Kod Adı 300 PKK’lı
Türkiye’nin birinci önceliği, Kürt sorununu ve bununla bağlantılı terör açmazını çözmek.
Çerçeve belli: Üniter devlet yapısını korumak.
Çözüm zemini açık: ‘demokratikleşme’.
Temel hakları geliştirirken, bölücü terörü devreden çıkarmak…
Referandum sonucu, hükümete aradığı ‘özgüveni’ sağlamış gibi.
Açıklamalara ve adımlara o özgüven yansıyor.
Referanduma kadar geçen sürede ise açılım politikalarında ciddi kırılmalar yaşanmıştı, zikzaklar çizilmişti.
Süreç yanlış yollara saptıkça, gelen eleştiriler ‘hatadan dönmek’
yerine ‘keskin biçimde frene basmak’ tarzında oldu. O, güven erozyonu
yarattı.
Buraya kadarki yaşananları birinci etap diye kabul ediyorum.
Burada toplumsal farkındalık yaratıldı, uzlaşmanın zemini oluşturuldu.
Artık yeni bir aşamaya geçiliyor.
Pazartesi yazmıştım, Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan,
‘Açılımda ikinci etap başladı’ diyordu. Şimdi ikinci etabın detaylarına
bakalım.
‘Kürt sorunu’ dediğimiz dosyanın içinde terörle mücadele
var, demokratik haklar, ekonomik meseleler, sosyal, siyasal ve kültürel
boyutlar var. Üstelik uluslararası çapta bir konudan bahsediyoruz. Hem
Ortadoğu dengelerini ilgilendiriyor hem de küresel aktörlerin çekim
alanında bulunuyor.
O halde bundan sonra neler yapılacak, somut gelişmeler hangi yönde akacak?
Kısaca, ‘açılım’ın geleceği nedir, bu soruların yanıtlarını aradım.
Son iki günde Kürt dosyasına en yakın ve sorumlu makamlardaki isimlerle
görüştüm. Bakın, hangi çarpıcı gelişmeler bizi bekliyor:
300 PKK’LI AVRUPA VE KUZEY IRAK’A
Genel af
ilan edilmeyecek. Böyle bir adım, ‘aşırı tepkisellik’ yaratıyor. Sorunu
çözüm noktasından uzaklaştıran ‘duygusal bir iklim’ oluşturuyor. Onun
yerine daha ‘yumuşak geçişe uygun eylem planı’ hazırlanıyor. Halen
devletin arşivinde 300’e yakın PKK’lının isminin yazılı olduğu liste
bulunuyor. Öyle zannedildiği gibi binlerle ifade edilmiyor. Dağa çıkan,
eylem yapmamış iki bine yakın militan olduğu tahmin ediliyor.
Oysa Kandil’den inmek isteyen çok sayıda PKK’lı ‘inersem hapse
girerim’ endişesi taşıyor. Yakalanması hedeflenen ve ‘aranan’ 300 PKK’lı
var. Şu anda bunların ‘etkisizleştirilmesi’ amaçlanıyor.
Onların dönüşü söz konusu edilmiyor. Genel bir af ilanı yerine
‘arananların listesi’ kamuoyu gündemine gelecek. Liste dışındakilerin
Türkiye’ye gelişlerinin önü açılacak. 300’lük listenin en tepe
noktasındaki lider kadro yurtdışına gidecek, Avrupa’ya yönlendirilecek.
Bu konuda uluslararası temaslar sürüyor. Barzani ile görüşmeler 50
civarında elebaşının Avrupa’ya, kalan 250 kişinin de Kuzey Irak’ta
‘terör dışı normal bir yaşama geçişi’ üzerinde yürüyor. Kalanların
Türkiye’ye gelişlerinde sorun yok.
Evet Barzani ile ‘Kandil’in boşaltılması’ konuşuluyor. Ama bunun
askeri operasyonlarla yapılması söz konusu edilmiyor. Eylemsizlik bir
yıl uzatılacak. Seçim sürecinin de terör eylemlerinden etkilenmeden
geçmesi sağlanacak. İmralı ile ‘devlet düzeyinde diyalog’ sürecek.
SURİYELİ TERÖRİSTLER KIŞKIRTIYOR
Bunlar işin Türkiye ve Irak boyutları…
İranlı Kürtler ve İran PKK’sı PJAK açısından da sorun gözükmüyor. Daha farklı bir bağlamda orada da proje yürüyor.
Bir de Suriye açısı söz konusu.
Devletin istihbarat örgütlerinin analizine göre son dönemdeki diyalog
süreci ve yumuşama, örgütteki Suriyeli teröristler tarafından sabote
ediliyor. İşte bunu kırmanın yolları aranıyor. Aksi halde hassas dönemde
kontrol dışı eylemlerin gelebileceği değerlendiriliyor.
Burada da devreye Suriye lideri Esad’ın girmesi hesaplanıyor. Esad,
geçtiğimiz yıl aralarında benim de bulunduğum 5 gazeteciye Şam’da bir
açıklama yapmış ve ‘PKK’daki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için
çalıştıklarını’ söylemişti. Plana göre ülkelerine dönerlerse yasal
takibe alınmayacaklar, normal hayata dönüşleri sağlanacaktı. Şimdi bu
düşünce uygulamaya konulmak üzere olgunlaştırılıyor.
Gelelim, konuştuğum kaynakların üzerinde görüş birliğine vardığı sonuç sentezine:
Üniter yapıya bağlı, barışçıl çözüm için zemin uygun.
Keşke 2011, seçim yılı olmasaydı. O halde referandumun ardından daha hızlı yol alınabilirdi.
Şimdi daha kontrollü bir 10 ay yaşanacak.
Taraflar karşılıklı
güvene dayalı bir dönem geçirecekler. Kışkırtıcı söylemlerden
kaçınacaklar. Bu, sorunu rafa kaldırma biçiminde değil, kontrollü
ilerleme tarzında olacak. Bu arada ABD ve Avrupa ağırlıklı temaslarla
örgütün uluslararası finans ayağı da kesilmiş olacak.
Çok kritik bir eşikteyiz. Bir yandan da çözüme en yakın noktada.
Yapılacaklar listesi üzerinde çalışmalar sürüyor. Kısacası, Türkiye 2011
Haziran’ından itibaren ‘büyük değişimlere’ hazır olmalı.