Başbakan bu sözleri hakaret kabul etti
Başbakan Erdoğan, Ahmet Altan’ın “tek adamcılık” sözlerini eleştiri değil hakaret kabul ettiğini söyledi…
Başbakan Erdoğan, Ahmet Altan’ın “tek adamcılık” sözlerini eleştiri değil hakaret kabul ettiğini söyledi. Parti içi çalışmalarından örnekler veren Erdoğan, yeni anayasayı hukukçularla değil halkla yapacaklarını ifade eden Erdoğan, PKK’nın Hakkari ilçe başkanını ölümle tehdit ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Beyaz TV’de yayınlanan programda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, yeni kurulacak bakanlıklardan en dikkat çekenin Avrupa Birliği Bakanlığı olduğu şeklindeki bir değerlendirme üzerine, AB konusuna ciddi sarılınmadığı yönünde spekülasyonlar meydana getirildiğini belirterek, ”Biz de geçen yıl yılbaşı itibariyle dedik ki, ‘Biz bu işi ciddi olarak ele alıyoruz ve bir tane buna yönelik bakanlık ihdas edeceğiz’. Ve bir bakanlık ihdas ettik” dedi.
AB ile ilgili süreci, icracı bakanlık olarak çok daha yakın bir takibe almak istediklerini ifade eden Erdoğan, ”Bunun için de Avrupa Birliği Bakanlığı, kendi içinde başkanlıklarıyla bu işi, bu süreç içinde çok daha yakın markaja alacak. Fasılların takibini, oluşturulmasını ve bunun belki de Avrupa Birliği ülkelerindeki ayaklarımızı STK’larla birlikte yakın sürdüreceğiz. O bakımdan şu andaki haliyle çok daha faydalı olacağına inanıyorum” diye konuştu.
Siyasi müsteşar olarak atanacak bu kişide üniversite mezunu olma şartının aranmadığına dikkati çeken Erdoğan, ilkokul mezunu ve ciddi bir hayat tecrübesinin olma şartının arandığını kaydetti. Sakıp Sabancı ve Vehbi Koç’u örnek gösteren Erdoğan, şöyle konuştu:
”Onlar nasıl hayatın içerisinde, hayat üniversitesinde yetişerek gerçekten bu ülkenin, dünyanın en saygın zenginleri arasında yer aldıysalar, burada da olur ki, yani illa böyle olacak demiyorum ama gerçekten kendini ispatlamış, yetişmiş ve teorik-pratik buluşması nedir, buluşturması nedir, bunu gayet iyi bilen fakat milletvekilleri ve halkla iletişim kurmada gayet başarılı olabilecek yardımcılara, bakanlarımızın ihtiyacı olduğunu hissettiğimiz için bu icracı bakanlara birer bakan yardımcısı bu noktada verilmesini, bunu bakanın teklifi üzerine benim Cumhurbaşkanına teklifimle üçlü kararnameyle çıkarmış olacağız.”
”BDP, PARTİLERİNİN KAPATILMASINDAN NEMALANARAK OY ALIYOR’
Anayasa’da yapılan 26 maddelik değişiklikte, güçlü statükoyu gördüklerini belirten Erdoğan, bu süreci şöyle özetledi:
”Biz CHP’ye, MHP’ye, BDP’ye teklifte bulunduk. Gelin oturalım beraberce şu anayasa içerisinde bir değişikliğe gidelim. Yani hangi maddeler değiştirilmeli, bunun üzerinde duralım. Gelin şu temel hak ve özgürlüklerden bir şeyler alalım. İleri demokrasiyi konuşalım, siyasi partileri, seçim yasasını konuşalım, işçilerin, memurların, kadınların, özürlülerin bütün bunların haklarını, hukukunu konuşalım. Sendikal örgütlenmeleri konuşalım. Bunları hep o dönem içerisinde teklif olarak onlara götürmeyi planladık. CHP, aynen şu ifadeyi, sulu bir şekilde bize cevap olarak verdi; ‘kahve içmeye gelirsiniz’, ifade bu. Arkadaşlarıma dedim ki, ‘buna rağmen gidin’. Fakat bize diyorlar teklif getirin, o zaman hakikaten çok ağırıma gitti. Oturup da bunu konuşalım, ben sana niye geleyim de böyle bir şey vereyim? Senin varsa bir hazırlığın ben de getireyim oturalım konuşalım. MHP, kabul etmedi. BDP, onun zaten tavrı ortadaydı. Bir adım atamadık. o zaman tabii iş başa düştü ama biz bu arada parlamento dışı biliyorsunuz partileri de gezdik, onları da ziyaret ettik. Parlamentodaki süreç başlayınca bilmiyorum o günleri siz de izlemişsinizdir, CHP grubuna baktığınız da, 5-10-15 tane milletvekili var. MHP grubuna aynı şekilde 5-10 milletvekili var. BDP’de de kimleri görevlendiriyorlarsa 3-5 kişi oraya geliyor ve orada sadece süreci ilerletmek, zaman kazanmak, zamana oynamak bütün buna yönelik akla hayale gelmez çirkinlikte, benim oğlum bina okur döner döner yine okur, aynı cinsten matbu metinler geliyorlar, onu konuşuyorlar gidiyor.”
”HAKKARİ MERKEZ İLÇE BAŞKANIMI TEHDİT ETTİLER”
Erdoğan, terör örgütü yandaşlarının Şivan Perver’i tehdit ettiklerini, Hakkari Merkez İlçe Başkanına cumaya kadar zaman verdiklerini ve istifa etmemesi halinde, kendisini infaz edileceklerini söylediklerini belirterek, şunları kaydetti:
”O aziz hocamızı biliyorsunuz şehit ettiler. Şimdi de buna kafayı takmışlar. Ya istifa edeceksin, istifa etmediğin taktirde infazın geliyor diyorlar. Böyle bir demokrasi olur mu? Böyle bir özgürlük mücadelesi olur mu? O da Kürt sen de Kürt’sün. Sen nasıl Kürtlerin temsilcisi oluyorsun? Bunlar inanın bir vahşeti yaşatıyorlar. Bu zorbalık. Şehir eşkıyası bunlar. Başka bunlara söylenecek şey yok. Bu zihniyette olan bir anlayıştan sivil bir anayasa için nasıl destek bulabilirsiniz? Bunlar daha kendisi sivil olamamış. Bunlar dağın şehirdeki temsilcileri yani. Sadece siyasi uzantıları diye gözüküyor o kadar.”
YENİ ANAYASA’YI ANLATTI
Yeni anayasa konusunda değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, 367’nin üzerinde milletvekilliği almaları durumunda da yeni anayasa konusunda uzlaşma yollarını arayacaklarını söyledi. ”367’yi aldık. Baskıcı bir mantıkla, anlayışla bunu biz yapalım şeklinde bir şeyi akıllarından geçirmediklerini” ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
”Biz yine parlamento içi gruplara, parlamento dışı partilere, STK’lara, akademisyenlere, bugüne kadar yapılmış hazırlıklara hepsine kapımızı açacağız. Yani bir kolektif akıl oluşturmak suretiyle bunu yaparız ama ağırlıklı olarak bizim düşündüğümüz bir şey var; bu anayasayı millet yapmalı. ‘Anayasayı hukukçularına teslim edelim. Gelin siz bize bir anayasa yapın. Bununla yola devam edelim’ diye bir şey yok. Bu dönem böyle bir şey düşünmüyoruz. Şu anda zaten başladı. Bu çalışmanın neticesinde de Hakkari’deki, Van’daki, Erzurum’daki, Edirne’deki, Tekirdağ’daki, Sinop’taki, Hatay’daki vatandaşım şöyle açtığı zaman, ‘Bu benim anayasam’ demeli. Rahat rahat bunu anlamalı. Şimdiki Anayasa’yı ben anlamıyorum. Çok, çok yalın olacak. Burada sadece anayasa hukukçuları, bu işin teknik boyutunu çerçevesini belirleyecekler. Bu çalışmalardan sonra. Bu konudaki bizim temel esprimiz bu. 367 olmadı, 330’un üzerinde bir oy aldık. O zaman yine çalışmayı yaparım. Diğer partilere de giderim; ‘gelin beraber uzlaşma komisyonunu oluşturalım. Gelin bu çalışmayı beraber yapalım.’ Geldiler, beraber oturur yaparız ve halk oylamasına gideriz. Eğer mutabık kalırsak fazla zamanımızı almaz. Eğer mutabık kalınırsa, her şey olursa 2012 anayasası diyebiliriz. 330’u aşamadık. Bunun olmaması halinde o zaman mevcut yapıyla yola devam ederiz. Diğer partilerin katkısıyla olursa seve seve, memnuniyetle.”
‘HEM MEMNUNSUNUZ, HEM BİZE OY VERMİYORSUNUZ, BU NE MENEM BİR İŞTİR?”
”Türkiye’nin kalbur üstü iş adamları, iş kadınları vesaire, ‘biz bu dönemde çok iyi para kazandık ama oyumuz yine CHP’nin’ diyorlar. Hem iktidarımızdan memnunlar ama oylarını da geçen seçimler için söylüyorum, CHP’ye veriyorlar. Ben sadece onlara bir şey söyleyeyim; hem memnunsunuz, hem bize oy vermiyorsunuz, bu ne menem bir iştir? Siyasette bir şey var; marifet iltifata tabidir. Eğer biz hakikaten başarılıysak daha başarılı kılın, daha güçlü kılın. Biz de hizmetlerimizi, performansı daha da yüksek olarak götürelim.”
Başbakan Erdoğan, yazar Ahmet Altan’ın bir yazısında AK Parti’de tek adam rolünden bahsettiği şeklinde bir soru üzerine, şunları söyledi:
”Sayın Altan’ın özellikle bizde tek adamcılık anlayışını ifade edişi, benim adeta eleştiri değil, hakaret telakki edeceğim bir yaklaşımdır. Çünkü bizim partimizin içindeki çalışma esaslarını zerre kadar bilmiyor. Aday tespitinden tutun, bu kararları vereceğimiz ana kadar… Biz, benim de başında olduğum son üst kurula gelene kadar hangi adaylar gelmiş, kimler elenmiş, bunların hiç birini bilmem. En üst kurula gelen adayların üzerinde biz arkadaşlarımla müzakereyi yaptık. Bu kadar bizde olay şeffaf yürümüştür. Bunun dışında bir diğer yanı da işin, özellikle bizden önceki dönemlere biraz gidelim zaman tünelinde… Allahaşkına bir yerlerin talimatıyla bu ülkede yazılar yazıldı” dedi.
Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın yazılarını nasıl karşıladığı yönündeki soruyu ise Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı:
”Geçen akşam ben kendisiyle bir program yaptım. Mehmet Ali Bey bana gazetesindeki bir arkadaşla grubundaki bir arkadaşıyla alakalı dedi ki, ”Ben de seninle beraber 12 Eylül’de aynı şeyleri yapmadım mı? Yaptım. Ama şimdi yanlış yaptığımızı anladım. Ve şimdi de doğruları yazacağım ve yazıyorum da” diyor. Bu tabi takdire şayandır. Geçmişteki yanlışı görüp, hakikati söylemek çok önemli. Şimdi Türkiye’de biz şu yargı reformu vesaire tüm bunları bu 26 maddelik paket içerisinde gerçekleştirdiğimizde Sayın Evren’in, Sayın Şahinkaya’nın bunların yargılanmayacağıyla ilgili neler yazdılar. Yani 20 küsur köşe yazarı biliyorum ben, bize hakaretler ettiler. E noldu? Şimdi yargılanıyor. Peki şimdi onlar ne yapacaklar?”