Ak Parti’den aday olma şartı
Yeni milletvekili adayları partilerin kapısını aşındırmaya başladı. Prof. Özsoy’a göre 6 konuda yaşanacak kritik süreç, Erdoğan’ı AK Parti adaylarında bir özelliği öne çıkarmaya zorluyor. İşte o özellik…
Kimi insan giydiği kıyafetle gittiği yerde bir başkası ile pişti olur…
Kimi gazeteler benzeşen manşetleri ile…
Kimi yazarlar kaleme aldıkları yazının içeriği, hatta birebir başlığı ile…
Benim bu defa pişti olduğum konu ise bambaşka oldu.
Teşbihte hata olmazsa,“Düşüncede pişti olmak” demek lazım belki de buna…
Şöyle ki…
2011 yılı seçim yılı. Yeni yılla birlikte ülke hızla seçim atmosferine girecek.
Yaklaşan seçim nedeniyle siyasi atmosferin analizine yönelik yazılarımızı büyük ölçüde yeni yıla ertelemişken, uzun zamandır yeni yılın ilk yazısı olarak kaleme almayı düşündüğüm yazı, “Seçimde AK Parti’den vekil olmanın 1. şartı” başlığını taşıyordu.
Yazımızda, Başbakan Sayın Erdoğan milletvekili aday listelerini hazırlarken adaylarda arayacağı ilk şartın, “sadakat” olacağının altını çizecek ve bunun gerekçelerini anlatacaktık.
“İyi ama hangi konuda pişti oldunuz ki…” diye merak edenler olacaktır.
Yılbaşı gecesi ekranlara, Almanya’da yapılacak Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’yi “Yüksek Sadakat” grubunun temsil edeceği bilgisi son dakika haberi olarak düşünce, yüzümü hafif tebessüm kapladı.
“Demek ki” dedim içimden, sadece yalın bir sadakat duygusu da yetmeyecek, 12 Haziran’daki yapılacak seçimde AK Parti’den milletvekili adayı olabilmek için, “Yüksek sadakat” gerekecek. J
Eurovision şarkı yarışmasına “Yüksek sadakat” grubunun katılmasını Başbakan Erdoğan istedi demek, değil komplo teorisi, saşma sapan birşey olur. Ama bazen komplo teorileri ile dalga da geçmek lazım. Bu düşünceden hareketle şaka yollu mevzuya girmek gerekirse, yarışmanın yapılacağı Mayıs ayı sonuna kadar “Yüksek sadakat” grubunun seslendireceği şarkı kulaklara her çalındıkça, bir bakıma adaylar için siyasi bir telkin yerine de geçecek. Gelelim mevzuya…
Kritik süreç…
Başbakan Erdoğan milletvekili aday listesini hazırlarken temel bazı noktaları dikkate alacaktır… Bunlar sırasıyla:
1- Bu coğrafyada bir partinin 3 dönem üst üste seçim kazanması çok da alışık bir durum değil. Bu nedenle partiyi zaafa uğratmak için özellikle seçim sonrası parti içine yönelik dış hamleler ve operasyonlar artacaktır. Operasyon yapmak isteyen çevrelerin en önemli kozu genellikle, üzerinde oynanacak isimlerin kimi açıkları oluyor. Bu nedenle Başbakan Erdoğan sicili temiz adaylara ağırlık verecektir.
2- Aynı düşünceden hareketle, şu an parti ve hükümet içindeki durumu ne olursa olsun, dış çevrelerce üzerinde oyun kurulabilecek şahısları seçimde aday bile göstermemesi ihtimal dahilindedir.
3- Başbakan Erdoğan’ın seçim sonrası öncelikli hedefinin bir Anayasa yapmak olduğu anlaşılıyor. Seçim kampanyasında bu yöndeki söylemleri üst seviyeye çıkacaktır. Bunun için Anayasa’yı tek başına değiştirmeye yarayacak sayısal çoğunluk önem kazanıyor. Bunu sağlamanın bir yolu da MHP’yi ya baraj altına çekmek, yada baraj üstü çizgide kalsa bile çıkaracağı milletvekili sayısının az olmasını sağlamak olacaktır. Bu nedenle bir yandan küçük sağ partileri eritmek için CHP’ye olabildiğince yüklenirken, öbür yandan BDP’yi hedefe koyarak MHP seçmenini etkilemeye çalışacaktır. Bu süreçte MHP’nin geçmişteki saygın isimlerinden bazılarını AK Parti listelerinde de görebilirsiniz.
4- Sayın Erdoğan’ın Çankaya çıkması sözkonusu olursa, Anayasa’yı değiştirmeye yarayacak sayısal çoğunluk aynı zamanda, yarı başkanlık sistemine geçmeye yönelik değişiklikler için de gerekecektir. Bu tür yasaları Meclis’ten geçirmenin yolu da, yine lidere azami “sadakat” vasfı gösteren vekillerle ancak mümkün olur.
5- Başbakan Erdoğan bu süreçte, Saadet Partisi’nde Sayın Erbakan, HAS Parti’de Sayın Kurtulmuş faktörünü de göz önünde tutacaktır. Bu süreçte partiyi yekpare tutabilmek için güvendiği isimleri Meclis’e sokma ve parti yönetiminde görev verme çabasında olacaktır.
6- Önümüzdeki süreçte bazı çevreler kendi çıkarına uygun zemin oluşturmak için Gül – Erdoğan çekişmesi olduğu yönünde yayınlara ağırlık vereceklerdir. Milletvekillerinin böyle bir süreçte Sayın Erdoğan etrafında kilitlenmesi için, doğal olarak sadakat faktörü aday belirlenmesinde önceliğini koruyan en önemli kıstas olacaktır.
Adaylar için küçük bir soru…
Şimdi gelelim mevzunun en can alıcı noktasına.
Siyasi ve stratejik analizler teorik açıdan bizim akademik uğraş alanımız. Sahaya yönelik çalışmalarımız nedeniyle pratik açıdan da güncel siyasi analizlerle ilgilenmemiz nedeniyle, her seçim öncesi olduğu gibi son günlerde de tanıdığım / tanımadığım çok sayıda ziyaretçim oldu. Çeşitli partilerden milletvekili adayı olma düşüncesindeki insanlar genel durum nedir / ne değildir şeklinde fikrimizi almak üzere yanımıza uğruyorlar.
Özellikle AK Parti’den aday olmak isteyenlere ilk sorumuz şu oluyor; “Başbakan Erdoğan ile tanışıyor musunuz? Sizi ne ölçüde tanıyor…”
Lidere sadakat konusunun her zamankinden çok daha önem kazanacağı böyle bir süreçte Sayın Erdoğan’ın yeterince tanımadığı isimleri listelerin en gösterişli yerlerine yazması imkansız görünüyor. Özellikle garanti milletvekili çıkarılabilecek yerlere en güvenilir isimler yerleştirilecektir. Onun dışındaki dolgu isimler de bile ciddi referanslara ihtiyaç duyulacaktır.
Aday adaylarının sayısının artması genel merkezleri rahatsız etmez. Aksine, kişi başı en az 3, 5, 10 bin lira gibi rakamlarla adaylık başvuru ücreti alınacağı düşünülürse, eski parayla en az 15-20 trilyon liranın kasaya girmesi ve bu kaynağın seçim kampanyasında kullanılması da ihtimal dahilinde. Liderin gözüne girmekle ilgili aynı durum seçimde yüzde 28-33 aralığında oy alması ve son 5 genel seçimdeki en yüksek milletvekili sayısına ulaşması beklenen CHP için de geçerli.
Hem CHP’den hem AK Parti’den aday adaylarına şimdilik tavsiyem, parti içindeki konumu ne olursa olsun, “ben seni aday yaptırırım” diyen arabuluculuğa soyunmuş uyanıklara para kaptırmamaları yönünde. Listelerle ilgili kararı parti üst yönetimleri değil, doğrudan liderler verecek. İlk kez bu seçimde, partilerin kadro zenginliği değil, büyük ölçüde doğrudan liderlerin kendileri oylanacak. Soru basit? Erdoğan mı Kılıçdaroğlu mu?
İki kutuplu hale gelecek seçim atmosferinde tüm sağ seçmenlerin yüzde 75’i AK Parti’ye, tüm sol seçmenlerin yaklaşık yüzde 90’ı CHP’ye oy verecek (dikkat ediniz, yazdığım rakam oy oranları değil).
Konuya devam edeceğiz…
Not: 5 Ocak çarşamba akşamı saat 19.00’da, seçim yılı olan 2011’de Türkiye’yi nelerin beklediğini analiz etmek üzere, Prof. Dr. Mahir Kaynak ile karşılıklı bir sohbetimiz olacak. Konuya ilgi duyan okuyucularımızı, Ümraniye Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’ne bekliyoruz. (0216 443 56 00) Davetlimizsiniz efendim…
Prof. Dr. Osman ÖZSOY – HABER 7
www.osmanozsoy.com.tr – http://twitter.com/ozsoyosman