39 Yıl sonra Türkiye
Vizyon 2050 raporunda bir kez yakalanacak bir nüfus fırsatı doğduğu belirtilerek “Doğru politika uçurur…
Vizyon 2050 raporunda bir kez yakalanacak bir nüfus fırsatı doğduğu belirtilerek “Doğru politika uçurur. Yanlış yapılırsa batarız” denildi.
TÜSİAD’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı ‘Vizyon 2050’ raporu, önümüzdeki 50 yılın en önemli fırsatının nüfus değişimi olduğunu ortaya koydu. Çarpıcı rapor ve ekonomi dünyasının önde gelen isimlerinin görüşleri Radikal gazetesinde yer aldı.
DOĞRU GİDERSE DÜNYANIN İLK 10 DEVLETİ ARASINA GİRERİZ
“Demografik fırsat penceresi bir ülkenin tarihinde bir kez ortaya çıkar” denilen raporda eğitim, şehircilik, yeşil enerji gibi bir dizi sürdürülebilir politikanın uygulanması halinde nüfus değişiminin Türkiye’yi dünyanın en güçlü ilk 10 devletinden biri yapabileceği vurgulandı.
Prof. Haluk Gerçek, Prof. Nuran Zeren Gülersoy, Doç. Nilgün Cılız ve Hale Altan Ocakverdi tarafından hazırlanan raporda nüfus değişimi şöyle ortaya konuldu: Nüfus 2050’de 99.7 milyon olacak. Doğurganlık hızı yüzde 2,5’ten 1,8’e düşecek. Çalışma çağındaki nüfus oranı yüzde 64,5’ten 2020’de 68,6’ya ulaşacak. Bağımlı nüfusun payı azalacak. 74.3 olan yaşam ümidi 77.8 yıla kadar yükselecek. Hanehalkı büyüklüğü 4.5 kişiden, 2050 yılında 3.3 kişiye kadar gerileyecek. 26 milyon 914 bin olan okul çağındaki nüfus 2050’de 24 milyon 794 bine inecek.
Citigroup Kurumsal Müşteriler Başkan Yardımcısı Samuel A. Di Piazza: Türkiye’nin 10 büyük ekonomiden biri olması için her şey yerinde. Bütün mesele kaynakları rekabetçi bir şekilde kullanabilmesi. Türkiye, 21. yüzyılın kritik bir aktörü olabilir.
Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi Başkanı Björn Stigson: Artık eskiden yaptığımız gibi işleri yapamayız. Günümüzde bir ‘yeşil rekabet’ yaşanıyor. En olumlu gelişme ‘sürdürülebilir kalkınmanın artık rekabet edilir bir alan haline gelmiş olması.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı Galya Frayman Molinas: En çok üzerinde durmamız gereken nokta sürdürülebilir kalkınmadır. İş dünyası, bu yaklaşımı temel alıp rekabeti arttırabilir ve küresel pazarda fark yaratacak fırsat yakalayabilir.
Türkiye’nin önündeki riskler ve fırsatlar
FIRSATLAR:
Nüfus artış hızı yavaşlarken, çalışma çağındaki nüfus artacak. Bu Türkiye’ye önemli fırsatlar sunacak.
Doğurganlığın azalması kadını işgücü piyasasına yöneltecek. Kadının eğitim düzeyi de yükselecek.
Eğitim çağı nüfusunun iki milyonun üzerinde azalacağı bir dönem başlayacak ve demografik baskı giderek azalacak. Böylece tüm kademelerde kalite yaygınlaşabilir.
Yükseköğretimde hem devlet
hem de vakıf üniversitesi yatırımlarının yoğunlaşmaya başladığı bir dönemde nüfus avantajı kaliteyi geliştirme açısından önemli bir fırsattır.
RİSKLER:
Gerekli istihdam sağlanamaz, işsiz-lik patlar. Bu da yoksulluğu arttırır, toplumsal refahı tehdit eder. ‘Demografik fırsat’ ‘demografik kâbusa’ dönüşür.
65 ve üzeri yaş grubunun artması toplumsal yükümlülükleri ağırlaştırır. Sağlık politikalarında dengeyi bozar.
Sosyal güvenlik sistemi zaafa uğrar. Hızlı kentleşme ile birlikte, eğitim, sağlık, ulaştırma alanlarında altyapı sorunları daha da belirgin hale gelir.
Eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılması için gerekli adımlar atılamadığı takdirde ulusal düzeyde “sosyal ve ekonomik sorun” oluşturma riskini bünyesinde taşır.