Haber 16

CHP ve BDP platonik aşk yaşıyor

İttifak yapmaları gündeme gelen iki partiye yüklenen Başbakan, “BDP ve CHP’nin platonik aşk yaşadıkları ortaya çıktı.

CHP ve BDP platonik aşk yaşıyor
  • Politika / Son Dakika
  • 23 Kasım 2010
  • CHP ve BDP platonik aşk yaşıyor için yorumlar kapalı
  • 336 KEZ OKUNDU

artisinin grup toplantısında kürsüye çıkan Başbakan Tayyip Erdoğan, ittifak yapacakları konuşulan CHP ve BDP’ye yüklendi.

Başbakan, konuşmasına eğitim alanında yapılan hamleleri anlatarak başladı ve sözü ikna odalarına getirdi:

“Her alanda olduğu gibi eğitimde de muhalefet, bizim yaptıklarımıza hayallerinde bile ulaşamaz.

Yeni dönemdeki hedefimiz okul öncesi eğitime
ağırlık vereceğiz, 300 bin yeni derslik yapılacak. Üç yıllık plan
içerisinde yoğunlaşarak derslik sayısını artıracağız. 2010 yılında
atamasını yaptığımız öğretmen sayısı tam 40 bin.

CHP
de, MHP de çeşitli zamanlarda iktidar ortağı oldu. Buyursunlar hodri
meydan, eğitim için, öğretmenler için neler yaptıklarını ortaya
koysunlar. Yaptıklarından vazgeçtik, bize projelerini anlatsınlar yeter.
Hatta daha ileri gidiyorum, varsa hayallerini anlatsınlar.

CHP’nin
tarihi boyunca eğitimle ilgili tek faaliyeti ve tek tartışma konusu
”şekille” ilgili olmuştur, kılık kıyafet olmuştur, yasaklar olmuştur.
Eğitim Enstitüleri nostaljisi ile yatıp kalkan CHP, oradaki tek tip
insan yetiştirme hülyasından başka eğitime ilişkin hiçbir hayal
kuramamıştır. Bugün de aynı hayaldedir. Tekrar oralara dönmenin gayreti
içindeler. Geçti artık. Modern dünyanın gerekleri neyse AK Parti
iktidarıyla, Türkiye bunu yakalamıştır. CHP’nin eğitim politikası ikna
odalarıdır. Bu milletin evlatları CHP’nin eğitim politikalarını, tek tip
insan yetiştirme hedeflerini çok acı deneylerle  yaşamıştır. İkna
odalarını bu ülkenin evlatları yaşamıştır. Şimdi sıkılmadan  ‘yapmadık’
diyorlar. Yavrularımız artık yargıya gidiyor. Gerçekler ortada. Bunu
yaşayanlara da tavsiye ediyorum, sizler de gidin hakkınızı arayın. CHP
önce kendi  geçmişiyle, hatta bugünüyle yüzleşmeli, sonra değişimden
bahsetmelidir.”

Erdoğan’ın asıl hedefi ise CHP ve BDP’ydi:

“Şimdiki
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere daha 6 ay
öncesine kadar CHP yönetiminin Kürt meselesine nasıl baktığını tüm
Türkiye gayet iyi biliyor.
Baykal, Kılıçdaroğlu ve parti sözcülerinin
demokratikleşme adımları karşısında izledikleri adımlar uzlaşmaz ve
saldırgandı. Arkadaşlarımızın zaman zaman BDP ile görüşmelerine nasıl
tepki verdiklerini, bizi nelerle itham ettiklerini, hangi iftiraları
bize yakıştırdıklarını yaşadık ve gördük. Öte yandan, BDP’nin CHP’nin bu
tutumu  karşısındaki duruşunu da hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Biri
statükonun en büyük savunucusu, diğeri statükodan en çok dert yanan
partilerden biri. Biri Kürt meselesini derinleştiren siyasi zihniyetin
siyasi temsilcisi, diğeri bu sorunu dilinden düşürmeyen siyasi parti. Bu
iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde ve
Sosyalist Enternasyonal toplantısında ortaya çıktı.

Doğrusu
bu partilerin hangi konuda nasıl bir işbirliği içine girebileceklerini
milletimiz merak ediyor. Esasen bu platonik aşkın ilk emareleri 12 Eylül
halk oylamasında görülmüştü. Parti kapatmalarından çok şikayetçi olan
BDP’lilerin parti kapatmayı zorlaştıran düzenlemeye destek vermemeleri,
bir nevi CHP’nin ekmeğine yağ sürmeleri çok manidardır. CHP Anayasa
değişikliğine ‘hayır’ derken, BDP de boykot adı altında ‘hayır’
cephesine gizliden destek vermiş ve ittifakın ilk adımları orada zaten
atılmıştı.

CHP
Genel Başkanı Diyarbakır’da ‘aşk ölmez, eğer gerçekse’ diyerek bir nevi
ilanı aşk eyledi. Bu aşkın CHP’yi de, BDP’yi de hangi hülyalara
sevkedeceğini hep beraber göreceğiz. Acaba BDP mi statükoculuktan medet
umuyor, CHP mi etnik milliyetçilikten medet umuyor? Seçilebilmek için,
Meclis’e girebilmek için, barajı geçebilmek için her yol mübahtır
anlayışı kimseye fayda sağlamaz. Siyaset ilkeli, dürst, tutarlı olmayı
gerektirir. Milli değerlere yaklaşım, inanç özgürlüğü, laiklik,
Sosyalist Enternasyonal gibi konularda iki partinin üst yönetiminin
zaten örtüştüğünü biliyoruz. Ama şunu da merak ediyoruz: Acaba CHP,
BDP’nin Paris’te Sosyalist Enternasyonel’de terör örgütünü meşrulaştırma
girişimlerine nasıl bakıyor? Acaba BDP, CHP’nin Ergenekon avukatlığı
hakkında ne düşünüyor? İşte AK Parti’nin farkı  budur. AK Parti Doğu ve
Güneydoğu meselesine siyasi kaygılarla, oy kaygısıyla değil samimiyetle,
vicdanı öne çıkaran, demokrasiyi yücelten bir anlayışla bakıyor. AK
Parti, Diyarbakır’da farklı, İzmir’de farklı konuşmuyor. Diyarbakır’da
ne söylediyse, aynısını İzmir’de de cesaretle söylüyor. AK Parti seçim
öncesinde farklı, sandıklar açıldıktan sonra farklı konuşmuyor. AK Parti
her zaman milletin diliyle konuştu, milletin diliyle konuşuyor.

Çarşı
pazar dolaşmalarını görünce memnun oluyoruz. Asıl olan şekil değil;
ruhtur, özdür. Taklit asıl olanı yaşatır. Asıl olan millete gönlünü
açmaktır. Halkçı olmakla popülist olmak farklı şeylerdir. Milletin
değerlerini politikalarınaza yansıtamazsınız milliyetçi olamazsınız.

Bu
teşkilatın nasıl oluştuğu, nasıl bir gönül birliğininin teşkil edildiği
önemlidir. Biz sokak sokak, ev ev gezerken insanları gönül birliğine
davet ettik. Ebedi bir uhuvetin temellerini attık. Çıkar değil, gönül
birliği yaptık. Bizim siyasi geçmişimizde zikzaklar yok. 2011
seçimlerine bu hissiyatla giriyoruz. Daha çok hizmet için milletimizin
huzuruna çıkıyoruz.

Tek
parti zihniyetinden kurtulamayan, seçkinci, elitist anlayışlardan
sıyrılamayan hareketlerin ne kadar popülizm yaparlarsa yapsınlar, ne
kadar taklit ederlerse etsinler yatsıya varmadan gerçek ortaya
çıkacaktır.”

MAVİ MARMARA, FÜZE KALKANI, LİZBON ZİRVESİ
“Referandum
sürecinde CHP lideri İsrail televizyonuna çıkıp Türkiye Cumhuriyeti
başbakanından şikayet ediyor. PKK ile arasına çizgi çekemeyen BDP ile
gidip Paris’te bizi şikayet ediyor.

Mavi
Marmara olayında bütün millet tek vücut olurken CHP lideri ne acıdır ki
İsrail medyasına çıkıp bizi şikayet ediyor. Dünya medyasının bir grubu
tarafından başlatılan kampanyaya ne acıdır ki Türkiye’deki bazı medya
gruplarının da katıldığını gördük.

Bu ülkede iktidar biziz, milletin değerleri ile kimseyi oynattırmaz.

Lizbon’daki
NATO zirvesine hiç tartışmasız Türkiye damgasını vurmuştur. Lizbon’da
ülkemizin beklentileri karşılanmıştır. Risk ve külfetlerin hakça
paylaşımını sağlayacak bir karar alınmıştır. Tehdit olarak hiçbir
ülkenin adı geçmemiştir. İranlı dostlarımız verdiğimiz mücadele için
bize teşekkür ederken, buradaki birilerine ne oluyor? Yaklaşık 10 yıldır
müzakere edilen bir konudur İran.

Türkiye kesinlikle bir cephe ülkesi, kanat ülkesi değildir; böyle de konumlanmayacaktır.

Dün
eksen kaydı nasıl kara propaganda yapıyorsa, bugün de Türkiye
komşularına sırtını döndü diyenler aynı karapropagandayı yapıyor.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ