Abdullah Gül’den Basılmamış Kitap hakkında açıklama
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Şık’ın kitap taslağının toplatılmasıyla ilgili, ”Bütün bunlar herhalde..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Şık’ın kitap taslağının toplatılmasıyla ilgili, ”Bütün bunlar herhalde o gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Ama savcılar bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüzbinlerce sattıracaklar” dedi.
Gül ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen Çankaya Köşkü’ndeki baş başa ve heyetlerarası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin, ”Türkiye’de yazılmamış kitaplar toplatılıyor. Demokraside gelinen nokta bakımından çelişki değil mi?” sorusu üzerine bu konuyla ilgili daha önce bir açıklama yaptığını hatırlattı.
Bu olayların Türkiye’nin gerçek görüntüsünü yansıtmadığı ve Türkiye’nin görüntüsüne gölge düşüreceği kaygısı taşıdığını söylediğini ifade eden Gül, şöyle devam etti:
”Türkiye’de insanlar istediğini yazabilirler, istediğini de söyleyebilirler. Benim aleyhimde yazılmış hatta organizeli olarak da yazılmış kitapların piyasalarda olduğunu biliyorsunuz. Sayın Başbakan’ın aleyhinde de yazılmış kitapların piyasalarda olduğunu biliyorsunuz. Ben doğrusu daha önce yaptığım açıklamanın çerçevesinde bu olup bitenleri yakından takip ediyorum. Benim açımdan doğru olmadığı kanaatindeyim ama mahkemelerin, savcıların bizim bilmediğimiz başka bir bildikleri varsa bunun da bir an önce mahkeme süreci içerisinde ortaya çıkmasını isterim. Gazeteciler takip edeceklerdir, düşündüklerini, gördüklerini her şeyi istedikleri gibi yazacaklardır. Bu ayrı bir meseledir. Ama bir insanın ‘gazeteciyim’ diye eğer başka bir suç işleme hakkı söz konusu değildir. Herhangi bir şekilde kitap yasak etmenin bugünkü Türkiye’ye hiç yakışmadığını, bağlantısı başka bir şey ise onu da bir an önce açıklamalarını ve bir an önce ortaya çıkmasını isterim.
Daha da bir cümle söyleyeyim size belki biraz çarpıcı olacak. Bütün bunlar herhalde o gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Ama savcılar bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüz binlerce sattıracaklar.”
”TÜRKİYE’DEKİ DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI STANDARTLARI SORGULANIRKEN İNSAFLI OLUNMASI GEREKİR”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları standartları sorgulanırken insaflı olunması gerektiğini belirterek, ”Herkes kurallar çerçevesi içerisinde, kanunlar, nizamlar içerisinde demokratik hak ve hukukunu kullanabilir. Bu çerçeve içerisinde eleştirilerini yapar. Gösterilerini yapabilir, her şeyi yapabilir. Ama bunların, her şeyin kanunlar, nizamlar çerçevesi içerisinde olması gerekir. Bunun ötesindeki davranışların bütün halkımız tarafından da doğuda da batıda da her tarafta hoş karşılanmayacağı inancındayım” dedi.
Gül, Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen ile Çankaya Köşkü’ndeki baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından düzenlediği ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Gül, Kayseri’de ortaya çıkan çocuk cinayetlerinin ardından idam cezasının yeniden tartışıldığı anımsatılarak bu konudaki değerlendirmesinin sorulması üzerine, ”İdam cezası kaldırıldı ama ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası var. O da idam gibi” dedi.
Bir gazetecinin BDP ve Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) ”Sivil İtaatsizlik Eylemi”ni hatırlatması ve ”DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ‘Libya ve Mısır’da özgürlük çığlıkları yükseliyor. Bizim haykırışımız daha büyük olacak’ dedi. Bu bir meydan okuma olarak yorumlandı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Gül, kimin ne dediğini dinlemediğini, böyle bir açıklama var mı yok mu bilmediğini söyledi.
Gül, şöyle konuştu:
”Bu benzetmeler yersiz benzetmeler. Herkes, birazcık vicdanı olan herkes bunu görür. Böyle bir benzetme, bunlar doğru şeyler değil. Unutmayın ki AB ile tam üyelik müzakereleri yapabilmek için Türkiye’nin bir şartı yerine getirmesi gerekirdi, o da Kopenhag Siyasi Kriterleri. Türkiye bu siyasi kriterleri yerine getirmiş. Bu ne demektir? Türk demokrasisinin, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerinin AB seviyesinde, kabul edilebilir seviyeye gelmiş olmasıdır. Türkiye bunları eğer yerine getirmemiş olsaydı AB ile müzakereye zaten başlayamazdı. Dolayısıyla Türkiye’deki demokrasi, insan hakları standartları sorgulanırken insaflı olunması gerekir. Bunu söyledikten sonra biliyorsunuz hemen şunu da söylüyorum Türkiye’nin hala reformlar yapması hala hukuk ve demokratik standartlarımızı yükseltmek için çaba göstermemiz gerekir. Ve bunun da daima önderliğini yapıyorum. Hergün de Türkiye’de yeni güzel şeyler bu şekilde oluyor ve olacak da. Herkes kurallar çerçevesi içerisinde, kanunlar, nizamlar içerisinde demokratik hak ve hukukunu kullanabilir. Bu çerçeve içerisinde eleştirilerini yapar. Gösterilerini yapabilir, her şeyi yapabilir. Ama bunların, her şeyin kanunlar, nizamlar çerçevesi içerisinde olması gerekir. Bunun ötesindeki davranışların bütün halkımız tarafından da doğuda da batıda da her tarafta hoş karşılanmayacağı inancındayım.”
”İLHAM KAYNAĞI OLABİLİRİZ”
Cumhurbaşkanı Gül, Finlandiyalı bir gazetecinin ”Türkiye Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki ülkelere demokratik bir model olarak gösteriliyor. Sizce bu ülkelere Türkiye nasıl bir demokratik model olabilir? Hangi alanlarda model olabilir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
”Bize bu soru sorulduğunda daha çok şu şekilde cevap veriyorum, model olmaktan ziyade bir ilham kaynağı olabiliriz. Türkiye bildiğiniz gibi nüfusu Müslüman olan bir ülke ama aynı zamanda demokrasiyi, Avrupa tipi bir demokrasiyi, serbest piyasa ekonomisini gerçekleştiren bir ülke. Bu anlamıyla da son yıllardaki başarımız sadece uzaktaki dostlarımız değil yakın dostlarımız komşularımız tarafından çok yakın takip ediliyor. Ve çok da takdir ediliyor. Libya, Tunus, Mısır ve diğer Ortadoğu ülkeleri bir çok Müslüman ülke Türkiye ile zaten tarihi bağları var. Bir çok kültürel, tarihi ortak yanlarımız var. Dolayısıyla birbirimizi etkileme, takip etme imkanımız daha çok. O anlamda baktığımızda hepimizin birbirimizden alacaklarımız var. Ama söylediğim gibi Türkiye’nin ekonomik başarıları, demokrasi yönünde attığı çok köklü adımlar, bütün bunlar, yaptığı çok köklü reformlar bölge ülkeleri tarafından bahsettiğiniz ülkeler tarafından çok yakın takip ediliyor. Sadece siyasetçileri değil, entelektüelleri, gençler çok yakın takip ediyorlar. Ve eminim ki karşılıklı etkileşim söz konusu oluyordur. Ama bütün bunların müspet yönde olduğunu da herkesin görmesi gerekir.”
Türkiye’nin 2005 yılında AB ile fiili müzakerelere başladığı ilk günü, İslam ülkelerinden 275 gazetecinin büyük bir ilgiyle izlediği örneğini veren Gül, ”Müzakereler başladıktan sonra da çok büyük bir coşkuyla bütün bunları, çok büyük bir müspet haber olarak kendi ülkelerine geçmişlerdi ve daima basın-yayın kuruluşlarında Türkiye ile ilgili hep pozitif anlatımlar olur. ‘Türkler bunları, bunları başarabildiklerine göre biz niye yapmıyoruz’ diye sorgularlar. Bütün bunların hep olumlu ama dolaylı katkıları olduğu kanaatindeyim” diye konuştu.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen:
Söyleyecek bir şeyim yok. Basın çalışanlarının olduğu gibi vatandaşların da ifade özgürlüğü var.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen, Türkiye’nin AB sürecinde hep “üyeliğin ne zaman olacağının” konuşulduğunu belirterek, “Düğünden çok bahsetmeyin, evlilikten bahsedin” dedi.
Halonen, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile düzenledikleri ortak basın toplantısında, Finlandiya ve Türkiye arasındaki iyi ilişkilere değinerek, her yıl yaklaşık 150 bin Finli turistin Türkiye’ye geldiğini söyledi.
Kendisinin de Türkiye’ye turist olarak geldiğini ve Adana, Mersin ve Kapadokya’yı gezdiğini ifade eden Halonen, “İkili ilişkilerimiz mükemmel. Türkiye’nin ekonomisinin hızla büyüdüğünü biliyorum. Birçok alanda işbirliği yapabiliriz. Bunlardan birisi yenilenebilir enerji kaynakları” diye konuştu.
Toplum içinde hem kadının hem de erkeğin potansiyelinin kullanılmasının en iyi neticeyi vereceğini de dile getiren Halonen, Finlandiya Parlamentosunun yüzde 42’sinin kadın olduğunu, hükümette ise kadın oranının daha fazla bulunduğunu belirterek, Türkiye’nin belki haziran ayındaki seçimlerde kendilerini geçebileceğini ifade etti.
Avrupa Konseyi ve BM’de Türkiye ile ortak çalışmalar yaptıklarını kaydeden Halonen, Finlandiya’nın, Türkiye’nin AB müzakerelerini destekleyen bir ülke olduğunu ifade ederek, “En kısa zamanda sizi AB üyesi olarak görmek istiyoruz” dedi.
Halonnen, AB içinde katılım sürecinin hiçbir zaman “basit” olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
“AB ye bu kadar yıldır üyeyiz. SSCB’nin çöküşünün ardından gerçekleşen yoğun bir katılım döneminin de tecrübesiyle diyoruz ki: Düğünden çok bahsetmeyin, evlilikten bahsedin. Bu ne demektir; bunu espriyle karışık söylüyorum, ama genellikle aday ülkelerde hep “ne zaman” sorusu sorulur. Ve genellikle ‘düğünler ne zaman olacak’ diye sorulur. Ama esas önemli olan evliliğin kendisidir. Evlilik nasıl gidecektir? Evliliğin getirdiği ortak hayata hazırlanmaktır önemli olan.”
AB’de Türkiye’nin tanıtımı konusuna da değinen Halonen, “Biz Türkiye’nin tanıtımı için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bazı ülkelerin Türkiye’nin AB üyeliğine neden bu kadar tereddütlü yaklaştığını bilmiyoruz. Siz müzakerelere hızlı devam etmelisiniz. Türkiye ile AB çok daha büyük ve güçlü olacaktır” dedi.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Halonen, “Ergenekon” soruşturması kapsamında gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin sorularla ilgili olarak, ifade özgürlüğünün her vatandaşın hakkı olduğuna ve basın özgürlüğünün önemine işaret etti. Halonen, “Medya mensuplarının da yasalara uygun hareket ediyor olması gerekir. Mahkemelerde çalışan resmi yetkililer, savcılar, hakimler, ve diğer görevliler, uzmanlık alanlarına giren bu konuları takip ediyorlardır” diye konuştu.