Haber 16

Erdoğan ‘Müslüman Şahsiyet’ ödülünü aldı!

Başbakan Erdoğan’a Kuveyt’te ‘Üstün Müslüman Şahsiyet Ödülü’ verildi. Başbakan Erdoğan ödül töreninde ödülü almaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getirirken İslam ülkelerinin vizeleri kaldırmasını istedi.

Erdoğan ‘Müslüman Şahsiyet’ ödülünü aldı!
  • Dünya / Son Dakika
  • 10 Ocak 2011
  • Erdoğan ‘Müslüman Şahsiyet’ ödülünü aldı! için yorumlar kapalı
  • 295 KEZ OKUNDU


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Filistinlileri insanlık dışı yöntemlerle katlettiğini, Akdeniz’de korsanlık yapıp, yardım gemisine saldırarak 9 Türkü şehit ettiğini, çilek tarlalarında, okullarda, oyun parklarında, hastanelerde çocuk demeden, kadın demeden, yaşlı demeden acımasızca cana kıydığını belirterek, ”Biz bunu görmezden, duymazdan geleceğiz öyle mi? Herkes susabilir, herkes tepkisiz kalabilir, herkes susarak onaylayabilir, ama biz susmayız, susamayız ve emin olunuz susmayacağız” dedi.


Başbakan Erdoğan, Şeyh Fahad el-Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Ödülü Kurulunca kendisine verilen İslam Dünyası Mümtaz Şahsiyet Ödülü’nü, Mariott Oteli’nde düzenlenen törenle aldı.


Törende yaptığı konuşmada, ”Bu bölgede bizim coğrafyamızda bütün bu yaşanan acılara karşı tepki verdiğimizde, sesimizi yükselttiğimizde birileri çıkıp bunu sorgulamak gibi, bunu eleştirmek gibi bir yanlışın içine düşüyorlar” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:


”Bize söyledikleri şu; ‘Gazze’de bırak çocuklar ölsün, sen sesini çıkarma. Gazze’de abluka devam etsin sen bunu görme. Akdeniz’de korsanlık olsun, Akdeniz’de insanlara yardıma giden yardım gemisine korsanlar çıksın ve 9 kişiyi şehit etsin sen bunu duyma. Kudüs üzerine planlar var, sen bunu işitme. Bağdat’a kayıtsız kal, Kabil’i umursama, Darfur’u hissetme’. Bize şunu da söylüyorlar. ‘Bak’ diyorlar, ‘Bütün dünya buna kayıtsız kalıyor. Bütün dünya susuyor. Bütün dünya tepkisiz. Bütün dünya bunu görmüyor, duymuyor, hissetmiyor. Öyleyse siz de sesinizi çıkarmayın’ diyorlar. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Sen benim Filistin’deki kardeşimi insanlık dışı yöntemlerle katleteceksin, biz susacağız öyle mi? Sen Akdeniz’de korsanlık yapacaksın, yardım gemisine saldıracaksın, benim 9 kardeşimi şehit edeceksin, biz buna tepkisiz kalacağız öyle mi? Çilek tarlalarında, okullarda, oyun parklarında, hastanelerde çocuk demeden, kadın demeden, yaşlı demeden acımasızca cana kıyacaksın biz bunu görmezden, duymazdan geleceğiz öyle mi? Herkes susabilir, herkes tepkisiz kalabilir, herkes susarak onaylayabilir ama biz susmayız, susamayız ve emin olunuz susmayacağız.


Biz bir kalp taşıyoruz, bizim vicdanımız var. Biz insanız ve insani değerlere inanıyoruz. İnsanlığımızı, vicdanımızı her şeyin üstünde tutuyoruz. Sesi çok çıkanın güçlü olduğu bir sistemi biz asla kabul etmiyoruz. Hakkın değil gücün öne çıktığı, hukukun değil zorbalığın egemen olduğu bir düzene biz asla boyun eğemeyiz.”


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”İslami terör örgütü diye bir kavramı her yerde, uluslararası her toplantıda şiddetle reddettik ve kayıtlara geçirdik. İslam kelimesi ile terör kelimesini yan yana getirmek, yan yana kullanmak en başta İslam’a, bu aziz dine yapılmış en büyük haksızlıktır. Bu yönde Müslümanlara karşı küresel ölçekte bir kampanyanın yürütüldüğünü biliyoruz ve görüyoruz. Batı’da özellikle medya eliyle böyle sinsi bir düşmanlık, sinsi bir husumet pompalandığını net olarak görüyoruz, onların arkasında kimlerin olduğunu da gayet iyi biliyoruz” dedi.


Erdoğan, Şeyh Fahd El Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Ödülü Kurulu tarafından kendisine tevcih edilen ”İslam Dünyası Mümtaz Şahsiyet Ödülü”nü Mariott Oteli’nde düzenlenen törenle aldı.


Kuveyt Başbakanı Şeyh Nasır El Muhammed El Ahmed El Sabah, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan ile çok sayıda davetlinin katıldığı törende konuşan Başbakan Erdoğan, Şeyh Fahd El Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Ödülü Kurulunca kendisine verilen ödülden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.


Ödülü kendisine tevdi eden kurula da teşekkür eden Erdoğan, ülkesi ve özgürlüğü için gözünü kırpmadan canını veren şehit merhum Şeyh Fahd El Ahmed’i de rahmetle andığını belirtti. Erdoğan, kendisine ve heyetine gösterilen misafirperverlik için de şükranlarını ifade etti.


Başbakan Erdoğan, Ortadoğu’da hiç kimsenin etnik kökeniyle, diliyle, inancıyla ilgili olmadıklarını belirterek, ”Nasıl Gazze’deki, Kudüs’deki, Ramallah’taki masumların hakkını hukukunu kendimize dert ediniyorsak, aynı şekilde Mısır’da ibadet ederken katledilen 22 masum kıptinin de hakkını ve hukukunu kendimize dert ediniyoruz” görüşünü dile getirdi.


İnsanın canının, malının, namusunun kutsal ve dokunulmaz olduğunun altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:


”İslami terör örgütü diye bir kavramı her yerde, uluslararası her toplantıda şiddetle reddettik ve kayıtlara geçirdik. İslam kelimesi ile terör kelimesini yan yana getirmek, yan yana kullanmak en başta İslam’a, bu aziz dine yapılmış en büyük haksızlıktır. İslam, kökü itibarıyla silm, silm ise barış anlamına geliyor. Bir defa anlamı itibarıyla barış olan bir dinin terörle yan yana gelmesi mümkün mü? Kim ki hem Müslüman olduğunu iddia ediyor hem de cana kıyıyorsa bilsin ki çok büyük bir yanlışın, çok büyük bir yanılgının, büyük bir gafletin ve dalaletin içindedir.


Şunu söylemek durumundayım; bu yönde Müslümanlara karşı küresel ölçekte bir kampanyanın yürütüldüğünü biliyoruz ve görüyoruz. Bütün Müslümanları isimleri Ahmet, Mehmet, Mustafa, Muhammed ve benzeri olan insanları potansiyel suçlu, potansiyel terörist gibi görme eğilimi olduğunu hepimiz biliyoruz. Batı’nın bu konudaki yaklaşımını çok yakından takip ediyoruz. Batı’da özellikle medya eliyle böyle sinsi bir düşmanlık, sinsi bir husumet pompalandığını net olarak görüyoruz, onların arkasında kimlerin olduğunu da gayet iyi biliyoruz.”


Erdoğan, önyargıları kırmak için her platformda yoğun olarak çalıştıklarını bildirdi. Müslümanların da kendi özeleştirilerini yapmaları ve kendilerini sorgulamaları gerektiğini belirten Erdoğan, ”Kuveyt’in bu anlamda da çok farklı bir yerde durduğunu görmekten memnuniyet duyduğumuzu ayrıca hatırlatmak isterim. Kuveyt, evrensel insan haklarına verdiği önemle bölgede gerçekten seçkin bir konuma sahip. Her alanda olduğu gibi bölgesel barışı tesis etmek, bölgemizde daha fazla huzur ve istikrar kazandırma noktasında da biz Türkiye olarak Kuveyt ile iş birliğimizi geliştirmek istiyoruz” dedi.


ORTADOĞU SCHENGEN’İ


Başbakan Erdoğan, Türkiye ile Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün arasında yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseylerinin oluşturulduğunu ve bu ülkeler arasında bu birlikteliği dörtlü olarak da kurduklarını belirterek bu ülkeler arasında sadece pasaport ile ziyaretler yapılabildiğini belirtti.


Erdoğan, şöyle devam etti:


”Bunlar olağanüstü gelişmeler değil, bunlar bu bölgede bu coğrafyada zaten olması gereken geç bile kalınmış adımlar. Bunu neden söylüyorum? AB içerisinde Schengen denilen bir olay oluyor da, 27’ye yakın ülke birbirini rahatlıkla gezebiliyorsa, birbirine rahatlıkla gidip gelebiliyorsa, biz niçin birbirimize rahat rahat gidip gelebileceğimiz bir sistemi oluşturamıyoruz onun için anlatıyorum. Böyle bir mekanizmayı kendi aramızda niçin kuramıyoruz onu anlatmak istiyorum? Hem ‘Biz birbirimizin kardeşiyiz’ diyeceğiz, hem aramıza engeller koyacağız. Hem bizim tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz bir diyeceğiz hem aramıza mesafeler inşa edeceğiz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.


Şunu artık görmek durumundayız, bu bölgedeki sorunların çok büyük bir kısmı tefrikadan kaynaklanıyor. Yaklaşık 100 yıldır, yalanlar, dedikodular üzerine farklı şekilde kaleme alınmış, gerçeği yazmayan bir tarih üzerine, bu bölgelerin ülkeleri, halkları birbirine mesafeli hale getiriliyor. İşte biz bugün bu mesafeleri ortadan kaldırıyoruz, kaldırmalıyız. Ön yargıları ortadan kaldırıyoruz, kaldırmalıyız, ezberleri bozuyor ve bozmalıyız, bu bölgedeki 100 yıllık hasreti artık sona erdiriyoruz erdirmeliyiz. Bugün ülkeler olarak halklar olarak iki kardeş nasıl hasretle kucaklaşırsa işte öyle kucaklaşıyoruz.”


Sözlerini ”Ben Kuveytli kardeşimi Arap olduğu için sevmiyorum, Kuveytli olduğu için de sevmiyorum, beni yaratan Allah onları yarattığı için seviyorum” diyerek sürdüren Erdoğan, bu yakınlaşmadan kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini Türkiye’nin bölgede, barıştan, istikrardan, huzurdan ve kalkınmadan başka hiçbir niyetinin olmadığına işaret etti. Erdoğan, bu mücadelede Kuveyt ile birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduklarını da kaydetti.


Kabirde sadece kefen bulunduğunu anımsatan Erdoğan, ”Varlığından hiçbir şey seninle gelmez, sadece kefen ve bütün yakınların çeker gider. Bu dünyada ne yaptıysan o. İşte o anı hatırlar gibi yaşamak zorundayız. Eğer biraz hizmet edebiliyorsak bunun bahtiyarlığı bizim için yeterlidir. Bu ödülü de bu hissiyat ile kabul ediyorum. Ödül komitesine ve Kuveytli kardeşlerimize teşekkür ediyorum” görüşlerini ifade etti.


”BİZİM İÇİN ŞEREFLERİN EN BÜYÜĞÜDÜR”


”Bölgemize, bölge ülkelerine, bölgedeki tüm milletlere hatta insanlığa bir nebze olsun hizmetimiz dokundu ise bu bizim için şereflerin en büyüğüdür” diyen Başbakan Erdoğan, ”Biz insanlar arasındaki üstünlüğün ‘Hayrun nas men yenfeun nas’ (İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır) anlayışından geçtiğini bilenlerdeniz. Biz böyle bir kültürün, böyle bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu anlayıştan hareketle biz bu alanda yarışa devam edeceğiz. Bu sözü biz bir kenara bırakamayız. Bu anlayışla da bu yola, bu gayretle devam edeceğiz” diye konuştu.


”Leyla ile Mecnun”u diğer adıyla da ”Leyla ile Kays”ı Türk ve Arap edebiyatının en muhteşem eserlerinden birisi olarak nitelendiren Erdoğan, şunları kaydetti:


”Leyla bir ‘ah’ çektiğinde binlerce kilometre öteden çöllerin, dağların, bunların ardından bu ‘ah’ın sızısını Mecnun yüreğinin derilerinde hissetmişti. Açıkçası ben bütün bu coğrafyanın halklarını işte birbirini böyle aracısız, araçsız hissedebilen, birbiriyle gönül bağı, gönül köprüsü kurmuş halklar olarak görüyorum. Bu coğrafyada, bizim coğrafyamızda hepimiz ortak bir tarihi, ortak bir kültürü, ortak bir kaderi paylaşıyoruz. Tarihimiz, kültürümüz, kaderimiz kadar emin olunuz bizim acılarımız ve sevinçlerimiz de ortak. 1990’da Kuveyt işgal edildiğinde en az Kuveytliler kadar bizler de bunun acısını, kaygısını, endişesini yüreğimizde hissettik. Kuveyt’te işgal sona erdiğinde aynı şekilde en az Kuveytliler kadar bunun sevincini, neşesini, coşku ve heyecanını bizler de Türkiye’de yaşadık. Esasen kardeşlik böyle bir şeydir. Kardeş, yanında olsun ya da olmasın, yakınında olsun ya da olmasın diğer kardeşinin derdini de sıkıntısını da acısını da aynı şekilde sevincini de coşkusunu da neşesini de yüreğinde hissedendir. Bir aile içindeki huzursuzluğu, problemi ailenin sadece birkaç ferdinin meselesi olarak göremezsiniz. Nasıl ki vücutta bir hastalık, bir yara tüm vücudu etkiler, tüm vücuda sirayet ederse aynı şekilde bizim bölgemizdeki, herhangi bir sorun, herhangi bir mesele, bir çatışma, bir huzursuzluk da bütün bir bölgeyi rahatsız eder, bütün bir bölgeye sirayet eder.”


SİNEVİZYON GÖSTERİSİ


Bu arada ödül töreninden önce Başbakan Erdoğan ile ilgili bir sinevizyon gösterisi yapıldı. Erdoğan’ın Davos’taki fotoğrafı ile Mavi Marmara gemisinin görüntüleri ekrana yansıdığında salondakiler uzun süre alkışladı.


”Sözü fiile, eyleme çeviren bir insan” olarak nitelenen Erdoğan’ı Kuveyt halkının çok sevdiği dile getirildi.


Törenin sonunda geleneksel Arap kıyafetleri giydirilen Erdoğan’a kılıç da hediye edildi.


BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ