Haber 16

İşte bütün ihtişamıyla Kubbet’us-Sâhrâ

Kudüs’ün birçok yerinden görülen ve Müslümanlar için simgesi durumunda olan Kubbet’us-Sâhrâ, hala bütün ihtişamıyla ayakta duruyor.

İşte bütün ihtişamıyla Kubbet’us-Sâhrâ
  • Dünya / Son Dakika
  • 01 Ocak 2011
  • İşte bütün ihtişamıyla Kubbet’us-Sâhrâ için yorumlar kapalı
  • 368 KEZ OKUNDU


Kudüs’ün birçok yerinden görülen ve Müslümanlar için simgesi durumunda olan Kubbet’us-Sâhrâ, hala bütün ihtişamıyla ayakta duruyor. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s) Mirac’a yükselirken üzerine bastığı ve havada olduğuna inanılan Muallak Taşı’nın üzerinde inşa edilen Kubbet’us-Sahra, bazı Müslümanlar tarafından Mescid-i Aksa olarak yanlış da biliniyor.




İki önemli eserin bulunduğu ve Harem’üş-Şerif denilen alana sadece Müslümanlar alınıyor. Kontrolü kapılarda İsrail askerleri yapıyor ve ilk kez geldiğini söyleyenlerin yanında Arap gençleri rehber olarak veriliyor. Gençler, ziyaretçilere her adımında eşlik ediyor.
       
Mescid-i Aksa’da namazlar cemaatle kılınırken, kadınlar ise aynı zamanda bir mescit olan Kubbet’us-Sahra’da namaz kılıyor. 

İçinde ve Muallak Taşı’nın üzerindeki restorasyon çalışmaları hala devam eden Kubbet’us Sahra’nın hemen altında ise üç ilahi din için de kutsal kabul edilen Muallak Taşı bulunuyor. Ziyaretçiler Muallak Taşı’nın güneydoğusunda bulunan bir kapıdan kayanın altına inilebiliyor. Burada Hz. İbrahim Makamı bulunuyor. Caminin içerisinde ise ayrıca bir Sakal-ı Şerif bulunuyor.

Arapların “Şahrah”, Yahudilerin “Even haShetiya” veya “Kuruluş Kayası” dedikleri Muallak Taşı’nın altına inilen kısmına ise Hıristiyanlar tarafından “Ruhlar Kuyusu” olarak adlandırılmış.

Kayanın, kutsal Moriah Dağı’ndan kalan bir kısım olduğu sanılıyor. Kaya, bu dağın en zirve noktalarından biri.

Kayanın üzerinde insanlar tarafından yapılmış birçok çizik ve müdahale bulunuyor. Bunların çoğunun ise Haçlılar tarafından yapıldığı belirtiliyor. Haçlıların taşı korumak için üzerini mermerle kapladıkları; ancak bu mermerin Selahaddin Eyyubi tarafından kaldırıldığı biliniyor.

Yahudiler, ibadetlerini yaparken yüzlerini, kendileri için en kutsal mekan olan Muallak Taşı’na dönüyor. Aynı zamanda Talmud’da Kaya’nın, yeryüzünün yaratılan ilk kısmı olduğu anlatılıyor ve dünyanın buradan genişlediğine inanılıyor. Yine Hz. Adem’in yaratıldığı çamurun buradan toplanan toprakla oluşturulduğu belirtiliyor.

Aynı zamanda Habil ile Kabil’in ve Hz. Nuh’un buraya gelerek Allah’a bağlılıklarını bildirdikleri düşünülüyor. Kaya aynı zamanda Hz. İbrahim’in, Allah’a kurban etmek için oğlu Hz. İsmail’i gözlerini bağlayarak üzerini yatırdığı kaya olduğu anlatılıyor. İncil’de ise Hz. Yakup’un bu kaya üzerine meleklerin sürekli olarak indiklerini dair ifadeleri yer alıyor.

Muallak Taşı’nın üzerindeki Kubbet-üs-Sahra, Emeviler devrinde ortası kubbeli sekizgen bina şeklinde inşa edilmiş. İslam mimarîsinde bilinen ilk kubbeli eserlerden olan Kubbet-üs Sahra, Emevi Halifesi Abdülmelik devrinde 687-691 yılları arasında bina edilmiş. Binanın iç yüzeyi ve kubbesi Kur’an sureleri ve çeşitli motiflerle süslenmiş.

 Müslümanlar, Muallak Taşının havada durduğuna inanıyor. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, Muallak Kayasını havada gören hamile kadınların hayretten, şaşkınlıktan ve dehşetten çocuklarını düşürdüğünü söylemiştir. Fakat şimdi Muallak Kayası hala havada olsa da Harem-üş Şerif’teki yapıların altında kaldığından gözükmüyor.

 Haçlıların 1099 tarihinde Kudüs’ü Müslümanlardan almasından sonra Kubbet-üs-Sahra kiliseye çevrilmiş ve binada da çeşitli değişiklikler yapılmış. Binanın kuzeyine Hristiyan din adamları için hücreler ilave edilirken, kubbesine de haç yerleştirilmiş. Kubbenin altındaki mağaraya ise ikonalar konulmuş. 1187’de Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethinden sonra Haçlılar döneminde yapılan değişikliklerin büyük bir kısmı kaldırılmış.

 Bölge Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı topraklarına katılırken, Kanuni Sultan Süleyman Kubbet-üs Sahra’yı köklü biçimde tamir ettirmiş. Binanın dış cephesini çinilerle kaplatmış. Kubbet-üs Sahra, Osmanlı padişahlarından III. Murat, I. Abdülhamid, II. Mahmud, Sultan Abdülmecid Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid devirlerinde de tamir edilmiş. II. Abdülhamid binanın zeminini İran halıları ile döşetirken, binanın ortasına büyük bir avize astırıp ve eskiyen çinilerini yeniletmiş. 

 Kubbesinin çapı 20,2 yüksekliği 20, en tepe noktası ise 35 metre olan Kubbet’us Sahra, 1099’da Haçlı orduları Kudüs’ü zapt edince, saray haline getirilmiş. Ancak 1187’de Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü tekrar fethedince, sarayı bozarak tekrar cami haline getirmiş. Osmanlı İmparatorluğu devrinde, Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde iki defa, daha sonra da İstanbul’dan giden Mimar Kemalettin Bey tarafından1920 yılında üçüncü defa tamir edilmiş.

 11 Temmuz 1927 tarihinde Filistin’de meydana gelen depremde önemli ölçüde hasar gören Kubbet-üs Sahra, Ürdün, diğer Arap ülkeleri ve Türkiye’nin katkıları ile esaslı bir şekilde tamir edilmiş. Ürdün Kralı Hüseyin de 1998’de Kubbet-üs Sahra’nın kubbesinin bakımı ve tamiri için 8,2 milyon dolar bağışlamıştı.

Günümüzde İsrail’deki radikal bir grup Kubbet-üs Sahra’nın ve çok kutsal olan Mescid-i Aksa’nın başka bir yere taşınmasını ve burada Yahudilerin üçüncü tapınağının inşa edilmesini istemektedir. Müslümanlar ise en kutsal ibadet yerlerinden biri kabul edilen tarihi Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’da ibadet ediyor ve İslam’ın kutsal mekânlarını korumak istiyor.

PEYGAMBERİN EMRİYLE HAVADA KALAN KAYA: MUALLAK TA

Mirâcın başlama noktası olan Muallak Taşı’nın, kuzey-güney çapı 18 metre, doğu- batı çapı 13,5 metre uzunluğundadır. En yüksek yeri ise yerden 2 metre, en alçak yeri yerden 1,25 metre yüksekliğinde olan taşın üstündeki görkemli kubbenin dışı kurşun üstüne altın kaplanmış. 

 Kubbetü’s-Sahra’nın içinde kutsal emanetler de muhafaza edildiği sandıklar mevcut. Peygamber Efendimizin ve Hz. Hamza’nın sancakları, buradaki mübarek emanetlerin en önemlilerinden olurken, bir de Sakal-ı Şerif bulunuyor. Mescid-i Aksa ve Kubbet’üs-Sahra Camileri’nin bulundukları avluda, tek şerefeli bir minare bulunuyor.

İslamî inanışa göre, Miraç Gecesi, Peygamber Efendimiz göğe yükselirken ayaklarının altındaki kaya parçası da onunla birlikte kopmuş ve yükselmeye başlamıştır. Peygamber Efendimiz, bunu fark edince kayaya, “Dur!” emrini vermiş ve kaya havada asılı kalmıştır.

Bu kayanın altında bulunan oyukta, Peygamber Efendimiz’in ilk kez Hz. Adem’den kendisine kadar insanlara gönderilmiş tüm Peygamberlerle beraber namaz kıldığına inanılıyor.
       

Bir diğer inanışa göre ise Hz. Süleyman (a.a), mabedini inşa ettirirken ruhunu teslim eder. Ancak bu sırada âsasına dayanıp bir noktaya baktığından, binayı inşa etmekte olan cinler onun öldüğünü anlamadan harıl harıl çalışmayı sürdürür. Ama âsasına giren bir kurt âsayı kemirince âsa kırılır ve Süleyman (a.a) yere düşer. O zaman cinler, “Peygamber ölmüş” diye bağırınca, hepsi işi bırakıp kaçarlar. Tam taşı yerine koyarlarken bırakıp kaçtıkları için taşın havada kaldığı rivayet edilir.
       

Yahudiler arasında yaygın olan bir diğer inanışa göre ise 1847 yılında Kudüs’ü ziyaret eden Binyamin Lilienthal isimli bir Yahudi hahamı, Yahudiler arasında Muallak Taşı ile alakalı o dönemlerdeki bir inancı şöyle aktarır: “Allah, bu taşı Mesih’in geleceği zamanı insanlara bildirmek için bir işaret olarak havada sarkıtmıştır. Taş yere düştüğünde İsrailoğullarının Mesihi gelecek ve İsrailoğulları yeryüzüne hakim olacaklardır. Türkler, bu taşın neden havada durduğunu öğrendiklerinde, Mesih’in gelmesinden korkarak taşın altına destekler koymuşlar ve etrafını doldurmuşlardır. Bu şekilde İsrailoğullarının Mesih’inin gelmesini engellemeye çalışmışlardır.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ