Başbakan PKK’ya destek verenleri uyardı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bu milletin birliğini, dirliğini, beraberliğini ve kardeşliğini hafife alanlar…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bu milletin birliğini, dirliğini, beraberliğini ve kardeşliğini hafife alanlar, bugüne kadar hep kaybettiler, bundan sonra da kaybetmeye mahkumlar. Hiçbir örgüt, hiçbir çaba, hiçbir saldırı bu milletin kardeşliğini sarsmayacak, sarsamayacaktır” dedi.
Erdoğan, Almanya’ya göçün 50. yılı nedeniyle Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın Tempodrom’da gerçekleştirdiği, ”Göç Sempozyumu”nun gala yemeğine katıldı.
Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, başbakan yardımcıları Ali Babacan ve Bekir Bozdağ, AB Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in de katıldığı yemekte yaptığı konuşmada, Berlin’de Türk vatandaşları ve katılımcılarla birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Başbakan Erdoğan, konuşmasının başında Van depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet diledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Bizlerin, sizlerin, hepimizin, aziz milletimizin başı sağolsun. ‘Allah bir daha bizlere böyle acılar yaşatmasın’ diyorum. Almanya’daki vatandaşlarımıza, kardeşlerimize, Van depremi için gösterdikleri hassasiyet ve yaptıkları yardımlar için de ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Almanya Federal Cumhuriyeti’ne de taziye mesajları ve yardım önerileri için, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Yine buradan, son günlerde, güvenlik güçlerimizi ve çocuk, kadın demeden masum sivilleri hedef alan, annesinin karnında daha doğmamış bebeği katleden, sokakta oynayan çocuğu, evine ekmek götürme derdindeki işçiyi hedef alan terörü de bir kez daha lanetliyorum. Tüm şehitlerimize, hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.
Van depremi, milletçe hepimizin imtihandan geçtiği büyük bir sınav oldu. Allah’a hamdolsun, milletçe bu imtihanı başarıyla geçtik ve geçiyoruz. Ben inanıyorum ki Van ve Erciş 7,2 şiddetinde sarsıldığında, bu zelzeleyi aynı şiddette Ankara da, İzmir de, İstanbul da ta yüreğinin derinliklerinde hissetti.”
-”Solingen saldırısının mağdurları da aramızda”-
Sadece Türkiye’de değil, Berlin’deki, Hamburg’taki, Ştutgart’taki, Münih’teki, Almanya’nın ve Avrupa’nın tüm şehirlerindeki Türk vatandaşlarının da bu sarsıntıyı yüreklerinde hissettiklerini belirten Erdoğan, Van depremiyle birlikte kardeşliğin, uhuvvetin ve muhabbetin daha bir güçlendiğini, pekiştiğini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
”Nifak tohumları ekmeye, aziz milletimizin evlatlarını birbirine düşürmeye, aramıza ayrımcılık sokmaya çalışan şer odakları, Van depremiyle birlikte nasıl beyhude bir çaba içinde olduklarını bir kez daha gördüler.
Deprem sonrası ortaya koyduğumuz yardımlaşma ve dayanışma gösterdi ki milletimiz tek yürektir, tek nefestir. Terör saldırısı sonrasında ortaya çıkan toplumsal tepki gösterdi ki milletimiz birdir, bütündür, sıkı sıkıya birbirine kenetlenmiştir.
Şundan lütfen emin olunuz; bugün burada, aramızda, Solingen saldırısının mağdurları, Mevlüde ve Durmuş Genç kardeşlerimiz var… Solingen’in acısı, sızısı, nasıl 74 milyonun yüreğine ateş saldıysa, biliniz ki Türkiye’de yaşanan her acı da buradaki kardeşlerimizin yüreğinde aynı derecede yankı buluyor. Çünkü biz aynı kaderi paylaşıyoruz. Biz aynı toprakların, aynı medeniyetin, aynı kültürün ve aynı inancın mensuplarıyız. Çünkü biz dostuz, biz akrabayız, biz kardeşiz.
Biz, sadece aynı topraklar üzerinde yaşayan değil; kalbi aynı anda atan, yüzü aynı yöne bakan, aynı ay-yıldızlı bayrağın altında toplanmış bir milletiz. Çok açık söylüyorum; bu milletin birliğini, dirliğini, beraberliğini ve kardeşliğini hafife alanlar, bugüne kadar hep kaybettiler, bundan sonra da kaybetmeye mahkumlar. Hiçbir örgüt, hiçbir çaba, hiçbir saldırı bu milletin kardeşliğini sarsmayacak, sarsamayacaktır.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Avrupalı dostlarımızın önüne dosyaları koyduğumuzda, tek tek isimleri, dernekleri, yayın kuruluşlarını, aktarılan para miktarlarını koyduğumuzda, bize bahaneler üretiyorlar. Siz o bahaneleri artık bize değil, artık Batman’da öldürülen masum yavrulara değil, eğer izah edebiliyorsanız, önce kendi vicdanınıza izah edin” dedi.
Erdoğan, Almanya’ya göçün 50. yılı dolayısıyla Tempodrom’da gerçekleştirilen Göç Sempozyumunun gala yemeğine katıldı.
Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, terör saldırılarına değindi. Bir ay önce, Batman’da teröristlerin, sağa sola rastgele ateş açtıklarını belirten Erdoğan, 4 yaşındaki Sultan’ın, teröristlerin kurşunlarına hedef olduğunu ve gözlerini hayata yumduğunu ifade etti. Erdoğan, Sultan’ın annesinin de aynı şekilde terörün hedefi olduğunu ve umutlarını geride bırakarak Hakk’a yürüdüğünü dile getirdi.
Anne karnındaki 8 aylık bebeğin de daha gözlerini dünyaya açmadan, daha ismi bile konulmadan, daha ağlayamadan ve gülemeden terörle tanıştığını kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Bu insanlık dışı saldırının tek sorumlusu terör örgütü değildir! O tetiği çeken ve çektiren kanlı maşalar kadar, terör örgütüne destek sağlayanlar, örgütün sırtını sıvazlayanlar, örgüte maddi, manevi destek sağlayanlar da o doğmamış bebeğin katledilmesinden en az terör örgütü kadar sorumludurlar.
Açık söylüyorum, terörle mücadele bir ülkenin veya bir milletin meselesi değildir; insani değerlere inanan herkesin sorumluluğudur. Terör örgütlerine göz yumanlar, terörün kanlı yüzüne ortak olurlar. Türkiye’ye terörle mücadelede gereken desteği vermeyen ama insan hakları nutku atanlara soruyorum; vahşice katledilen 4 yaşındaki Sultan’dan haberiniz var mı? Bize güya demokrasi dersi verenlere soruyorum; umutlarıyla vefat eden Anne Mizgin Doru’dan haberiniz var mı?
Terör örgütünün faaliyetlerine, yayınlarına, derneklerine, para toplamasına göz yumanlara, suçluların elini kolunu sallayarak dolaşmasına göz yumanlara sesleniyorum; anne karnında öldürülen 8 aylık bebeden haberiniz var mı? Avrupalı dostlarımızın önüne dosyaları koyduğumuzda, tek tek isimleri, dernekleri, yayın kuruluşlarını, aktarılan para miktarlarını koyduğumuzda, bize bahaneler üretiyorlar. Siz o bahaneleri artık bize değil, artık Batman’da öldürülen masum yavrulara değil, eğer izah edebiliyorsanız, önce kendi vicdanınıza izah edin.
Terör örgütüne gösterilen müsamahanın, Türkiye’de nasıl kanlı eylemlere dönüştüğü artık daha iyi görülmelidir. Bütün bu görüşlerimizi inşallah yarın mevkidaşım Sayın Şansölye Merkel’e de bir kez daha ileteceğiz.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’daki Türk vatandaşlarının bu ülkeye çok hızlı entegre olduklarını ifade ederek, ”Ancak, entegrasyon çift taraflıdır. Entegre olan kadar, entegre olunanın da ne kadar mesafe katettiğini sorgulamak, bizim de en tabii hakkımızdır. Benim buradaki kardeşim Almanca’yı muhakkak ama muhakkak öğrensin. Benim buradaki kardeşim, hak ediyorsa Almanya vatandaşı olsun. Ama hiç kimse, bizden, kendi ana dilimizi unutmamızı beklemesin” dedi.
Erdoğan, Almanya’ya göçün 50. yılı dolayısıyla Tempodrom’da gerçekleştirilen, ”Göç Sempozyumu”nun gala yemeğinde yaptığı konuşmada, yarın Almanya’dan Fransa’ya geçeceğini, G-20 zirvesi esnasında görüşeceği liderlere, terör örgütüne gösterilen müsamahanın Türkiye’de nasıl kanlı eylemlere dönüştüğünün artık daha iyi görülebilmesi için bu gerçeği çok daha net ve kararlı biçimde ileteceğini söyledi.
-”Türkiye yoksulların, mazlumların umudu haline geldi”
”Türkiye’nin büyümesini, ilerlemesini, kalkınmasını hiç kimse hiçbir şekilde durduramayacak ama teröre karşı ortak bir mücadele platformu oluşturmaya tüm milletler, tüm devletler artık kararını vermelidir” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
”Tüm dünyanın, tüm Avrupa’nın ciddi bir darboğazdan geçtiği şu günlerde, Türkiye ekonomisi istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyor. Türkiye, sadece ekonomisiyle değil, demokrasisiyle, bölgesel ve küresel barışa yaptığı katkılarla da büyüyor. Milletçe azmettik, çok çalıştık ve Türkiye’yi bölgesel bir güç, küresel bir oyuncu haline dönüştürdük. Türkiye bugün tüm dünyada yoksulların, mazlumların umudu haline geldi. Türkiye, mağdurların, kimsesizlerin sesi, nefesi haline geldi. Türkiye, herkesin sustuğu, herkesin sırt çevirdiği anlarda, zulme karşı, baskıya karşı, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı, vicdanların yükselen sesi haline dönüştü.
İşte onun için, buradaki her bir kardeşimin şunu çok ama çok iyi bilmesini, hissetmesini istiyorum; sizin arkanızda çok büyük bir ülke var. Sizin arkanızda çok güçlü bir ülke var. Sizin arkanızda, sizin yanı başınızda, hiç endişeniz olmasın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Kederli gününüzde de mutlu gününüzde de yanınızdayız ve vargücümüzle, tüm imkanlarımızla yanınızda olmaya devam edeceğiz.”
Bundan tam 50 yıl önce, 30 Ekim 1961’de, Türkiye ile Almanya arasında ”İşgücü Anlaşması”nın imzalandığını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
”27 Mayıs 1960 müdahalesi, Türkiye üzerine adeta bir karabulut gibi çökmüş, ekonomiyi, siyaseti, demokrasiyi tahrip ettiği kadar, insanların umudunu da karartmıştı. Aynı yıllarda, savaşın yıkımını tamir etmeye çalışan, yeniden inşa faaliyetleri yürüten Almanya, işgücüne ihtiyaç duyuyordu. Binlerce insanımız, İstanbul Sirkeci Tren İstasyonu’ndan davulla zurnayla gurbet trenine bindi ve buralarda bandoyla karşılandı. Almanya’da, işçi yurt ve barakalarında kalan kardeşlerimiz, ailelerini getirerek, burada evlenerek, yuva kurarak göçmen işçi vasfından sıyrıldı ve Almanya’daki Türk toplumunun birer mensubu haline dönüştü.
Ben, göçün 50’nci yıl dönümü vesilesiyle, 1961’den itibaren buraya çalışmaya gelen büyüklerimizden ebediyete intikal edenleri rahmetle anıyorum. Hayatta olanlara uzun ömürler temenni ediyorum.
Gösterdikleri yaşam mücadelesinden, her türlü baskıya, acıya, saldırıya, ayrımcılığa karşı sabırlarından, sağduyularından dolayı gurbetteki tüm kardeşlerimizi tebrik ediyorum. 50 yıllık zaman diliminde, insanımızın dini, dili ve kültürü için çalışmış gönüllü sivil toplum üye ve temsilcilerini gösterdikleri üstün gayretten dolayı ayrıca kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum.”
”Hiç şüphesiz, Almanya’daki vatandaşlarımıza, kardeşlerimize, akrabalarımıza bir şükran borcumuz var” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
”Zira sizler, kendinizden ziyade Almanya ve Türkiye için çalıştınız, ürettiniz. Almanya ekonomisine olduğu kadar, Türkiye ekonomisine katkı sağladınız. Sizler, Almanya ile Türkiye arasında, Avrupa ile anavatanınız arasında bir dostluk köprüsü oldunuz. İşte bundan dolayı, göçün 50’nci yıl dönümünde her birinize, ülkem ve milletim adına, Türkiye adına şükranlarımızı, minnetimizi bir kez daha ifade ediyorum.”
-”Artık misafir işçi, gurbetçi değil…”-
Erdoğan, 50’nci yıl vesilesiyle yapılan tüm etkinliklerin, varolan ve yeni ortaya çıkan sorunların aşılması için anlamlı bir zemin olmasını dileyerek, ”Türkiye’den Almanya’ya göçün 50’nci yıl dönümünde, özellikle altını çizerek ifade ediyorum; Almanların ve Alman makamlarının, Türk işçilerinin artık misafir işçi, gurbetçi değil, Almanya’ya yerleşmiş Almanya vatandaşı olmuş, Almanya toplumunun ayrılmaz birer mensubu olduklarını anlamaları, idrak etmeleri gerekiyor” dedi.
1960’larda Almanya’ya gelen ilk kuşağa, ”misafir işçi” olarak bakıldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
”Belki o gün gelen vatandaşlarımız dahi, biraz para kazanıp ülkelerine dönmeyi planlıyordu. Ama aradan 50 yıl geçti ve bugün 4’üncü nesil Almanya’ya, Almanya ekonomisine emeğiyle katkı sağlıyor. Şunu büyük bir gururla ifade etmeliyim ki bugün Almanya’da 72 binin üzerinde Türk işveren irili ufaklı olmak üzere faaliyet gösteriyor ve yanlarında Türk-Alman olmak üzere olmak üzere 350 bin eleman çalıştırıyor. Türk iş adamlarının yatırımlarında istihdam ediliyor. Almanya’daki iş adamlarımızın yıllık ciroları yaklaşık 33 milyar avroya ulaşmış durumda.
Sadece ticaret değil… Spordan sinemaya, siyasetten adalete, emniyetten eğitime, din hizmetlerinden sağlığa kadar hemen her alanda Türkler var, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının emeği, alınteri ve başarısı var.
Buradaki vatandaşlarımız Almanya’ya çok hızlı entegre oldular ve oluyorlar. Ancak, entegrasyon çift taraflıdır. Entegre olan kadar, entegre olunanın da ne kadar mesafe katettiğini sorgulamak, bizim de en tabii hakkımızdır. 50 yıl önce misafir işçi olarak gelen, bugün 3’üncü ve 4’üncü nesliyle Almanya’nın sosyal dokusunda tartışmasız yer edinen Türklerin, fırsat eşitliğinden, eşit katılımdan ve birlikte yaşama imkanından ne kadar istifade ettiğini sormak ve sorgulamak bizim hakkımızdır.
Ben her fırsatta ifade ettim, bugün burada da söylüyorum; benim buradaki kardeşim Almanca’yı muhakkak ama muhakkak öğrensin. Benim buradaki kardeşim, hak ediyorsa Almanya vatandaşı olsun. Ama hiç kimse bizden, kendi ana dilimizi unutmamızı beklemesin.
Biz, 50 yıl sonra, sadece soyadlarıyla Türk olan, asimile olmuş bir toplum görmek değil; diliyle, kültürüyle, gelenekleriyle, inançlarıyla var olan ve ayakta duran ve yaşadığı ülkeye her yönden önemli katkılar yapan bir toplum görmek istiyoruz.”
-”Bölünmüşlük görmek istemiyoruz”-
”Burada yaşayan her bir kardeşimden, her bir sivil toplum örgütümüzden rica ediyorum; Almanca’nın öğrenilmesi, her türlü siyasi, sosyal, ekonomik fırsatın değerlendirilmesi için