Haber 16

İstanbul’da yakalanan üst düzey PKK’lı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ”İsmini söylemeyeceğim, PKK örgütünün üst düzey yöneticilerinden biri İstanbul’da yakalanmıştır” dedi.

İstanbul’da yakalanan üst düzey PKK’lı
  • Gündem / Son Dakika
  • 04 Aralık 2011
  • İstanbul’da yakalanan üst düzey PKK’lı için yorumlar kapalı
  • 305 KEZ OKUNDU

Arınç, Bursa’dan yayın yapan Bursa TV’de konuk olduğu bir programda kadın gazetecilerin sorularını yanıtladı.


Bir basın mensubunun, ”Kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıl dönümünde konuğumuz oldunuz. Meclis’te özellikle PKK’nın siyasal simgesi olan kişilere sayın denmesine nasıl baktığınızı bilirken, PKK’nın para bastığı ortaya çıktı. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?” şeklindeki bir soru üzerine Arınç, şöyle konuştu:


”Bayanların gözüyle siyasete bakmanın ayrı bir özelliği var. Ama siyasette de kadın zarafetinin, dikkatinin, nezaketinin mutlaka siyasete yansıması gerekirdi. Milletvekili olduğumuzdan, AK Parti’nin kuruluşundan itibaren kadın siyasetçileri özendirmeye ve teşvik etmeye çalıştık. Bu yıl yapılan seçimlerde partimizdeki kadın milletvekili sayısı yüzde 100 arttı. Daha ileriye taşıma düşüncesindeyiz. Sadece milletvekili olarak değil il ve ilçe başkanlığından belediye başkanlığına kadar mümkünse kadın siyasetçiler olmalı. Seçilme yaşı 25’e indirildi. Bunda AK Parti öncü rol oynadı. 25-30 arasında olan 7 milletvekilimiz parlamentoya girdi. Diğer partiler de özen gösterdiler. AK Parti’de kadın ve genç milletvekilinde çok öndeyiz.”


”Amanoslar temizlendi”


Sorunun terör örgütü PKK ile ilgili bölümüne ilişkin olarak da Arınç, şunları söyledi:


”PKK, bir terör örgütü, Türkiye’nin başının belası. Sadece bizim değil, çevremizdeki ülkelerde de çok büyük rahatsızlıklar meydana getiriyor. 30 yılı geçti, bu örgütle mücadele ediyoruz. 24-25 şehidimizle birlikte çok üzüldüğümüz, gözyaşı döktüğümüz, sıkıntı duyduğumuz günlerden bugün terörle mücadelede en başarılı noktaya geldik. Açık yüreklilikle söylüyorum, son 3 aydır güvenlik güçlerimizin, başlarında komutanları ve amirleriyle sınır içi ve dışında, dağda, şehir merkezinde yürüttükleri tüm operasyonlar başarılı olmuştur. Şu anda, ismini söylemeyeceğim PKK örgütünün üst düzeyinden biri İstanbul’da yakalanmıştır. Bizim için çok önemliydi Amanos Dağları’nda sayıları 50’yi geçmediği bilinen örgütün bir şebekesi, yıllardır zarar veriyordu. Amanoslar, coğrafi bakımdan girilmesi, mücadele edilmesi zor yerlerdi. Hatay’da, İskenderun’da askeri birliğe ve polislere karşı saldırı düzenlemişlerdi. O günden bu yana Başbakanımız, talimat vermişti ‘Amanosları temizleyeceksiniz’ diye. Amanoslar şimdi temizlendi. Bütün örgüt üyeleri, elleri kırıldı, çökertildi, silahlarıyla birlike yakalandı. Umarım Amanoslar’dan bir daha saldırı duymayacağız.”


Siirt, Bitlis, Hakkari, Yüksekova ve Şırnak’ta operasyonların başarıyla devam ettiğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:


”PKK, dış destekli terör örgütü ve dış destekli olması, bu mücadeleyi zorlaştırıyor. Uyuşturucu, sigara trafiğini onlar yönetiyor. Dışardan haraç yoluyla topladıkları paraları gönderiyorlar. Bunların yanında para basmak veya gayri hukuki suç örgütleriyle ilişki kurmak, onlar için çok olağan. Topyekun mücadele içindeyiz. ABD, iki kez karar aldı, belli isimleri kara listeye koydu, onların mal varlıklarını dondurdu. Onları uyuşturucu suçuyla itham etti. Onlarla ilgili çok önemli kararlar aldı. AB üyesi ülkelerden de buna benzer kararlar çıktı. Bu, onların işlerini zorlaştırıyor. Mücadeleyi daha iyi sonuca ulaştırmamız için dış desteğe ve onların kaynaklarını kurutacak tedbirlere ihtiyacımız var.”


Dersim sorusu…


Bir gazetecinin Dersim tartışmalarına ilişkin sorusu üzerine Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim olaylarına ilişkin, ”Devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ben diliyorum, CHP’nin de bu olaylarla ilgili özür borcu var” dediğini anımsattı.


Arınç, geçen guma günü Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonunu kabul ettiğini anlatarak, bunların içinde Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat’ın da yer aldığını söyledi.


Ziyarette yetkililerin, Dersim Dernekleri Federasyonu olarak daha önce yaptıkları çalışmaların dosyalarını getirdiklerini belirten Arınç, şöyle konuştu:


”250’den fazla olayların canlı tanıklarıyla, çocuklarıyla yapılmış röportajları içeren CD’leri, takvimleri getirdiler. ‘Sayın Başbakanın olayla ilgili açıklamalarını takdirlere izliyoruz. Bu bizim tarihimizdir. Bu tarihimizden dolayı ızdırap çeken binlerce, milyonlarca insan var. Bunların arkasından kan gütmüyoruz intikam duygusuyla da hareket etmiyoruz. Bu acıyı günün birinde, birisinin kabul etmesi gerekiyordu. Bu da Başbakandır. Hemşehrimiz olarak sayın Kılıçdaroğlu’ndan da aynı tavrı bekliyorduk ama O’nu bulamadık. Size gelişimizin sebebi de TBMM’de araştırma komisyonu kurulabileceğini, Dersim olaylarıyla ilgili bir rapor hazırlanabileceğini söylemiştiniz, biz bunu da çok önemsiyoruz. Böyle komisyon kurulabilir mi? siz ne yaparsınız?” diye sordular. Cin şişeden çıktı, Dersim üzerindeki ambargo kalktı. Dersim konuşulamaz, üzerinde durulamaz bir noktaydı. Tarihimizdeki böyle karanlık noktalar olduğunu biliyorum. Yakın tarihe merakım var. Özellikle tek partili siyasi dönemde devletin, parti olduğu dönemde, şüphesiz buna benzer çok yanlışlıkların olduğu çiziliyor ve yazılıyordu.”


”Gerçekler araştırılıyor”


Bülent Arınç, Dersim olaylarının binlerce, insanın ölümüne yol açtığı, bir o kadarının sürgünlere gönderildiği, çocukların aileler yanına evlatlık olarak verildiğinin bilindiğini dile getirerek, ”Tarihimizin acı sayfalarını tekrar gündeme getirmenin Türkiye ve bundan sonraki siyaset açısından da ne kadar faydası var, tartışmayacağım. Siyasetçiye düşen, toplumsal barışmayı temin etmek için Türkiye’deki bu travmaları ortaya koyması lazım. Bu travmanın sebep ve sonuçlarını ortaya koyması lazım. Bundan sonra böyle olayların yaşanmamasının tedbirlerinin alınması lazım” dedi.


AK Parti döneminde gerçeklerin araştırıldığına dikkati çeken Arınç, şunları kaydetti:


”Savcılar, hakimler, inceleme yapıyorlar, davalar açıyorlar. 12 Eylül darbesi, yargıya havale edildi, 28 Şubat darbesi veya postmodern darbesi yargıya havale edildi. Demek ki, yasalara aykırılık bugün suç olarak kabul ediliyor. İnsan hakları ihlalleri, kötü muamele, işkence Türkiye’de sıfır toleransla karşılanabiliyor. Dersim için böyle kabulde bulunursak, Dersim’in konuşulması, araştırılması da mümkün hale gelebilir. ‘Devlet yanlış yaptığı için 1937 olayları nedeniyle Tunceli, Dersim halkına böyle işkence reva görülmüştü. Ama bunlar, o dönemde kaldı, o dönemin CHP’si hükümeti yok. Türkiye’de yeni dönem başladı. Bu acılar yaşanmayacak. O tarihlerde ölenlerden, onların yakınlarından, sürgün edilenlerden, özür diliyoruz, onlarca kucaklaşıyoruz. Bundan sonra böyle acı yaşanmayacak’ dese Hükümet de büyür CHP de büyür. Bunları yapanlar da utanır mahcup olurlar.”


”Tunceli’deki siyasi düşünce…”


Arınç, Van’ın Özalp ilçesinde yaşanan Mustafa Muğlalı olaylarını anımsatarak, şöyle devam etti:


”Çok şükür 85 ildeki kışlaların isimleri tamamen değişti. Şehitlerin adı verilmeye başlandı. Katilini veya celladını sevme psikolojisi izah edilebilir, bunlar üzerinde konuşulabilir. Tunceli’ye karşı bir saygısızlık yapmış olmayalım, orada yaşayan halka karşı. Onun psikolojik vaka olduğunun ben de farkındayım. Tunceli 120-130 bin nüfusu var. TBMM Başkanıyım. Orada özürlüler için rehabilitasyon merkezi yapılacaktı. Tunceliler geldiler, bana projeyi açtılar. O zaman TBMM Başkanı olarak temsil gideri olarak 125 bin lira katkıda bulundum. Onlar para topladılar, bitirdiler, rehabilitasyon merkezi açılışına beni davet ettiler. Ben de gittim. DTP’li belediye başkanı var. Belediye başkanını ziyaret ettim. Sonra valilikte brifing verilirken bir şey dikkatimi çekti. Cumhuriyet tarihinin en başarılı projesi KÖYDES projesidir. AK Parti’ye puan kazandıran budur. Bana verilen rakamlara baktım. Manisa’ya gelen KÖYDES rakamlarından fazla. Manisa’nın 1 milyon 310 bin nüfusu var. O’nun onda biri Tunceli, 130 bin bile değil. Valiye ‘rakamlar doğru mu?’ diye sordum. ‘Doğru’ dediler. Halka, ‘sizin 10 misli büyük ilden geliyorum. Bana gelen KÖYDES parası son 3 yılda, size gelenden daha az. Sizin daha çok ihtiyacınız var. Hükümetimiz size pozitif ayrımcılık yapmış. Buna isyan mı teşekkür mü edilir?’ dedim.”


Orada yolsuz ve suyu olmayan yer bırakmadıklarını dile getiren Arınç, ”Köylerin hepsine parke taşı gitti çok güzel yatırımlar oldu. Şimdi halkımız, geleneksel refleksle CHP’ye çok oy veriyor. Referandumda ‘hayır’ oylarının yüksek olduğu yer Tunceli. Bırakalım onları tercihleriyle başbaşa. Tunceli’deki siyasi düşünce, bu vesileyle bundan sonra değişecektir. Bugünkü CHP ve Kılıçdaroğlu’nun tutumu, kendi içlerinden çıkmış hemşehrilerinin kendilerini sahipsiz bırakması karşısında eminim orada ciddi uyanış ve farklı tercihe yol açacaktır” dedi.


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ”Kılıçdaroğlu’nun bir genel başkanlık ve liderlik sorunu olduğu açık. Dolayısıyla CHP kendi içinde bütün dinamikleriyle bu eksiği giderecektir” dedi.


Bursa’dan yayın yapan Bursa TV’ye konuk olan Arınç, kadın gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin CHP’yle ilgili sorusu üzerine Arınç, ”CHP içindeki iç meseleleri hiç konuşmayalım. O onların iç meselesi olsun ama Kılıçdaroğlu’nun bir genel başkanlık ve liderlik sorunu olduğu açık. Dolayısıyla CHP kendi içinde bütün dinamikleriyle bu eksiği giderecektir” ifadelerini kullandı.


AK Parti’nin bir şansının güçlü bir iktidar oluşu, ikinci şansının da muhalefetin boşluğunu dolduracak noktada bulunmaması olduğunu dile getiren Arınç, ”Muhalefetin güçlü olması gerekir. Güçlü bir muhalefet var mı? Yok. İşte ancak elimizdeki muhalefet bu. Her şeye kötü diyen, ağzını açtığı zaman bağırıp çağıran, hakaret eden, suçlayan ama kendisi iktidar olduğunda ne yapacağını hiçbir zaman göstermeyen bir muhalefet var” diye konuştu.


Arınç, partilerin kimlikleri olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:


”Bakınız partilerin kimlikleri vardır. Bizim kimliğimiz muhafazakar demokrat kimliktir. Nedir, ne anlama gelir? Geçtiğimiz kongrelerde, siyaset akademisinde bunları konuştum. Sağcı parti, solcu parti kalmadı. Sosyal demokratlar var, demokratik sol var, sosyalist var, merkezciyim diyenler var, merkezi sağdayım diyenler var. Şimdi biz muhafazakar demokrat bir parti olmamıza rağmen ben Meclis Başkanlığımda ve diğer dönemlerde, Avrupa’ya gittiğimizde veya Avrupa’dan konuklarımız geldiğinde bize hep sosyal demokrat bir parti gözüyle baktıklarını gördüm. CHP’yi sosyal demokrat parti olarak kabul etmiyorlar. Sizin icraatlarınıza bakıyoruz, yaptığınız icraatların hepsi bizde sosyal demokratların yaptıkları diyorlar. Bizim AB’de müzakerelere başlamamızın ve Türkiye’ye olumlu kanaatlerin büyümesine yol açan şey bizim hükümette yaptığımız icraatların, fikir ve ifade özgürlüğü, anayasa değişikliği, eğitimde, sağlıkta ve diğer sektörlerde yaptığımız hizmetler insan odaklı ve vatandaş odaklı hizmetlerdir. Gerçek bir sosyal demokrat partisinin de insana yönelik, insani tüm faaliyetlere bir sosyal gözle bakması gerekmektedir.”


Türkiye’de fikir ve düşünce özgürlüğünün olmazsa olmaz bir gerçeklik olduğunu vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:


”Yani o tasnife göre söylüyorum, sol veya sağ kendisini ne ile ifade ederse etsin insanlar şiddetten uzak kaldığı sürece, sadece yazıyor, konuşuyor, fikirlerini tartışıyorsa, bu insanlara komünist gözüyle, gerici gözüyle vesaire gözüyle bakılmasına engel olmak için de ben herkesin davasını takip ettim. Dolayısıyla konuşan insandan zarar gelmez. Dolayısıyla ben fikir ve düşünce özgürlüğü bağlamında her düşünce sahibinin eğer bana düşmüşse savunmaya gayret ettim. Ama 12 Eylül sonrasındaki ülkücü kardeşlerimizin avukatlığını da yapmışımdır.”


Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağ-sol, laik-yobaz çatışmalarının geçmişte ülkenin travması olduğuna dikkati çeken Arınç, ”Çok şükür AK Parti döneminde bütün bu sıcak çatışma noktalarını bitirmeye gayret ettik. Dolayısıyla bunda ne kadar başarılı olursak, toplumsal barışta da o kadar güçlü olacağız. Ben bu konuyu toplumsal barış açısından çok önemsiyorum. İnşallah Dersim ve benzeri olaylar, yani kimseyi de böyle bir köşeye sıkıştırmak, yargılamak, idam etmek sevdasında değiliz” dedi.


Arınç, ”Gerçekleri gerçek olarak kabul etmek üzüntü duyulacak bir olaysa bundan üzüntü duymak, gerçekleri gerçek olarak kabul etmek faydalı, sevinçli bir olaysa bundan da iftihar etmek bizim övüncümüz olmalı. Bunu yaparsak büyük bir devlet oluruz. Yoksa gerçeklerin üzerini örtelim, konuşmayın, yazmayın, çizmeyin ama günün birinde bunlar ortaya çıkıyor” diye konuştu.


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ”O güne kadar Silivri’ye yönelmiş olan gözler, bu sefer şikeye dönmüş oldular. Baktım ki bu sefer, ‘Bu kanun çıksın’ diye koşanlar, ‘Aman bu kanundan yandık Allah değişsin’ demeye başladılar. Bunu etik bulmadım” dedi.


Arınç, Bursa’dan yayın yapan Bursa TV’de konuk olduğu bir programda kadın gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir kadın basın mensubunun, ”Kadına Şiddet Yasası, alt komisyonlardan geçemediği için önce Sporda Şike Yasası alındı. Meclis’te bile kadın halen ikinci sırada mıdır Sayın Bakanım? Yani spordan bile sonra mı geliyoruz biz, Türkiye’de sizce?” sorusu üzerine Arınç, şöyle konuştu:


”Şöyle bir yanlışımız olabilir. Bu bir sporda şiddetin önlenmesi ve şike yasası. Yani şike diye yazmıyor yasada ama tam ismi neydi bilmiyorum, sporda şiddetin önlenmesi ve bilmem ne yapılması. O seçimden önce çıktı. Yani mayıs belki. Tabi ben o zaman çok incelikleriyle ilgilenmedim ama bir konsensüsle ve hem bu kulüplerin veya Federasyon’un onaylamasıyla, hem de parlamento içindeki partilerin evet demesiyle çıkmıştı. Biz de bazen uzlaşma olduğu zaman iş çok çabuk yürüyor. Kadına karşı şiddetle ilgili geçtiğimiz günlerde biz bir anlaşmayı kabul ettik ve Resmi Gazete’de de yayımlandı. Sağolsun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahin, bunu çok güzel takip etti ve büyük bir başarıyla kabul edildi.”


Sosyal yapının daha da güçlenmesi gerektiğini anlatan Arınç, şöyle

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ