Kayıp paraların ve Erbakan’ın sırrını açıkladı
Aziz Yıldırım’ın avukatı olarak tanınan Faik Işık, şike soruşturmasının yanı sıra, Süleyman Mercümek…
Aziz Yıldırım’ın avukatı olarak tanınan Faik Işık, şike soruşturmasının yanı sıra, Süleyman Mercümek davası, kayıp Bosna paraları davası, Sivas olayları davası gibi kamuoyunda tartışılan bir çok önemli davanın da avukatlığını yaptı.
Faik Işık’ın meslek hayatı ise ilk olarak bugün AK Parti İstanbul Milletvekili olan ve dört dönem İstanbul Bağcılar Belediye Başkanlığı yapmış Feyzullah Kıyıklık’nın ofisinde şekillenir. Tam da o yıllarda Yasın El-Kadı Türkiye’dedir. Milli Gazete yazarlarından M. Fatih Saraç, Faik Işık ile Yasin El-Kadı’yı buluşturur ve Türkiye’deki yatırım planlarını anlatır.
Yasin El-Kadı bir süre sonra Saraç ve iki Suudi Arabistanlı yatırımcıyla Türkiye’ye gelir. Çizgi film üretmek, sanat atölyeleri kurmak istediklerini söylerler. Işık, hükümetten yatırım izinlerini alır ve şirketleri kurar. Ella Film ve Prodüksiyon isimli şirket, ‘İstanbul’un Fethi’ ve ‘Çanakkale Zaferi’ gibi çizgi filmler üretir. Caravan (Kervan) ismiyle kurulan gıda şirketiyse daha sonra BİM marketlerine dönüşür. “BİM’in avukatlığını yapacaktım. Ancak diğer kurucu ortak Cüneyt Zapsu’nun talebiyle her dönem iktidara yakın ilişkiler kurma ustası Aydın Coşar üstlendi avukatlığı.”
O döneme ait Faik Işık’ın anlattığı çarpıcı bir ayrıntı ise Yasin El-Kadı’nın BİM kuruluşu sırada Türk ortaklarından yediği bir darbeyle ilgili:
“BİM’in kurucu ortağı meşhur Türk’ün şirketinin, Araplar’a ucuza bulduğumuz kiralık mağazaları kabul etmeyip bizim ayrılmamızdan sonra aynı yerleri daha yüksek kiralarla BİM’e kiralamıştı.
SİVAS DAVASINDA FİGÜRAN GİBİ YERLEŞTİRİLDİK
“Necati Ceylan, Şerafettin Petek, Hüsnü Tuna, Muharrem Balcı gibi ‘İslamcı’ denilen, ‘ağabey’ konumundaki avukatlar Sivas davasında benim gibi meslek hayatlarının başlangıcındaki pek çok avukatı, bir mesleki ve imani zorunlulukmuş gibi ikna ederek hiç tanımadığımız bazı sanıkların vekalanetmelerini çıkarttılar. Benim gibi pek çok genç avukatın sadece birkaç celsede gördüğü oydu ki; Sivas’taki o dehşet verici olayların aydınlatılması ve gerçekte kimler tarafından yapıldığının ortaya çıkartılması söz konusu değildi. Bunun yerine, o zaman davaya bakan Ankara DGM’de sağcılık-solculuk, alevilik-sünnilik, laiklik-gericilik gibi ideolojik tartışmaların tiyatrosu yapılmaktaydı. Biz davaya bir çeşit figüranlar gibi yerleştirildiğimizi fark ettik.”
MERCÜMEK DAVASINI SEÇİM SONRASINA ERTELETTİ
İstanbul Fatih Savcılığı 21 Mayıs 1994’te Süleyman Mercümek’in hesaplarına el koyarak tüm bankalardan hesap kayıtlarını istedi. Kayıtlar incelendiğinde, Mercümek’in çeşitli bankalarda 14 ayrı döviz hesabı bulunduğu ve o zamanki değerle 16 trilyon 548 milyar 500 milyon lirayı kontrol ettiği ortaya çıktı. Bu meblağın Bosna için toplanan için ancak yerine hiç ulaştırılmayan paralar olduğu iddia edildi.
Faik Işık anlatıyor:
“1995 genel seçimi öncesindeyiz. Bosna’da savaş devam ediyor. O zaman Avrupa’daki İHH adlı yardım kuruluşu aracılığıyla yardımlar toplanıyor. Refah Partisi olarak topladığımız paraları Erbakan Hoca’ın muteber kabul ettiği kişilere veriyoruz. Yardımların bir kısmı da elden gidiyor. Süleyman Mercümek hakkında Fatih Asliye Ceza Mahkemesi’nde yardım toplamadaki usulsüzlüklerle ilgili dava açılmış. Avukatı da o dönem Fuat Sağıroğlu’ydu. Bana bir gün gelerek, ‘Davanın son duruşması seçimlerin arefesine denk geliyor. Mahkûmiyet kararı vereceklerini duydum. Seçimlerden önce kara çıkarsa kötü olur. Erteletebilir misin davayı?’ dedi.
Hakime ‘sanık Mercümek’in avukatı vekaletini bıraktı. Dosya hakkında bilgim yok. Dosyanın ertelenmesini istiyorum’ dedim. Hakim söylediklerime inanmamıştı. Ancak talebim de hukukiydi. Süre verdi ve mahkemeyi erteledi. Mercümek davası seçim sonrasına kaldı.”
Seçimler bitmiş, dava ertelenmişti. Seçimlerden sonra ertelenen duruşma olmuş ve Süleyman Mercümek’e mahkûmiyet kararı çıkmıştı.
ZAMAN AŞIMINDAN DÜŞTÜ
“Bu işle ilgili yurtdışında da başkaca şahıslar vardı. Bunların da ifadesi alınmalıydı. Ayrıca o savaş ortamında yardımların resmi yollarla intikal ettirilmesi mümkün değildi. Elden ulaştırılan yardımlarla ilgili Bosnalı komutanların kendilerine ne kadar yardım yapıldığının belgelenmesi gerekiyordu. Yüksek yargı mecburen mahkûmiyeti bozdu. Çünkü eksik soruşturma olmuştu. Dosya mahkemesine iade oldu. Senelerce yurt dışında bu paraların verildiği iddia edilen Bosnalı komutanlar senelerce yurt dışında arandı. Sonunda da dosya zaman aşımından düştü.”
“ERBAKAN, BOSNA PARALARINI REPO YAPTI”
“Dosyayı çalışırken şunlara şahit oldum: Bizim arkadaşların Bosna’ya yardım diye topladığı paraların rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın emriyle Körfez ülkelerinde repoya yatırıldığını, daha sonra bir kısmının Erbakan’ın uygun gördüğü yerlere harcandığını, aslında Erbakan’ın Marmara Bank, Exim Bank, TYT Bank gibi bazı batmış bankalarda parasının bulunduğunu, bu bankaların batması nedeniyle tahsilat problemi çektiğini şaşkınlıkla gördüm. Erbakan Hoca’nın yakınında bu işleri yöneten birkaç kişiye niçin repo yapıldığını, bunun haram olup olmadığını sorduğumda yanıt şu oldu: ‘Hocamız, Türkiye’deki cihat kazanılmadan başkalarına yardım edilmez’ diyor. Onun için yardımların bir kısmı da burada harcandı’ cevabını aldım. Bana kısaca ‘Savunmanı yap, bu işleri sorgulama” ültimatomunu verdiler.”