ÇALIŞIYOR”


Demek ki siz dağdakilerle müşterek çalışıyorsunuz. Siz zaten Suriye’de de Baas’la beraber çalışıyorsunuz. Aynen bu söylediklerinizi terör örgütünün siyasi uzantısı da söylüyor. Eğer ihtiyaç varsa biz gider dağdakilerle görüşürüz diyor. Aynısını Tunceli milletvekilimiz kaçırıldı diyor.


Nasıl bir kaçırılmaysa, iki gün içinde de geri gönderildi. İfadesi çok şık, “iyi çocuklar, bize iyi davrandılar. Güzel misafirperverlik yaptılar” neymiş? Dağa kaçırmışlar. Kime uyduruyorsunuz? Hepsi hikaye. Kusura bakmayın bunu kimse yutmaz. Ama CHP’liler bir şeyler devşirmeye çalışıyorlar. O gün bugündür genel başkanla daha yeni görüşmüşler.


Çok ciddi senaryolar oynanıyor bu ülkede.


“İMRALI’NIN AĞZIYLA KONUŞUYORLAR”


Siyasette düşman yoktur, siyasette rakip vardır. Aynı şekilde terör örgütünün güdümünde olduğu parti de karşısındakini bir rakip konumlandırmak yerine düşman olarak görüyor.


İmralı’nın ağzıyla konuşuyor. Terörün, terör örgütünün iktidar üzerinde etkili olduğunu gören muhalefet, terör örgütünün yıpratmasına göz yumdular. Birileri terör örgütünün Türkiye’nin iç siyasetinde etkin olması için elinden gelen her şeyi yapıyor.


Türkiye’nin Ak Parti’yle birlikte, bir dönem kapanmış yeni bir dönem başlamıştır. Biz asla geri adım atmayız. Bunu terör örgütünün uzantısı parti de böyle bilecek.


Devlet içine sirayet etmiş karanlık örgütlerle, terör örgütü arasındaki al gülüm ver gülüm şeklinde siyaseti dizayn etme eylemleri artık sona ermiştir. Biz milletin partisi olarak buralara geldik. Bizim rotamızı hiç kimse çizemez, istikamet belirleyemez.


Bunu CHP’ye, CHP’nin genel başkanına, bugün bunu hala terörü kutsayan yücelten teröre doğrudan ya da dolaylı destek veren medyaya söylüyorum. Bizim yüreğimiz yanıyor.


“EKONOMİ VE TERÖR BİZİ BİTİRMEDİ”


Ne biz safız, ne de bu millet saf. Kimin ne yaptığını ne yapmaya çalıştığını görüyoruz. Bazıları şunu söylüyor, bak diyorlar, dünyada iki şey var ki iktidarları bitirir. Nedir? Ekonomi ve terör.


Dedik ki bizi bitirmedi. Biz 34’le yola çıktık, şu anda yüzde 50’ye geldik. Hem ekonomi hem de terör mücadelesi verdik. Peki nasıl oldu bu? Bu millet bizim gayretimizi görüyor, bunun neticesinde buralara geliyor.


CHP’NİN TERÖR ÖNERİSİ


CHP genel başkanı çıktı, teröre ortak çözüm üretelim diye siyasi partilerden randevu istedi. Yandaş medyaları da bu süreci desteklediler. Sanki sıfırdan bir şey çıkıyormuş gibi. Adeta genel başkanın bu çıkışını çok büyük bir gayret gibi bunu satmaya gayret ettiler. Biz kabul ettik, geldi. MHP kabul etmedi. Diğer partiyle böyle bir şeyi görüşmediler. Yanlarında üç arkadaşıyla geldi. Daha önce de anlattım. Dikkat ederseniz yazılı ve görsel medya bunu “10 maddelik bir öneri paketiyle gidiyor” dedi.


Sevgili arkadaşlarım bu öneri paketi dedikleri neydi, sadece bir tespitti, teşhisti. İçinde öneri möneri yoktu. Geldiği zaman şunu söyledim. Sizin bu 10 maddeniz öneri mi tespit mi? E tabi bu bir tespit teşhis dedi. Çalışarak neler olabilir bunu görüşeceğiz dediler. Peki MHP ne diyor dedim? Onlar kabul etmiyor dediler.


“HEMEN ÇALIŞMAYA BAŞLAYALIM DEDİM”


Ben size burada bir teklif yapıyorum dedim. MHP diğeri ya da diğerleri kabul etsin ya da etmesin. Üç arkadaşınızı görevlendirin, ben de hemen talimat veriyorum. Bu arkadaşlarımız hemen çalışma yapsınlar. Önümüze getirsinler, biz de atmamız gereken adım neyse biz bunu atarız dedim.


Yardımcısı aynen şöyle dedi. “Çok acele olmaz bu işler” dedi, “şöyle iki üç ay geçsin” dedi. E ondan sonra iki üç ay geçti, hala gidiyor. Ama hala onlar bunu satmaya devam ediyorlar. Biz de bir söz var. Küçük at da kargalar da yesin. Böyle atış olmaz. Bunları yutmak mümkün değil. Hala bu konuda bir adım atmıyorlar ama hala konuşuyorlar.


“BİRİ SIRTINI SIVAZLIYOR, BİRİ SIVAZLATIYOR”


CHP’li vekil romantik bir dille teröristlerin sırtını sıvazlıyor. Öte yandan BDPli milletvekilleri sözüm ona milletvekilleri sırtlarını sıvazlatıyor. Fark bu. Burada o televizyonlara yansıyan çirkin görüntülerle ilgili bir düzeltmeyi de yapmak zorundayım. Ramazan’ı da bayramı da kana bulayan teröristlerle BDP milletvekillerinin derin muhabbetlerine şahit olduk. O gün orada teröristleri kucaklamasının ötesinde, teröristler BDP’li milletvekillerinin sırtlarını sıvazlamış, yanaklarından öpmüşlerdir. Bunlar 2005’te de aynı şeyi yaptılar. Bunlar o dağlardan beraber indiler. Siyasetin değil silahın sözünün geçtiğini ifade ettiler.


“KAMERALAR OLMASA ELLERİNİ ÖPERLERDİ”


O gün de bir bayram öncesi milletin gözünün önünde efendilerine sırtlarını sıvazlattılar. İnanın kameralar olmasaydı bunlar terörist efendilerinin ellerini de öperlerdi. Terörist efendilerinden üç kuruşta harçlık aldılar. Efendileri bunlara acıdı. O teröristin elindeki kan işte o milletvekillerinin bir defa sırtına bulaşmıştır.


Gaziantep’te alçakça katledilen bir yaşındaki Almina’nın temiz kanı, namus lekesi gibidir, şeref lekesi onur lekesi gibidir. Yıkamakla çıkmaz. Bir yaşındaki Almina’nın kanı o sıvazlanan sırtlarından da hiçbir zaman silinmeyecektir. Bunlar bu şekilde rezil şekilde yaşayacaklardır.


“TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KUTSALI YOK”


Niye bunları önüne katıp da işini bitirmiyor? Terör örgütünün kutsalı yok. O bir yaşındaki Almina’yı da annesini de kardeşlerini de vurur. Ama benim askerim polisim burada hassas olmalıdır. O teröristi etkisiz hale getirmek için hassasiyet içindedir. Onun için onlar inlerine girmeye çalışır.


Onları şehir merkezine girmeden gereği neyse yapılmaya devam edilecektir.


Ben Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Bölücü terör örgütünün benim Kürt kardeşlerimin haklarını savunmak gibi bir derdi yoktur. Onların tek derdi buradan avantalarını almaktır. Bu oyuna gelmemenizi tekrar hatırlatıyorum.


“1 METREKARE BİLE KONTROLÜMÜZ DIŞINDA DEĞİL”


Bakıyorsunuz sosyal medyayı kullanarak birileri haber yapıyor. Yok buralar terk edilmiş. Utanır insan ayıptır. Şu anda ülkede bir metrekaremizin bizim kontrolümüz dışında olduğunu kimse söyleyemez.


Siz eş başkanın söylediklerine ne bakıyorsunuz? O önce kendisinde yüz olsa parlamentoda değil Kandil Dağı’na çıkması gerekir. Sen hangi yüzle geliyorsun da bu parlamentoda yemin ediyorsun ve 400 kilometrenin terör örgütünün kontrolünde olduğunu söylüyorsun. Kendinize rahat bir yer arıyorsanız Kandil’e gidin. Bu insanlar bu ülkede yönetime talip olabilecek bir şey mi?


“PARLAMENTODA GEREĞİNİ YAPACAĞIZ”


Biz de yargıya zaten gerekenleri söyledik. Biz de parlamentoda gereği neyse onu yapacağız.


SURİYE MESELESİ


Bizim geleneklerimizde misafir kutsaldır. Zamanında Osmanlı elçisi dahi sığınmacıların iadesini isteyen hükümdarlara “Onlar bize emanettir. Onları size veremeyiz” demişlerdir. Ancak CHP’nin bugün Suriye’den sığınan mültecilere takındığı çirkin tavır kendi tarihinden de tekrarlamıştır.


CHP’nin on yıllar boyunca üstünü örtmeye çalıştığı bu olay maalesef gerek Türk gerek Azeri tarihine acı bir hatıra olarak kazınmıştır. 1945 yılında 146 Azeri aydın Stalin zulmünden kaçıyorlar. Türkiye’ye sığınıyorlar. Azeriler öz kardeşlerinin yurduna gelip kucaklaşıyor. Stalin Türkiye’den bu Azerilerin derhal iadesini istiyor. Sınırdaki karakola telgraf çekiliyor ve mültecilerin iadesi isteniyor. Karakol komutanı emri defalarca teyit ettiriyor. Ancak CHP hükümetinden emir geliyor. Durumu anlayan Azeriler lütfen bizi siz kurşuna dizin kendi bayrağımızın altında bizi öldürün diyorlar. Ancak Ankara’dan gelen emir net. Boraltan köprüsünü geçen aydınlar, elleri bağlanmış olarak infaz ediliyor. Karakol komutanının bu elim manzara sonrasında intihar ederek canına kıydığı söyleniyor.


Bu olay bir ağıt oluyor:


Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,


Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.


Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,


Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.


Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,


Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ