Babacan’dan ‘Bankalara ders olsun’ açıklaması
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Rekabet Kurulunun bankalarla ilgili kararına ilişkin, ‘Kimse burada ayrıcalıklı değil, hiçbir sektör bu mevzuatın dışında değil’ dedi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Rekabet Kurulunun bankalarla ilgili kararına ilişkin, ”Mevzuata öncelikle herkesin saygı göstermesi ve uygulaması lazım. Kimse burada ayrıcalıklı değil, hiçbir sektör bu mevzuatın dışında değil” dedi.
Babacan, TRT Haber kanalında katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Babacan, Rekabet Kurulunun bankalara maaş promosyonları konusunda ”rekabeti ihlal ettiği” gerekçesiyle verdiği karara ilişkin bir soru üzerine, bunun bağımsız olan Rekabet Kurulu tarafından yürütülen bir konu olduğuna dikkati çekerek, hükümetin burada şöyle ya da böyle herhangi bir dahili olmadığını söyledi.
Rekabet Kurumunun bir bakıma bağımsız yargı gibi bir şikayet üzerine inceleme yaptığını ve belli bulgulara ulaştığını ifade eden Babacan, şunları söyledi:
”Öncelikle Türkiye’nin bir rekabet mevzuatı var. Bu mevzuatı hatta yer yer yetersiz bir mevzuat olarak görüyorum. Çünkü ‘Türkiye’de Rekabet Kurumu ne iş yapar?’ diye sorulduğunda bazıları bunu, ‘Ya bu rekabetten artık ölüyoruz, bitiyoruz.
Bir kurum gelse de bizi rekabetten korusa da şöyle para kazansak’ gibi algılayanlar dahi var. Yani rekabet iyi midir, kötü müdür? Bu Türkiye’de her sektörde tam yerleşmiş bir kavram değil.
Yani, ‘rekabet kötü bir şey bize para kazandırmıyor. Birileri bizi korusa da para kazansak’ gibi de anlaşılabiliyor.”
Burada amacın her sektörde rekabetin iyi işlemesi, firmaların birbiriyle kıyasıya yarışması olduğunu belirten Babacan, ”Şimdi burada mevzuata öncelikle herkesin saygı göstermesi gerekiyor.
Kimse burada ayrıcalıklı değil, hiçbir sektör bu mevzuatın dışında değil. Dolayısıyla herkesin saygı göstermesi ve uygulaması lazım” dedi.
”BANKACILIK DİKKATLİ YAKLAŞILMASI GEREKEN BİR SEKTÖR”
Bakan Babacan, bankacılığın kendine has özellikleri bulunan ve dikkatli yaklaşılması gereken bir sektör olduğunu ifade etti.
Bu dönemde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Rekabet Kurumunun paslaştığını, BDDK’nin bankacılık sektörüyle ilgili dikkat edilmesi gereken konulara ilişkin hazırladığı raporu kuruma gönderdiğini belirten Babacan, şöyle devam etti:
”Artıları, eksileri tartışılır. Şu olur, bu olur ama verilen karara da herkesin saygı duyması ve uygulaması lazım.
Beğenelim, beğenmeyelim, eleştirelim tamam ama alınan karar, nasıl mahkeme kararı uygulanıyorsa bu da böyle bir karar. Yani uygulanacak bir karar.
Buradan şöyle bir ders almak lazım. Rekabeti önleyici böyle özel alanlar oluşturup, ‘rekabet olmasın ben buradan çok para kazanayım’ denildiğinde neler olabileceğinin de işte ilk kaydı olarak tarihe düştü. Böyle bir şeyde Türkiye’de olmuştu diye.”
”BUNUN İTİBARLA BİR ALAKASI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
Bunun itibarla bir alakası olduğunu düşünmediğini belirten Babacan, ”Olabilir çünkü bunlar Türkiye’de çok yeni kavramlar. Belki çok iyi niyetle ve bu mevzuatla çeliştiğinin farkında olmadan yapılmış şeyler olabilir.
Bunun çok da itibar meselesi olarak görülmemesi lazım. Belli ki kaç tane banka birden aynı hataya düşmüş. Bundan sonraki dönemde herkesin daha dikkatli olmasını tavsiye ediyorum.
Sadece bankacılık değil, her sektör daha dikkatli olsun. Çünkü bu konuda Türkiye yaptıklarından daha fazlasını yapmalı diye düşünüyorum” dedi.
Anlaşılarak fiyatların oluşturulduğu çok sektör bulunduğuna dikkati çeken Babacan, ”Mevzuatımız ‘illa somut belge, bilgi’ diyor. Farklı bir yaklaşım var mevzuatta.
Dolayısıyla pek çok alanda işler çok da kolay takip edilemiyor. Mevzuatı biraz daha güçlendirip, rekabetin iyi işlemesiyle ilgili daha güçlü bir duruş devletin doğal görevi diye bakıyorum” şeklinde konuştu.
”MAKRO EKONOMİK İSTİKRAR ÖNCELİKLE BANKALARIMIZ İÇİN GEREKLİ”
Babacan, makro ekonomik istikrarın öncelikle bankalar için gerektiğini ifade ederek, 2001 krizinin maliyetine değindi.
”Bankacılık krizi yaşamasaydık devletin ne kadar az zararı olurdu? 381 milyar lira” diyen Babacan, 381 milyar lira ile tanesi 38 bin liradan 10 milyon tane otomobil, tanesi 76 bin liradan 5 milyon daire alınabileceğini söyledi.
Babacan, ”Şimdi iyi güzel tamam bankalarımız ‘2011’de acaba arzu ettiğimiz karı edemeyecek miyiz?’ diyor ama bunlara dikkat etmeyince memleketin ne bedel ödediğini burada görüyoruz.
Amerika’daki, Avrupa’daki meslektaşlarının bir kısmı, ‘Yarın sabah bankamın kapısını açabilecek miyim’ diye düşünüyor böyle bir küresel ortamda konjonktürde.
Bankacılık krizi sebebiyle 10 milyon adet otomobil parası ödemişiz. 10 yılda ancak bitmiş ödemeleri. Şimdi neymiş ‘Efendim biz şöyle bir serbest…’ Öyle yok yani” dedi.
Hükümet dik durduktan, kararlı olduktan sonra hiçbir şeyden korkmamak gerektiğini belirten Babacan, ”Biz ne yaptığımızı iyi biliyoruz. Ne yaptığımızı bankacılarımızın da anladığını düşünüyoruz” diye konuştu.
”SADE BİR DİLLE YAZILMIŞ BİR ANAYASA TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ İHTİYACI”
Babacan, başka bir soru üzerine de seçim sonrası yeni bir anayasa düşünceleri olduğunu belirterek, şunları söyledi:
”Yeni anayasa ‘artık halkın anayasası, halkın yazacağı anayasa olsun’ diyor Başbakanımız. Bu çok önemli. Yani her kesimden katkılarla oluşsun, bir grup hukukçu kapansın bir odaya bir şey yazsın istemiyoruz.
Her ne kadar hukukçularımıza saygımız sonsuz, bilgilerine donanımlarına birikimlerine saygımız sonsuz ama sadece tek bir perspektiften yazıldığı zaman olmuyor.
Ondan sonra anayasayı anlamak için tercüman bulmanız gerekiyor. Okuyorsunuz anlamıyorsunuz.
Peki bu durumda ne olur? diye soruyorsunuz, etrafa bakıyorsunuz kimse cevap veremiyor. Çok sade bir dille yazılmış, herkesin anlayacağı gerçekten halka mal olmuş bir anayasa, kısa öz böyle bütün her şeyin detaylarına girmeyen bir anayasa şu anda Türkiye’nin çok önemli bir ihtiyacı. Bu, seçimlerden sonra en önemli gündem maddelerimizden birisi olacak.”
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, petrol fiyatlarındaki artışla ilgili, ”Varil başına her 10 dolarlık zammın enflasyonumuza yaklaşık yıllık yarım puan, cari açığımıza yaklaşık 4 milyar dolar bir etkisi olacak gibi görülüyor” dedi.
Babacan, TRT Haber kanalında katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Babacan, petrol fiyatlarındaki artış konusunda, petrol fiyatlarında genel trendin tamamen siyasi gelişmelere bağlı olacağını, bu yılla ilgili fiyatları kestirmenin son derece zor olduğunu söyledi.
Bu konuda yaptıkları farklı senaryo analizlerine göre ortaya çıkan tabloya ilişkin de Babacan, ”Bizi özellikle cari açık ve enflasyon kanalından etkileyecek. Varil başına her 10 dolarlık zammın bizim enflasyonumuza yaklaşık yıllık yarım puanlık bir etkisi olacak gibi görünüyor. Yine her varil başına yapılacak olan 10 dolarlık fiyat artışının da cari açığımıza yaklaşık 4 milyar dolar bir etkisi olacak gibi görülüyor” diye konuştu.
Pompa fiyatını, ”petrolün varil fiyatı, dolar kuru, kar haddi ve vergilerin” belirlediğini ifade eden Babacan, son bir yıldır petrolün varil başına fiyatının, dolar kurunun ve kar haddinin arttığını ancak verginin hiç değişmediğini söyleyerek, ”Vergi kısmında hiçbir değişiklik yok” dedi.
Petrol fiyatlarının kriz döneminde 40 dolarlara kadar düştüğünü, fiyatların bugünlerde 115-119 seviyesinde seyrettiğini ifade eden Babacan, dağıtıcıların ya da benzin istasyonlarının, ”Aynı yüzde karı şu anda da yapayım” demesinin çok doğru bir yaklaşım olmadığını, çünkü genel giderlerin muhtemelen aynı nispette arttığını belirtti. Babacan, şunları kaydetti:
”Genel giderleri muhtemelen enflasyon nispetinde artıyor. Dolayısıyla bu ilgili kurumlarımız tarafından şu anda yakından izleniyor. Enerji Bakanlığımız ve EPDK tarafından yakından izleniyor. Devletin elinde her türlü enstrüman var, her türlü düzenleme imkanı var. Eğer belli bir süre içerisinde belli makul ölçülerde bu gerçekleşmezse ilgili kurumlarımız eminim ki gerekli adımları atacaktır.”
Bunun denemesinin yaklaşık bir sene önce yine kar haddelerinin çok yüksek noktaya ulaştığı bir dönemde yapıldığını anımsatan Babacan, ”Onun oldukça etkisi oldu, 2 ay devam etti. Daha sonra herkes buna alıştı görüntüsü oluşunca o kontrol ortadan kalkmıştı. Bu ileride yine gelebilir. Ama biz bunu pek arzu etmiyoruz” diye konuştu.
Devletin her şeye müdahil olmasının, her şeye karışmasının çok doğru olmadığına işaret eden Babacan, rekabetin düzgün işlediği sektörlerde böyle bir şeyin normalde görülmemesi gerektiğini söyledi. Babacan, ”Benzin ve motorin gibi rekabetin çok çok yüksek olması gereken bir ortamda bu iyi işlemiyorsa bu da ayrıca bakılması gereken bir konu. Ancak bu işler hep böyle polisiye tedbirlerle, devletin, ‘dur yapma, etme’ diye düzenlemeleriyle olmamalı. Piyasa dengelerinde bu işler oluşmalı diye ümit ediyoruz” şeklinde konuştu.
Babacan, hiçbir zaman devletin tamamen devre dışı olduğu bir rekabet anlayışına sahip olmadıklarını vurguladı.
”BÜTÇE GERÇEĞİMİZLE UYGUN HAREKET ETMEK ZORUNDAYIZ”
Babacan, ”İhracat destekleri yüzde 1’ler seviyesinde olabilir mi?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
”Gönül arzu eder ki daha fazla destek mekanizmaları olsun, daha çeşitli mekanizmalar olsun. Ancak öte yandan bizim bütçe sınırlarımız var. Bütçe gerçeğimizle uygun hareket etmek zorundayız. Seçime 3 ay kala o tür sözleri verecek çok siyasetçi eminim bulursunuz. Ama bizim zemini ve temeli olmayan, hesabı kitabı yapılmamış bir şekilde, ‘Şunu yaparız, bunu yaparız, şunu veririz…’ Ben 8 yıldır böyle bir şey yapmadım.”
”BİR NUMARALI ÖNCELİK İSTİKRAR”
Babacan, cari açıkla ilgili de 2010’da cari açığın beklediklerinin ve planladıklarının üzerinde bir noktada kapandığına dikkati çekerek, ancak bunun finansmanıyla ilgili bir problem yaşamadıklarını hatta fazlasıyla finanse ettiklerini ve Türkiye’nin rezervlerinin arttığını söyledi. Bakan Babacan, son 8 yıl boyunca her yıl Türkiye’ye giren sermayenin çıkan sermayeden daha fazla olduğunu belirterek, Türkiye’nin sermaye hareketleri açısından bakıldığında net anlamda hep artıda olduğunu, en kötü yıllarda bile Türkiye’ye sermaye girişi yaşandığını kaydetti.
Geçen sene ekim ayından itibaren oturup 2011’in dizaynını yaptıklarını ve önceliğe büyümeyi değil, istikrarı yerleştirdiklerini ifade eden Babacan, iniş ve çıkışların ekonomide çok büyük tahribata yol açtığını, Türkiye’nin tarihinde bunun örneklerinin bulunduğunu söyledi. Babacan, ”Türkiye’de siyaset kurumu, hükümet işlerin iyi gittiği dönemde ‘Ya bir dur bakalım, nereye gidiyoruz, ne oluyoruz, biraz dikkat edelim, biraz virajlı bir yolda gidiyoruz vites küçültelim, biraz daha emniyetli gidelim’ genelde dememiş. Ama biz Türkiye için hep sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyümeden bahsettik” dedi.
Babacan, kasım ayından itibaren alınan kararlarla bir bakıma vites küçültmeye başladıklarını belirterek, önemli olanın Türkiye’nin istikrarının ve güvenilirliğinin korunması olduğunu kaydetti. Bakan Babacan, ”Bir numaralı öncelik budur. Onun haricinde her şey sonra gelir. Öncelikleri şöyle bir sıralayın dediğinizde ben, ‘birinciye istikrar, ikinciye istikrar, üçüncüye istikrar’ yazarım. Bu yıl için öncelik bu” diye konuştu.
”KURU İLLA ŞURADAN ŞURAYA GÖTÜRELİM GİBİ BİR AMACIMIZ YOK”
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, faiz hadlerini aşağı ya da yukarı ayarlamanın en önemli amaçlarından birinin ekonomik aktivitenin hızını bir miktar kontrol altında tutmak olduğunu belirterek, şunları söyledi:
”Ama öte yandan da Türkiye’ye dışarıdan bakanlar için Türkiye’nin cazibe seviyesini belirlemek. Böyle bizim kuru illa alalım da şuradan şuraya götürelim gibi bir amacımız yok. Bu kararlar alındı, politikalar alındı.
Merkez Bankamız gecelik, kısa vadeli faizler için çok geniş bir aralık oluşturdu. Faiz noktasında kısa vadeli hareket açısından bir belirsizlik oluştu. Yoksa kuru sürekli zik zak ettireyim, indireyim, çıkarayım öyle bir şey yok burada.”
Türkiye’de siyasi istikrarın olup olmadığının yatırımcılar açısından son derece önemli olduğuna işaret eden Babacan, ”Parti kapatma davasıyla beraber biz kendi krizimizi yaşamaya başlamıştık. O günlerde benim berberim, ‘Sayın bakanım işler çok düştü’ dedi. Yani o dönemde insanlar saç tıraşına bile az gider oldu. Biraz daha beklesin 2 hafta sonra tıraş olayım demeye başladı” dedi.