Elektrik, su ve emlak borçlarına taksit!
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan katıldığı bir televizyon programında kamu alacaklarına ilişkin…
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan katıldığı bir televizyon programında kamu alacaklarına ilişkin gelen soru üzerine elektrik, su ve emlak vergisi borçlarının da yapılanacağını söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, elektrik, su ve emlak vergisi borçlarının yeniden yapılandırılacağını açıkladı. Maliyet kalemlerinde anormal değişiklik olmadıkça akaryakıt ve doğalgaza zam yapmayı düşünmediklerini söyleyen Bakan Babacan, 2B’lerle ilgili çalışmanın belli bir noktaya geldiğini söyleyen Bakan Babacan, çalışmayı en kısa sürede tamamlayıp, Meclis’e sunacaklarını bildirdi. Bakan Babacan, 2B’yle ilgili düzenlemeyi seçimden sonraya bırakmamayı düşünmediklerinin altını çizdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, NTV’ye verdiği röportajda vergi ve sigorta primi borçlarının yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak bugün Başbakan Tayyip Erdoğan ile bir görüşme yapacaklarını açıkladı. Vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda bakanlarla yaptıkları çalışmaların aşağı yukarı tamamlanma aşamasında olduğunu ifade eden Bakan Babacan, çalışmanın bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la yapılacak toplantıda değerlendirileceğini vurguladı.
Gerçekleştirilecek bu toplantı sonrasında, vergi ve prim borçlarının yapılandırılması konusunda bir noktaya varılabileceğine dikkat çeken Babacan, ya da biraz daha çalışılması gerekebileceğini kaydetti. Başbakan Erdoğan’ın daha önce yeniden yapılandırma için en geç Ekim ve Kasım takvimi verdiğini hatırlatan Babacan, çalışmaların bayağı ilerlediğini, bu nedenle söz konusu takvime uyulacağını kaydetti.
Yeniden yapılandırma kapsamına elektrik, su, emlak vergisi borçlarının da girdiğini söyleyen Babacan, “Biz düzenlemeye şöyle baktık: Vatandaş ile kamu arasındaki borç alacak meselelerini mümkün olduğunca kapsayalım istedik. Burada Ziraat Bankası ve Halk Bankası’yla ilgili düzenlemeye gerek yok. Onlar kendi kanunu çerçevesinde bankalar tek tek bu işleri yapabiliyorlar” dedi.
“2B DÜZENLEMESİNİ SEÇİMDEN SONRAYA BIRAKMAK İSTEMİYORUZ”
Bakan Babacan, 2B’lerin takviminin ne olacağı sorusuna da cevap verdi. 2B’nin hassas bir konu olduğunu belirten Babacan, bu konu üzerinde çalışan pek çok bakanlık olduğunun altını çizdi. Çalışmaları en kısa sürede tamamlayıp, Meclis’e sunmak istediklerini ifade eden Babacan, “Önümüzde seçim takvimi var ama biz bunu tamamlayıp, meclise sunmak istiyoruz. Çalışma belli bir noktaya geldi. Ama konu hassas bir konu. Bir miktarda karmaşık. Çok eski tarihi var bu işin. Bugün yapacağımız işin, atacağımız adımların da adil olması lazım. Buradaki adalet kavramını gözetip, ona göre adımlar atmamız gerekiyor. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı çalışıyor. Başbakan Bu konuda koordinasyon görevini bana verdi. Dolayısıyla en kısa zamanda bitsin istiyoruz. En kısa sürede bitirip, seçimden sonraya bırakmamak istiyoruz” dedi.
“MALİYETLERDE ARTIŞ OLMAZSA, AKARYAKIT VE DOĞALGAZA ZAM YAPMAYI DÜŞÜNMÜYORUZ”
Bakan Babacan, maliyet kalemlerinde anormal değişiklik olmadıkça akaryakıt ve doğalgaza zam yapmayı düşünmediklerini, 2011 bütçesini buna göre hazırladıklarını açıkladı. 2011 bütçesini hazırlarken, bazı önemli kararlar verilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, “Enerji, elektrik, doğalgaz ve akaryakıt üzerindeki özel tüketim vergileriyle ilgili kararlardı. Biz eğer maliyet tarafında, petrol ve doğalgaz tarafında çok önemli değişiklik olmazsa, bu kalemlerde değişiklik yapmama kararı aldık. Ama dediğim gibi enerji, dışarıya bağımlı olduğumuz konular. Ama şu anki varsayımımız, yeni vergi olmaması yönünde. Bütçemiz bu çerçevede hazırlandı. Bütçe tarafından baktığınızda maktu vergilerde, yeniden değerlendirme oranıyla güncelleme söz konusu. Ama Ciddi bir miktarda vergi artışı yok. 2009 sonunda toplu vergi ayarlamaları yapmıştık. 2011 yılında toplu vergi ayarlamaları öngörmüyoruz” diye konuştu.
-“MALİ KURAL BİR KENARDA BEKLİYOR”-
Devlet Bakanı Ali Babacan, mali kuralın bir kenarda beklediğini söyledi. Zamanı geldiğinde, o günün şartlarına göre konunun yeniden değerlendirileceğini vurgulayan Babacan, 2011 bütçesinin mali kural olsaydı da çok farklı hazırlanmayacağını ileri sürdü.
-2011’DE 13.7 MİLYAR DOLARLIK ÖZELLEŞTİRME GELİRİ HEDEFLENİYOR-
Otoyol ve köprü özelleştirmelerinde işletme hakkı devri çalışmalarında ne zaman takvimin ortaya çıkacağının sorulması üzerine Bakan Babacan, bütün bu çalışmalarda kesin tarihler ve takvimlerin ortaya koyulmasının oldukça güç olduğunu belirtti. “Bir adım atılıyor, bir yerden mahkeme kararı geliyor” diyen Babacan, özelleştirmelerin mümkün olduğunca erken olmasını istediklerini belirtti. Zaten yeni otoyol projelerinin artık özel sektör eliyle, yani çoğunun yap-işlet-devret yöntemleriyle veya kamu özel sektör ortaklıklarıyla yapılacağını vurgulayan Babacan, 30 milyarlık proje stoku oluşturulduğunu kaydetti. Babacan, bu projelerin devlet bütçesinden para ayırmadan yapılacağını kaydetti.
Babacan, 2010 yılı için 10 milyar dolar özelleştirme geliri hedeflenmesine karşın, özelleştirme gelirlerine ihtiyaç duyulan bir yıl olmasına karşın gelirin 3.9 milyar dolarda kalacağını vurgulayarak 2011 yılı için 13.7 milyar dolarlık bir özelleştirme gelirinin hedeflendiğini kaydetti. Köprü ve otoyol özelleştirmelerinin mümkün olduğunca erken gerçekleştirilmesini istediklerini söyleyen Babacan, otoyol ve köprü özelleştirmelerinden ne kadar gelir beklendiğini açıklamadı.
Prensip olarak özelleştirme ihaleleri öncesinde rakam vermemeye dikkat ettiklerini ifade eden Babacan, “Türkiye özelleştirmede çok başarılı oldu. Dağıtım ihalelerinde ortaya çıkan rakamlar herkesi şaşırtaçak düzeyde rakamlar. Biz kendi iç hesaplarımız neydi bunu konuşmuyoruz. Hiç kimsenin dikkat etmediği bir unsuru, başka bir yatırımcı dikkate alabilir. Her yatırımcının farklı hesabı olabiliyor. Diğerlerinden çok daha yüksek teklif veriyor. Biz sadece yıllık toplam gelir hedeflerini ortaya koyuyoruz” şeklinde konuştu.
-“EURO VE DOLAR HER TÜRLÜ PARA BİRİMİNE KARŞI DEĞER KAYBEDİYOR”-
Devlet Bakanı Ali Babacan, G20’de yapılan görüşmelere yönelik de açıklamalarda bulundu. G20’nin gündeminin oldukça geniş olduğunu belirten Babacan, toplantılarda küresel ekonomiyle ilgili ne varsa tartışıldığını dile getirdi. Babacan, “Bu toplantılarda konu kur olunca, tartışmalar özellikle kurunu yöneten, belli seviyede tutan, belli bir endekse bağlayan ülkeler üzerinde gerçekleşti. Kurun serbest bırakıldığı ülkelerle ilgili tartışma yoktu.
Ülkelerin kasıtlı olarak, rekabet üstünlüğü elde etmek, kısa vadede bazı çıkarlar elde etmek için ülkenin para birimini gereksiz yere düşük tutmamasıyla ilgili bir mutakabat oluştuğunu belirten Bakan Babacan, “Türkiye’nin serbest kur rejimi var. Türkiye ekonomisindeki istikrar ve güven arttığı sürece de paranın değeri de artıyor dünyada. Türkiye ekonomisindeki güven arttığı sürece paramızın itibarı da dünyada artıyor. ‘TL değerli’ deniyor ama dolar ve euro gibi büyük para birimlerinin her türlü para birimine göre değer kaybı söz konusu. Bizden çok daha fazla parası değerlenen ülkeler var” dedi.
-“DÖVİZ ALIMINA MERKEZ BANKASI KARAR VERİR”-
Babacan, “Roubini’nin Türkiye Merkez Bankası’nın daha fazla döviz almalı” önerisinin hatırlatılması üzerine ise şu açıklamalarda bulundu:
“Bu çok yüzeysel bir yaklaşım. Kurun değeri sadece rezerv miktarıyla alakalı bir konu değil, kurun değerini etkileyen çok sayıda faktör var. “Doğru kur nedir’ diye Nobel ödülü almış, gerçekten işin bilimini kavramış olan 50 ekonomiste sorun, size hepsi ayrı hesap ve cevap verecektir. Biz bunu ta baştan, 2002 yılında hükümetimizi kurduğumuzda karar verdi: Biz serbest piyasa mekanizmasına güveniyoruz. Kuralları, regülasyonu doğru kurduğumuzda, fiyatlar oluşacaktır dedik. Rezervle ilgili alımlar bir miktar etkiler ama asıl ekonominin dinamikleri önemli. Bizim doların ya da euronun değerini etkileyecek bir durumu olmadı. Bizim paramızın tüm para birimlerine yönelik etkileyecek şekilde birimler oluştu. Merkez Bankası’nın rezervlerinin artması gerektiğini söylüyoruz. Bunu son 1.5 yıldır dile getiriyoruz. Bunu söylerken, daha çok döviz alsın, TL’nin değeri düşsün diye söylemiyoruz. Bunu hangi metotlarla, nasıl ve ne zaman nasıl yapacağına, Merkez Bankası bağımsız politikalarla karar verir.”
-“CARİ DENGE G20’NİN ÖNEMLİ GÜNDEM MADDESİYDİ”
Cari dengenin G20’nin önemli gündem maddelerinden biri olduğunu söyleyen Babacan, cari fazla ve cari açık veren ülkelerin durumunun konuşulduğunu vurguladı. ABD’nin fazlası da, açığı olanında belli bir rakam belirleyip, bu rakama ulaşması önerisinde bulunduğunu vurgulayan Babacan, bu önerinin kabul görmediğini kaydetti. Cari açığın sebebinin çok önemli olduğunu vurgulayan Babacan, “Türkiye enerjiyi dışarıdan ithal eden bir ülke.
Enerji konusunda bizim dışarıya bağımlılığımız uzun süre devam edecek. Nükleer santral projesinin temeli atılsa, onun enerjisini kullanmak 7-8 seneyi bulur. Bugün petrol bulsak çıkarmak 7-8 sene olacak. Enerji fiyatları arttıkça cari açık yükselecek, enerji fiyatları düştükçe cari açık düşecek. Enerji konusunda Türkiye’nin dışa bağımlılığı uzun süre devam edecek. Bu da bizim cari açığımızı doğrudan etkileyecek” dedi.
-“IMF’de TÜRKİYE’NİN HİSSESİ İLK BAŞA GÖRE İKİ KATA YAKIN ARTIYOR”-
IMF’de temsil koltuğuna sahip olma konusunda ne yapılacağının sorulması üzerine şu açıklamalarda bulundu:
“IMF’nin yönetim yapısında 2. Dünya Savaşı’nın galibi ülkelerin ağırlığının görüleceğini dile getiren Babacan, “O günkü güç dengesi öyleymiş. Koltuklara oturmuşlar kalkmıyorlar. Belçika’nın başkanlığını yaptığı 10 ülkelik bir gruptayız. Bizim adımıza Belçika masada oturuyor. İlk dalga IMF raporunda Türkiye’nin hissesi arttı. Son dalgayla Türkiye’nin hissesi ilk başa göre iki kata yakın artıyor. Hisse yapısı değişiyor, kotalar değişiyor.
Bunun yansıtıldığı icra direktörlüğünün oluşturulmasından daha doğru bir şey yok. Hangi ülkelerin olması gerektiğiyle ilgili mutabakat var da, o koltuklardan kimin kalkacağı önemli. Gelişmiş Avrupa ülkelerinden ikisinin o koltuklardan birinin kalkması gerekti. Avrupalılar kimin kalkacağını, daha sonra kimin oturacağı önemli. Türkiye’nin temsilinin daha fazla artması yönünde bir kanaat var. Ama hangi iki ülke olduğu belli değil. Avrupalılar kendi arasında kimin kalkacağına karar verecek.
Daha sonra kimin oturacağı belirlenecek. Şu önemli, IMF hep ekonomisi bozulan ülkelere para veren, bu para karşılığında politika öneren bir ülke olarak çalışıyordu. Artık IMF gelişmiş ülkelerin finans sistemini de eleştirecek. Çin’e, Almanya’ya, ABD’ye de eleştiride bulunacak. İcra Direktörlerinde oturmak eskiye göre daha önemli olacak.”