Rum Papazlar sahabe kabrini yok etti
Kıbrıs’ın Karpaz yarımadasındaki Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan ve 1960 yılına kadar Türklerin ziyaretine açık olan sahabe kabrini Rum Papazların yok ettiği iddia ediliyor.
ABD Temsilciler Meclisi’nin dün aldığı “Kuzey Kıbrıs’ta din özgürlüğünün istismar edilip, dinî ve tarihî yapılara zarar verildiği” iddialarını içeren karara rağmen, Ada’nın kuzeyinde ve güneyinde yapılan çalışmalar göz önüne bulundurulduğunda tam tam tersi bir tablo ortaya çıkıyor. Karpaz yarımadasındaki Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan halk arasında ‘Mührü Süleyman Efendi ya da Ahmet Bedevi Hazretleri’ olarak bilinen sahabe Urve Bin Sabit’in kabrini Rum papazların yok ettiği iddia ediliyor. Rumlar ve Türkler tarafından kutsal kabul edilen manastırda bulunan Arap sahabenin türbesinin, Kıbrıs Türk Halkı tarafından 1960’lı yıllara kadar ziyaret edildiği biliniyor. “AKADEMİSYENLER BİLİMSEL OLARAK ARAŞTIRIYOR” Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak görev yapan Zeki Akçam ve Gökçe Yükselen Peler, Apostolos Andreas manastırında bulunan sahabe mezarı için yaptıkları çalışmada burada bir sahabe mezarının bulunduğunu üç farklı Arap kroniklerinde doğrulattıklarını belirtiyor. Konuyla ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Peler, rapor hazırladıklarını ve üst kurullara başvurduklarını fakat devlet büyüklerinin bu konuyu şimdi gündeme getirilmemesi konusunda kendilerinin uyarıldığını kaydediyor. On yıl önce Manastıra gittiğini belirten Peler burada görevli polise manastırda bulunan sahabe mezarının yerini sorduğunu polisinde yeri tarif ettiğini söylüyor. Mezar hakkında Papaz’dan da bilgi almak isteyen Peler, Papazın kendisiyle ilk olarak İngilizce konuştuğunu konunun Müslüman mezarına geldiği zaman, “Ben İngilizce bilmiyorum.” diyerek yanından uzaklaştığını anlatıyor. “İNGİLİZ VE ARAP TARİHÇİLER ESERLERİNDE BAHSEDİYOR” Konuyla ilgili farklı çalışmalar yapan Kıbrıslı tarih yazarı Mehmet Bahadır ise konuya ilişkin araştırma yapılması için, Mısır El-Ezher Üniversitesi’ne, İngiltere’deki İslam Kaynakları Araştırma Ensititüsüne ve İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’na başvurduklarını ifade ediyor. Manastırda bulunan sahabenin Urve Bin Sabit olduğunu belirten Bahadır, Hz. Urve Bin Sabit’ten ilk olarak Arap Seyyah Hassan Ali el-Herevi’nin 1100’lü yıllarda bahsettiğini dile getiriyor. Yapılan araştırmalar sonucunda Herevi’nin “Kitab uz-ziyarat” adlı eserinde, Karpaz’da bulunan Apostolos Andreas manastırının içinde yer alan Urve Bin Sabit isimli bir sahabenin yattığını ve türbenin duvarında Arapça olarak kime ait olduğu ve ihlas suresinin yazılmış olduğunu naklettiği aktarılıyor. Herevi’nin eserinde hicri 29 Ramazan ayında adaya geldiği nakledilen Urve Bin Sabit hazretlerini, İngiliz araştırmacı Hoyard’ın da kendi eserinde işlediği biliniyor. “KUTSAL OLDUĞU İDDİA EDİLEN SU SAHEBE’NİN KERAMETİ” Manastır’daki sahabenin Kıbrıslı Türkler tarafından uzun yıllar ziyaret edildiğini belirten Bahadır, manastırın alt tarafından çıkan kutsal olduğu iddia edilen ve aziz Apostolos Andreas’ın kerameti olduğu iddia edilen kutsal suyun da Urve Bin Sabit hazretlerinin bir kerameti olduğunu düşünüyor. Araştırmacı yazar Bahadır, Urve Bin Sabit’in savaşırken Müslüman askerlerin susamasından dolayı asasını yere vurduğunu ve buradan su çıkarak Müslüman askerlerin su ihtiyacının karşılandığı iddiasını da gündeme getiriyor. “PAPAZ ODASINDA BULUNAN PENCERE KAPATILDI” Manastır’da sahabe mezarının olduğunu bizzat gözleriyle gördüğünü iddia eden Zehra Billur isimli vatandaş ise 1950’li yıllarda bir okul gezisi için Karpaz’a gittiklerini burada da manastıra ziyarette bulunduklarını anlatıyor. Ziyaret esnasında 11-12 yaşlarında olduğunu belirten Billur, “Çocukluk icabı muziplik olsun diye papazın günah çıkardığı kapalı alana girmiştim. O bölüme girince bir mazgal gördüm, duvarda bir pencere vardı. Pencereden aşağıya baktığımda içeride bir türbe gördüm, Papaz beni orada görünce dışarı çıkardı.” ifadelerini kullanıyor. Olayın ardından yaklaşık olarak on yıl sonra tekrar manastıra gittiğini belirten Zehra Billur, “Eşimin adağı vardı adak için manastıra gelmiştik. Küçüklüğümde gördüğüm mazgaldan tekrar bakmak istedim. Papazın günah çıkardığı yere gittiğimde o pencereyi tamamen bir duvarla kapattıklarını gördüm, papaz odasına girdiğim için yine bana kızdı.” diye kaydediyor. “ABD TEMSİLCİLER MECLİSİ GÜNEY’DEKİ TÜRK DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMALI” ABD Temsilciler Meclisinin dün aldığı “Kuzey Kıbrıs’ta din özgürlüğünün istismar edilip, dinî ve tarihî yapılara zarar verildiği iddiası ve konunun araştırılarak Türkiye’nin bu konuda cezalandırılarak yaptırım uygulanması ve zarar gören dinî ve mimarî eserlerin restore edilmesi” kararı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kınandı. “RUMLAR BİLİNÇLİ OLARAK TARİHİ DOKUYA ZARAR VERİYOR” Türklerin Kuzey’deki dini yapılara en iyi şekilde sahip çıktığını belirten Vakıflar Genel Müdürü Mustafa Kemal Kaymakamzade, “Lefkoşa’da bulunan Ermeni manastırını, Çamlıbel’de bulunan Maronit manastırını ve birçok dini mekânı restore ettirdik ve ettirmeye devam ediyoruz.” dedi. Temsilciler Meclisi’nin kararını şiddetle eleştiren Kaymakamzade, Güney’de bulunan Osmanlı ve Müslüman kültürün bilinçli olarak yok edildiğini söyledi. Son yıllara bilinçli bir şekilde Güney’deki camilerin avlularında bulunan Osmanlıdan kalma türbelerin yok edildiğini ve bunların kanıtlarının olduğunu belirten Kaymakamzade, “Ömerge camiinin avlusunda bulunan ve Müslümanlar için önemli olan bir sahabenin türbesi yıkılarak, türbenin olduğu yere beton döküldü. Limasol’daki camii Kebir’in civarında bulunan Osmanlı türbeleri yok edildi şadırvanlar yıkıldı. Türbelerin yerine hem dini ritüellere hem de tamamen tarihi dokuyla zıt düşecek tuvalet inşa edildi. Restorasyon adı altında tarihi dokuya beton dökerek zarar verdiler.” açıklamasında bulundu. Kaymakamzade, Rumların bilinçli olarak Türk ve Müslüman izlerini sildiğini, aksine Türk tarafının AB ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Program (UNDP) ile bütün tarihi eserleri tarihi dokusuna uygun olarak restore edildiğini belirtti. Temsilciler Meclisin kararının tamamen taraflı olduğunu savunan Vakıflar Genel Müdürü, “Güney’de bulunan ve özellikle son üç yıl içinde zarar verilen, yakılıp yıkılan türbelerimizi, camilerimizi rapor hazırlayıp Amerikan elçisine hem yazılı hem de sözlü olarak ilettim fakat hiçbir işlem yapılmadı.” dedi. Temsilciler Meclisi’nin asıl Güney’deki eserlerin korunmasıyla alakalı açıklama yapması gerektiğini belirten Kaymakamzade, “Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan sahabenin türbesini yok ettiler. Bununla ilgili araştırma komitesi kurduk.” bilgisini verdi.