Haber 16

Başbakan Erdoğan’ın son parti grubunda ki konuşması

Erdoğan: “AKM’deki paçavraları indirin mi diyecektik. Bu eğer sertlikse Tayyip Erdoğan değişmez”

Başbakan Erdoğan’ın son parti grubunda ki konuşması
  • Politika / Son Dakika
  • 11 Haziran 2013
  • Başbakan Erdoğan’ın son parti grubunda ki konuşması için yorumlar kapalı
  • 425 KEZ OKUNDU

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.


TÜRK BAYRAĞI ASAN POLİSE TEŞEKKÜR EDİYORUM


Gezi Parkı eylemlerini gündemin birinci sırasına koyan Erdoğan, polisin sabah saatlerinde yaptığı operasyonla AKM üzerindeki flamaların sökülmesinden duyduğu memnuniyeti açıkladı. Erdoğan, “O flamaları operasyonla oradan indiren ve Türk Bayrağı asan polise teşekkür ediyorum” dedi.
 
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları;


Taksim’deki olaylar amaç değiştirerek, kabuk değiştirerek devam ediyor. Sandıktan zaferle çıktığımızda kendimizi mağdurların değil, kaybetmişlerin yerine koyduk. Sadece sandık sonuçları değil, 10 yıl boyunca her toplumsal olaya böyle bir samimiyetle yaklaştık.


BİZE OY VERMEYENLERİ DE ANLAMAYA ÇALIŞTIK


Seçimlerden sonra bize oy vermeyen kitleyi de anlamaya çalıştık. Biz farklı kesimlerle inatlaşan bir parti olmadık asla da olmayacağız. Yüzde 50’nin oyu ile de iktidara gelmiş olsak kendimizi her zaman yüzde 100’ün iktidarı olarak gördük. Daima kucaklayıcı bir dil kullandık.


DİNSEL MİLLİYETÇİLİĞİ AYAKLAR ALTINA ALDIK


Etkin milliyetçiliği, dinsel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık. 81 vilayetin tamamına eşit mesafede olduk. Batı’ya ne yaptıysak, Doğu’ya da aynını yapma kayretinde olduk.


HAKKARİ’YE HAVALİMANI YAPILACAK DENSE…


10 yıl boyunca yaptığımız tüm açıklamalarda bunu göreceksiniz. İşte bugün burada söylüyorum. 11 yıl önce Hakkari’ye havalimanı yapılacak dense acaba kim inanırdı.


Bunlar bizim bu ülkede insanımıza yaklaşımımızı gösteriyor. Ayrımcı olmadığımızın bundan güzel bir ifadesi olabilir mi?


KOMŞUNUN KOMŞUYA SAYGI GÖSTERMESİNDEN…


76 milyonun tamamını kapsayan kavramlar bizim tüm konuşmalarımızın ve faaliyetlerimizin odak kavramıdır. Hep helalleşmeden yana olduk. Komşunun komşuya saygı göstermesinden yana olduk.


SAPLA SAPANIN KARIŞMASINA İZİN VERMEYİZ


Son iki haftadır devam eden olayları her boyutu ile analiz ediyoruz. İnsanımızı bu gösterilere sevk eden sebeplerin neler olduğunu, bazı gençlerin neden bu tepkiyi verdiğini detaylarıyla araştırıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç kimse ve hiçbir kesimle, onların hassasiyetlerini bir kenara bırakmayacağız. Bugüne kadar demokratik taleplere nasıl dikkatle kulak verdiysek, bundan sonra da öyle olacak. Ancak ben tüm bu olaylara baktığım zaman düşünüyorum. Acaba ne istedikleri belli mi? Ne talep ettikleri belli mi? Bu noktada tüm bunları yaparken, sapla sapanın birbirine karışmasına, meselenin bağlamından koparılmasına izin veremeyiz.


10 yıldır farklı provokasyonlarla nasıl baş ettiysek, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Ne kimseye dayatma yaparız, ne de kimsenin dayatmasına eyvallah deriz.


PROJEYE CHP DE ONAY VERDİ


Son iki haftadaki olayları homojen, tek odaklı olaylar olarak tabi ki görmüyoruz. Bir kere Taksim’in yayalaştırılması kapsamında, Gezi’deki ağaçların taşınmasına yönelik çalışmaya gelen itirazlar, kısa sürede başka yönlere kaymıştır. Şunu tekrar hatırlatıyorum. Taksim’de yapılan, Taksim’in yayalaştırılması kapsamında, bazı ağaçların bir başka yere taşınmasından ibarettir. Bu proje belediye meclisinde CHP’nin de onayıyla oluşan bir projedir. Şimdi onlar bunu da inkar eder, çünkü onlar sabah başka akşam başka konuşuyor.


GÖSTERİCİLER ÇEVRE KATLİAMI YAPTI


Bazı siyasilerin projeye onay verip sonra eylemlere destek vermeleri, yani çark etmeleri görülmüştür. Orada olanlar çevre katliamını bizzat yapmışlardır. Çiçek saksılarının paramparça edilmesi, ağaçların yine bu kişiler tarafından yakılması bütün kamu binalarının ve araçlarının ateşe verilmesi, hatta sivil araçların ateşe verilmesi… Bunlar birer çevre katliamı değil mi.


ÇEVRECİYSENİZ NİYE YAKIP YIKTINIZ?


Olayın ilk safhasında ortaya çıkan itirazlar, yine ilk andan itibaren örgüt ve partilerin olaya girmesiyle farklı yönlere kaymıştır. İki haftadır olan biteni çevre hassasiyetiyle izah etmek mümkün değildir. Arkasında bugün itibari ile malesef 4 can bırakmıştır. 600’den fazlası polis olmak üzere çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştır. Büyükşehirlerde bazı sokak ve caddeler ağır şekilde tahrip edilmiştir. Ankara’daki otobüs duraklarının halini görüyorsunuz. Alt geçitlerdeki o seramiklerin nasıl kırıldığını görüyorsunuz. Bunları çevre adına mı yaptılar? Çevreye saygın böyle mi?


Ve bunlara hiçbir şey yapmayacaksınız, öyle mi? Duvarlara son derece ahlaksız yazılar yazdılar, belediye otobüslerini ve esnafın dükkanını tahrip etmişler. Araç kornaları ile tencere tava sesleri ile, evlerinde insanlar rahatsız edilmiş, gürültü kirliliği oluşturulmuştur. Bize çevrecilik dersi vermeye kalkanlar, görüntü, hava ve gürültü kirliliğinin de çevreye karşı bir tavır olduğunu bilmeleri gerekmektedir.


Faizlerin yükselmesi, borsanın düşmesi, yatırım ortamının kötüleşmesi, yatırımcının ürkütülmesi ve imajımızın zedelenmesi amaçlanan proje devreye sokulmuştur. Türkiye’nin yükselen imajı hedef alınmıştır. Uluslararası çevreler sistematik olarak yanlış bilgilendirilmiştir. Art niyetli medya kuruluşlarının da devreye girmesiyle Türkiye’ye karşı bir işbirliği başlamıştır.


Bakın özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şu an Taksim’deki eylemle, diğer gösteriler arasına bir çizgi çekme havası olduğunu giriyorum. Taksim’deki eylemler, masum demokratik eylemler olarak yansıtılırken, şiddet içeren eylemlerin Gezi Parkı ile ilgisi olmadığı çizgisi çizilmeye çalışılıyor. Kusura bakmasınlar, öyle değil. O şiddet içerikli eylemler, burada fitili ateşlenen eylemler yüzünden olmuştur. Şiddet içerikli eylemler, Taksim’in arkasına sığınmıştır.


YÜZDE 95’İ GEZİ PARKI’NI BİLE BİLMEZDİ


Buraya gelenlerin yüzde 95’i, şu olaylardan önce Gezi Parkı’nın adresini bile bilmez. Buralar benim doğup büyüdüğüm yerler, çok iyi bilirim. Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde de, buralara geleceğe yönelik hayallerimiz vardı. Yaptığımız budur. Yoksa olay buradaki ağaçların sökülmesiyle ilgili değil.


SANDIĞA ALTERNATİF YOL ARIYORLAR


Sandıkta galip gelemeyenlerin, sandığa alternatif bir yol arama biçimidir bu olaylar. Çevre hassasiyeti, daha farklı eylemlere paravan olmuştur. Demokratik bir yönetime karşı illegal bir başkaldırıyı ateşleme görevi yapmıştır. Beşiktaş’ta Başbakanlık Ofisi’ne şiddet kullanarak saldıran kitleler, Gezi Parkı eylemlerine sığınmıştır. Ofisin olduğu caddede bir tane sağlam kaldırım taşı kalmamıştır. Güçleri yetse oradaki dev çınarları da yıkarlardı.


“KUSURA BAKMAYIN TAYYİP ERDOĞAN DEĞİŞMEZ”


Türk bayrağını yakarak, Taksim Meydanı’na illegal örgütlerin bayraklarını asacak kadar ileri gittiler. Efendim diyorlar ki, Başbakan sert, Başbakan geriyor. Ne olacaktı? Şu AKM’den şu paçavraları indirin mi diyecektik? Şu terör örgütünün mensuplarının posterlerini indirin mi diyecektik? Güvenlik güçlerimizin başta bu işe müsade etmemesi gerekiyordu. Çatıya bunlar nasıl çıkarılır? Bu paçavralar devlet kurumunun üzerine nasıl astırılır? Bunların karşısında biz konuşunca, Başbakan sert konuşuyor diyorlar. Eğer buna sertlik diyorsanız kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez.


Ben, bu sabahki operasyonu yapan polisimize, Valimize ve İçişleri Bakanımıza teşekkür ediyorum.


GEZİ PARKI İŞGAL ALANI DEĞİLDİR


Kusura bakmasınlar, Gezi Parkı işgal alanı değildir. Adı üzerinde Gezi Parkı’dır. Gezi Parkı gösterileri, arkasında ölü bırakan şiddet eylemlerini meşru gösteren bir ambalajdan başka bir şey değildir. Asıl hedefi örtmek için kullanılmaktadır. Eylem yaptığını düşünen vatandaşlarıma seslenmek istiyorum. Taksim Gezi parkı kılıfıyla Türkiye’de büyük bir oyun oynanmak isteniyor.


TAYYİP ERDOĞAN MI ÇEVRECİ BUNLAR MI?


Taksim’de şu an eylem yapanlar, Türkiye’nin yatırım ortamına darbe vurmak isteyenler tarafından kullanılıyor. Onlar eğer samimi iseler bu ağaçlar, bir başka yere dikilecek. Biz İstanbul’a 180 km’den suyu getirdiğimiz zaman. Tünellerden suyu getirirken bazı yerlerde de ağaçları söktük. Ama biz o zaman 70 bin ağaç söktüysek, 780 bin fidan diktik. Şimdi bunu görmeyecek misiniz? İnsanlar susuz. Bidonla sudan evlere su taşınıyor onlarla yıkanılıyordu. 180 km’den dağları delerek İstanbul’a suyu getirdik. Şimdi soruyorum bunlar mı çevreci, Tayyip Erdoğan ve ekibi mi? Biz dikiyoruz bunlar yakıp yıkıyor.


“BAŞBAKAN OLARAK ÇEKİLMELERİNİ İSTİYORUM”


Oradaki tüm eylemcilerin büyük fotoğrafı görerek oynanan oyunu anlamalarını, ve samimi olanları oradan çekilmeyi istiyorum. Kendilerinden, onların başbakanı olarak bunu bekliyorum.


OTELLER YÜZDE 80 BOŞALDI


Bunlar özgürlük derken, başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmişlerdir. Şu an Taksim’de oteller yüzde 80 oranında boşaldı. Bu, esnafın özgürlük alanına müdahale değil mi?


BU İMKANLAR 10 YIL ÖNCE HAYAL EDİLEMEZDİ


Ben, AK Parti öncesini yaşamamış olan gençlerimiz için söylüyorum. Ben sizi Allah için seviyorum. Türkiye’yi biz çok zor şartlar altında bu günlere getirdik. Gençlerimizin bugün sahip olduğu imkanlar, bundan 10 yıl önce hayali bile daha kurulamayan imkanlardı. Demokrasi standartlarının rüyası bile görülemezdi. Bugün doyasıya kullanılan nice hakkı 10 yıl önce göremezdiniz. Ama biz halkımıza ve gençlerimize bu hakları teslim ettik.


SEÇİLME YAŞINI 18’E İNDİRMEK İSTİYORUZ


Gençlere o kadar güvendik ki 3 dönem uygulamasını tüzüğümüze koydurduk. 30 yaş seçilme yaşıydı, bunu 25’e kim indirdi? Ben 18 yaşla ilgili de çalışma yapın diyorum. Çünkü dünyadaki 18 yaş grubu içinde de dünyada çalışmalar var. Avrupa’nın bazı ülkelerinde seçme ve seçilme yaşı 18. Onlarda oluyorsa bizde niye olmasın.


Bunun en büyük örneği Fatih Sultan Mehmed’tir. Bir çağı kapatıp bir çağı açmıştır ve kaç yaşındadır. Dikkat etmek lazım. Gençler padişahlığa kadar gidecek değil tabi en azından bu parlamentoda yer alır.


BAŞÖRTÜLÜLER ÜNİVERSİTEYE ALINMADI


Hep zorlu süreçlerden geçtik. Gençlerin bu süreçleri okumalarını çok istiyorum. Bu ülkede inançlarından dolayı nice insanımızın hayatı karardı. Öyle değil mi? Sadece başörtüsü takıyor diye halkının yüzde 99’ı müslüman olan ülkede, üniversiteye kızlarımız gidemedi. Ve Türkiye’den yurtdışına gittiler. Çoğu Avusturya’ya gitmek zorunda kaldılar. Ben bunu İspanya’da gündeme getirdim diye partimiz hakkında kapatılma davası açıldı. Bunları yaşayan bir baba olarak ben de özgürlüklerin kısıtlanmasının ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Başörtülü kızlarımızın başörtülerinden tutmak suretiyle, onları yerlerde sürükleyenler bunun hesabını nasıl verecekler.


Bunları bize yaşatanlar sadece stotükocu siyasetçiler değil. Biz, bazı sanatçılardan, bazı çevrelerden ve bazı STK’lardan hep bu muameleyi gördük. Hani bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam diyorlar ya. Bu yeni değil. Onlara göre biz sinemadan, sanattan, estetikten, mimariden anlamayız. Biz onlara göre verilenle yetinmesi gereken, alt tabakadan gelen zenci bir güruhuz. Bugün de aynı şekilde bakıyorlar. O zaman da böyle bakıyorlardı. Biz, bizim yaşam biçimimiz ne olacak dediğimizde anlayış göstermediler. Biz Mamak zindanlarının şahidiyiz. Mamak’ta yatanları kuyrukta bekleyenlerden biri bendim. Biz Metris zindanlarının da şahidiyiz. Diyarbakır zindanlarının da şahidiyiz. Azınlığın kendi yaşam tarzını çoğunluğa nasıl dayattığını iliklerimize kadar yaşamız bir hareketiz. Ancak biz hiçbir zaman intikam peşinde olmadık. 10 yıl boyunca tek yaptığımız imtiyazları maduriyetleri gidermek, hak ve özgürlükleri tesis etmek olmuştur.


PİSLİK GÖTÜRÜYOR


Birbirimizin yaşam alanlarına müdahale etmeden, hassasiyetleri kaşımadan Türkiye’yi birlikte büyüteceğiz. Sanatçı sıfatı olanlar, gazeteci yazar sıfatı olanlar, on yılların refleksiyle bu milleti aşağılamaktan lütfen vazgeçsinler. Gençlerin arkasına saklanarak imtiyazları için mücadele verenler bu çirkin oyunlarına derhal son vermelidir. Gençlerimiz de bu çevrelere karşı çok dikkatli olmalıdır. Bakın Gezi Parkı’ndan aldığım haberler, orası pis kokudan geçilmiyor. Herhalde ne demek istediğimi anlamışsınızdır.


AKİL’LERE TEPKİ VERENLER BUNLAR DEĞİL Mİ?


Birçok kesimden birçok kişinin süreci nasıl tahrik ederek kullanmaya çalıştıklarına şahit olduk. Toplumun büyük bir kesimini terörize ettiler. Bir takım sermaye çevrelerinin bu gösterileri nasıl desteklediklerini ve tahrik ettiklerini gördük. Bugün Taksim’de ifade özgürlüğü tehdit altında diye bağıranlar, Akil İnsanlar Heyeti’nin toplantılarını basmaktan geri durmadılar. Akil İnsanlar karşınıza geldi de niye engellemeye çalıştınız.


BU MUHALEFETLE YENİ ANAYASA YAZILMAZ


Yeni Anayasa’ya da bunlar karşı. Sadece oyalama taktiği uyguluyorlar. Neymiş, süre koyamazmışız. Bu ne demek ki? Böyle bir parlamento çalışması olur mu? Her şeyin zamanlaması vardır. Geri kalmış ülkeler 6 ayda anayasa yapacak, biz 1.5 yılı doldurduk hala 45. maddedeyiz. Dürüstseniz yüklenin iş bitsin.


ANTİ KAPİTALİST GENÇLER DİNLESİN


Özellikle, Anti Kapitalist, Anti Emperyalist olduğunu söyleyen gençler  bu rakamlara dikkat etsin. 2002 yılında görevi devraldığımızda gösterge  faiz yüzde 63’tü. 116 milyar lira bütçemiz vardı. Şimdi bunlar  kapitalizmin karşısında değil mi? Kapitalizmin en önemli sömürü aracı  faiz ise. Onlara cevap veriyorum. Bu bütçenin 52 milyar lirası yani  yüzde 45’i faiz harcamalarına gidiyordu. Yani benim vatandaşımın verdiği  her verginin 100 lirada 45 lirası faiz lobisine gidiyordu. Toplanan  verginin yüzde 85’i faize gidiyordu. Bugün yüzde 15’i gidiyor. Türkiye  bütçesi bugün 404 milyar lira oldu. Faiz harcaması 53 milyar dolar oldu.  10 yılda Türkiye’nin faizi yapmak için yaptığı tasarruf 642 milyardır.  Milletin parası

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ